Akbelen direnişinde darp edilen Uğur Toprak'ın raporuna ‘delil yetersiz' dendi
Akbelen Ormanı'nın katledilmesine karşı yöre halkının düzenlenen direnişe katılan Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Uğur Toprak kolluk kuvvetleri tarafından darp edildiğini bildirerek konuyu yargıya taşımıştı. Milas Savcılığı "delil yetersizliği" gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Avukatları karara itiraz ederken Toprak, “Raporlar yok sayıldı” dedi.
İZMİR / CumhuriyetMuğla’nın Milas ilçesinde faaliyet gösteren termik santralinin genişleme çalışmaları kapsamında Akbelen Ormanı'nın katledilmesine karşı düzenlenen direnişe katılan Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Uğur Toprak kolluk kuvvetleri tarafından şiddette uğradığını belirterek kolluk kuvvetleri, ilçe ile il jandarma komutanları ve Muğla Valisi hakkında “İşkence, görevi kötüye kullanma, suçu bildirmeme ve görevi yaptırmamak için direnme” suçlarından suç duyurusunda bulunmuştu.
UĞUR TOPRAK: TANIKLAR BİLE DİNLENMEDİ
Milas Savcılığı yapılan suç duyurusuna karşılık "delil yetersizliği" gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Konu hakkında Cumhuriyet’e konuşan Uğur Toprak, savcılığın olayın yaşandığı 29 Temmuz günü Milas Devlet Hastanesi’nden alınan darp raporunu ve 31 Temmuz’da da Türkiye İnsan Hakları Vakfı’ndan (TİHV) aldığı diğer raporun yok sayıldığını söyledi. Toprak “Ayrıca tanıkları dahi dinlemeyen savcılık makamı ekte CD olarak iletilen ve olayı açık bir şekilde gözler önüne seren videolar ile fotoğrafları da yok saymıştır” dedi.
“AKBELEN DİRENİŞİ BİR YAŞAM DİRENİŞİDİR”
Akbelen’e sadece 3-5 ağaç olarak bakmak son derece yanlış bir yaklaşım olduğunu yineleyen Toprak, “Ormanın yok edilmesi doğal yaşamın yok edilmesi demek. Ormanın yok edilmesi orman tarımının sonlandırılması demek. Ormanın yok edilmesi demek zeytinlik alanının da yok edilmesi demek. Bu anlamda Akbelen direnişi bir yaşam direnişidir. Üyesi olmaktan onur duyduğum bu ülkenin vicdanı olan TMMOB’nin bir yöneticisi, bir gıda mühendisi ve elbette bir yurttaş olarak doğru bildiklerimi her platformda, her daim yüksek sesle ve inatla söylemeye, bilimden, doğadan, insandan, emekten yana tavır sergilemeye ve rantçı, emperyalist, sömürücü şirketlerin ve yandaşlarının karşısında emekçi halkımızın yanında durmaya devam edeceğim. Sadece Akbelen’de değil ülkenin her köşesinde devam eden tüm hukuksuzlukların hesabını soracağız. Karara itirazda bulunduk ve süreci takip ediyoruz. Bu rant ve beton ekonomisine karşı sürekli tarım arazileri, meralar, zeytinlikler, ormanlar, sulak alanlar ve su havzaları ranta peşkeş çekilmeyecek kadar değerlidir diyoruz. Biliyoruz ki söylemler eylem gerektirir. Bu sebeple 29 Temmuz ‘da Akbelen’deydik ve 9 Aralık’ta yine Akbelen’de olacağız. Korku imparatorluğunu yıkmak için, umudu örgütlemeye, dayanışmayı büyütmeye, mücadeleyi yükseltmeye devam” diye konuştu.