AKUT Vakfı Başkanı Mahruki: "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hava ve deniz gücü seferber edilmeliydi"

AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki, "Vatandaş inanılmaz derecede mağdur ve sahipsiz. Daha fazla insana ve güce ihtiyaç var" diye konuştu.

cumhuriyet.com.tr

AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki, Cumhuriyet TV'de Ebru Birçak Edebali ile Günaydın Programı'na konuk oldu.

Mahruki, merkez üssü Kahramanmaraş olan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremin yol açtığı ağır hasara ve arama kurtarma çalışmalarının yetersizliğine dikkat çekerek, kritik uyarılarda bulundu.

"ÇOK DAHA FAZLA İNSANA VE GÜCE İHTİYAÇ VAR"

Arama kurtarma çalışmalarının yavaş ilerlediğini, ulaşımın kapanan ve çöken yollar nedeniyle büyük bir problem olduğunu ifade eden Mahruki, bölgedeki duruma ilişkin de konuştu:

"Bölgeye ulaşım çok büyük problem. İnsanlar bölgeye ulaşmakta çok zorluk çekiyorlar. Daha bu sabah oradaki arkadaşlarım ile konuştum. 'Bu öyle korkunç bir şeyki; senin, benim, bizim çözebileceğimiz bir şey değil. Burada çok daha fazla sayıda insana ve güce ihtiyaç var. Çok sahipsiziz burada. Vatandaş çok sahipsiz burada. Yiyecek yok' diyorlar. Açlıktan bahsediyor insanlar, olacak şey değil böyle bir durumda. Ben anlamakta zorlanıyorum. Vatandaş inanılmaz derece mağdur bölgede. Üstüne üstlük soğuk, ağır kış şartları yaşanıyor. Enkaz altında kalanların durumu çok zor, çok tehlikeli. Dışarıda kalanlar apayrı travmalar yaşıyorlar. Bayağı büyük bir şey yaşıyoruz. Bu bir afet değil, bu bir felaket."

"BÜTÜN İMKÂNLARLA SEFERBER OLUNMALIYDI"

Kahramanmaraş depreminin, Cumhuriyet tarihinin en korkunç depremi olduğunu söyleyen AKUT Vakfı Başkanı Mahruki, "17 Ağustos'tan daha büyük iki deprem 8 saat arayla aynı bölgede yaşandı. Bu hiç olmadı daha önce Türkiye'de. Bu olayın afetten öte bir felaket olduğunu iyi kavramalı ve bütün imkân ve kabiliyetlerimizle seferber olunmalıydı. Bütün imkân ve kabiliyetlerimizle devletin, milletin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, özel sektörün, sivil toplumun yani herkesin kaynaklarını seferber etmemiz gerekirdi" dedi.

"17 AĞUSTOS'TA YARDIMLAR HAVA VE DENİZ KÖPRÜSÜYLE SAĞLANDI"

17 Ağustos 1999'da yaşanan Gölcük depremini hatırlatan Nasuh Mahruki, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kapsamlı olarak sürece dahil edilmesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi:

"Gölcük'te gökyüzünde aynı anda 4-5, hatta 10 tane helikopter görürdünüz. Helikopterler stadyuma iner, kalkardı. Gölcük Limanı'na gemiler gelir, giderdi. Bütün yardım hava köprüsü ve deniz köprüsüyle sağlandı. Hasta nakilleri olsun, cenaze nakilleri olsun, yardım malzemelerinin taşınması olsun... Hava gücü seferber edilmeliydi. Askerin hava gücü olmadan, karayolu kapalıyken nasıl yapabilirsiniz bu işleri.

Türk Silahlı Kuvvetleri, 17 Ağustos 03.02'den itibaren çok etkin bir şekilde sorumluluk aldı. Tabi o zamanlar yasa da öyleydi. Ama şu anda, 3500 askerle yardımcı oluyor Türk Silahlı Kuvvetleri. Ama askerin asıl işi koordinasyon, lojistik, komuta kontrol. Yani orada çay çorba dağıtmak değil. Daha büyük işler yapmak, ana işe hakim olmak aslına bakarsanız. 3500 kişi çok güzel, muazzam bir güç. Ama 17 Ağustos'ta 24 bin asker 03.02'den itibaren çalıştı."

"ENKAZDA İŞ MAKİNELERİ TECRÜBELİ İNSANLAR TARAFINDAN KULLANILMALI"

Enkaz altındaki yakınlarını kurtarmak için iş makinesi kiralayan yurttaşlarla ilgili de konuşan Nasuh Mahruki, arama kurtarma sürecinin hassasiyetine dikkat çekti:

"Enkazda iş makinesi kullanılır, kullanmamız da gerekir. Çünkü karşınızda devasa beton bloklar, demirler var ve bunlarla insan gücüyle mücadele kolay iş değil. Ama çok dikkatli ve çok planlı kullanılması gerekir. İş makinesi operatörünün eğitimli, iş makinesi operatörünü yönlendirecek kurtarmacının çok donanımlı ve deneyimli olması gerekir. Birbirleri arasındaki koordinasyonu, göz kontrolü ve işaret ile çok iyi sağlamaları gerekir. Çünkü çok hassas. O devasa iş makinesi ile incecik bir iş yapmaya çalışıyorsunuz. Enkaza yük bindirmeden doğrudan yukarıya doğru çekerek kaldırmaya çalışıyorsunuz. Enkaza yük bindirecekseniz de, yükün enkaz altında mahsur kalanlara hiçbir zarar vermeyeceğine, ek kazalara ve yeni çökmelere meydan vermeyeceğine emin olarak yapıyorsunuz. Dolayısıyla tecrübeli insanların yapması gereken bir şey. Bölgedeki insanlar çaresizliklerinden iş makinesi bulup, bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Umarım dikkatli ve bilinçli, aşağıda yeni bir çökme meydana gelmeyecek şekilde yapıyorlardır. Ama dediğim gibi bu tecrübe isteyen bir iş. Bugün çok sayıda arama kurtarmacının bölgeye erişeceğini tahmin ediyorum. Çünkü yurtdışından da çok ekip yola çıktı. Türkiye'ye giriş yapanlar olduğunu değerlendiriyorum. Bugün mutlaka bölgeye yeni ekipler girecek ve onlarla beraber arama kurtarma çalışmaları tabiki hızlanacak."

"ENKAZ ALTINDAKİLER HİPOTERMİ RİSKİ İLE KARŞI KARŞIYA"

Mahruki, kış şartları ve ilerleyen zamanın süreci nasıl etkileyeceğini ise, şöyle aktardı:

"Ne kadar zamanımız olduğuna dair bir şey söylemek çok zor. Herkes akıl yürütebilir burada. Çünkü insanlar pijamayla yakalandılar depreme ve şu anda enkaz altında kalanların üzerlerinde gayet ince bir kıyafet var. Eğer üstlerini örtebiliyorlarsa şanslılar. Ama açıkta kaldılarsa, gecenin eksi derecelerinde vücudun uzun süre besinsiz, hareketsiz ısı üretebilmesi ve dayanabilmesi kolay bir iş değil. Hipotermi dediğimiz riskli bir sürece girebilir insan vücudu. Enkaz altındaki insanları soğuğa karşı da korumakla ilgilenmek zorundayız. Soğuktan da bir an önce onları kurtarmak için çok hızlı ve etkin arama kurtarma çalışması yapılması gerekiyor."