ABD’de ara seçim sonuçları Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkileyecek?

ABD'de 8 Kasım’da yapılan Kongre seçimleri, Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğun az bir farkla da olsa Cumhuriyetçilerin eline geçtiği, Demokratların da Senato’da kontrolü kaybetmediği bir tabloyu ortaya çıkardı. Ankara’da yapılan değerlendirmeler, seçim sonrası oluşacak Kongre’nin F-16 satışı ve Türk-Amerikan ilişkilerinin genel gidişi açısından büyük bir farklılık yaratmayacağına işaret ediyor. Bununla birlikte, Washington’da var olan Türk hükümetine ilişkin olumsuz kanaatin de değişmesi beklenmiyor. Türkiye karşıtı görüşleriyle bilinen Temsilciler Meclis Başkanı Nancy Pelosi yerine Cumhuriyetçi bir adayın seçilecek olması Ankara açısından olumlu bir gelişme olarak görülüyor.

BBC Türkçe
Reuters

Türk-Amerikan ilişkilerinde özellikle son yıllarda Kongre’nin artan bir etkisinin olması, 8 Kasım’da yapılan ara seçimlerin Ankara tarafından da yakından izlenmesine neden oldu.

İkili ilişkilerde başta S-400 konusu olmak üzere yaşanan gerilimlerde etkin bir rol oynayan ve Türkiye’ye çeşitli alanlarda yaptırım uygulanmasına yol açan yasaları onaylayan Kongre’nin gündeminde F-16 savaş uçaklarının satışının yer alması seçimlere dönük ilginin artmasının nedenleri arasındaydı. 

Resmi sonuçların henüz açıklanmamış olmasına karşın Cumhuriyetçilerin 435 sandalyeli Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu ufak bir farkla ele geçireceği, Demokratların da Senato’da Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in oyu sayesinde tek oy farkla kontrolü elinde tutacağı öngörülüyor. 

Bu sonuçlar, Ankara açısından şu başlıkları öne çıkarıyor: 

ERDOĞAN'IN BEKLENTİSİ TUTMADI

Türkiye’nin Amerikan Kongre seçimlerinden beklentisini en açık ifadelerle kamuoyuna aktaran kişi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu.

Türk Devletleri Teşkilatı zirvesinin yapıldığı Özbekistan dönüşü gazetecilere açıklamalar yapan Erdoğan, Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi’nde açık ara kazandıklarını, Senato’da da kazanma olasılıklarını içeren bir yaklaşım ortaya koyarken, “Senatoda iki üç yer çok büyük önem arz ediyor. Yani bu iki üç yerde eğer Cumhuriyetçiler başarılı çıkarsa belki iş bizim için çok daha kolay olacaktır. Şimdi süreci takip ediyoruz” ifadelerini kullandı. 

Erdoğan’ın ABD’nin Demokrat Başkanı Joe Biden ile hem ikili ilişkileri hem de F-16 savaş uçağı satışı müzakerelerini yürüttüğü bir süreçte bu beklentiyi dile getirmesi dikkat çeken bir unsur oldu. 

Erdoğan ve Biden, bu açıklamadan sadece bir hafta sonra Bali’de düzenlenen G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldiler ve F-16 sürecini ele aldılar.

Erdoğan, gazetecilere yaptığı açıklamada, Kongre seçim sonuçlarına değinmezken, Biden’ın F-16 satışı için olumlu bir havada olduğunu dile getirdi. 

F-16 ONAYI ÇIKACAK MI? 

Türkiye ile ABD arasında son yıllarda yaşanan gerilimler, Amerikan Kongresi’nde Türkiye karşıtı havanın güçlenmesine yol açmıştı. Rum, Ermeni ve Yahudi lobilerinin etkin kampanyaları, Kongre’den Türkiye aleyhine birçok karar çıkmasına neden olmuştu. 

Türkiye’nin Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile Ege ve Doğu Akdeniz’de yaşadığı gerilimler, Karabağ savaşında Ermenistan’a karşı savaşan Azerbaycan’a askeri destek vermesi de Amerikan Kongresi’nde tepkisel açıklama ve kararlara yol açmıştı. 

Ancak Türkiye’nin Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi sonrasında takip ettiği politika, Ukrayna’ya silahlı insansız hava araçları temin etmesi, gıda güvenliği için tahıl koridoru anlaşmasını yaşama geçirmesi gibi adımları hem Kongre’de hem de Biden yönetiminde Ankara lehine bir anlayışın gelişmesini sağladı. 

Bu konudaki en somut gelişme ise Türkiye’nin F-16 satın alması sürecinde yaşandı. İkili ilişkilerdeki sorunlara karşın Biden yönetimi, F-16 satışını desteklediğini bildirdi. 

Rum ve Ermeni lobilerinin de bastırması üzerine 2023 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’na konan ve F-16 satışını koşullara bağlayan iki önerge geri çekildi ve müzakerelerin önündeki engel ortadan kalktı. 

Kongre’de hâlâ F-16 satışına engel olmak isteyen Cumhuriyetçi ve Demokrat kongre üyeleri olsa da, bu satışın sadece Türkiye değil aynı zamanda NATO’nun güney kanadını da koruyacağı gerekçesiyle onaylanması Ankara’nın beklentileri arasında. 

Ancak bu onay sürecinin mevcut Kongre’de mi yani Aralık ayı sonuna kadar mı olacağı yoksa 3 Ocak 2023’ten itibaren görevi devralacak yeni Kongre’de mi olacağı belirsizliğini koruyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politika danışmanı İbrahim Kalın, bir röportajında, Aralık ayını işaret etmiş, Ankara’nın bu sürecin bir an önce tamamlanmasını beklediğini kaydetmişti. Ankara ile Washington arasındaki teknik çalışmaların sürüyor olması ve Kongre takviminin sıkışıklığı nedeniyle oylamanın 2023’e sarkması da olasılıklar arasında. 

Reuters
Nancy Pelosi (solda) ve Kevin McCarthy

KONGRE’YE YENİ BAŞKAN, YENİ KOMİTE BAŞKANLARI

Ara seçimlerde Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu alması, başta Meclis Başkanı olmak üzere önemli pozisyonlarda değişimi de beraberinde getirecek olması açısından önem taşıyor. Temsilciler Meclis Başkanı Nancy Pelosi’nin yerine büyük olasılıkla Cumhuriyetçi Kevin McCarthy’nin gelecek olması Ankara’da olumlu değerlendirilen gelişmeler arasında.

Kaliforniya’dan Kongre üyesi olan Pelosi, görev yaptığı sürelerde Türkiye’ye mesafeli davranmasıyla Ankara’da hoşnutsuzluk yaratmıştı. 

McCarthy, Türkiye’nin 2019’da Suriye’ye yaptığı sınır ötesi operasyonu ve Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri almasına karşı çıkan Kongre üyeleri arasında yer almıştı. 

Temsilciler Meclisi’nde Dış İlişkiler Komitesi ve Askeri Hizmetler Komitesi başkanları da değişecek. Dış İlişkiler Komitesi Başkanlığı’nı yürüten ve Türkiye karşıtlığı ile bilinen Bob Menendez’in yerine Cumhuriyetçi Kongre üyeleri Michael McCaul ve Jim Risch’in adı geçiyor.

Ancak her iki Cumhuriyetçi de Haziran ayında Demokrat Kongre üyelerinin de imzaladığı bir bildiriyle Türkiye’nin olası bir Suriye operasyonuna sert ifadelerle karşı çıkmışlardı. Aynı Kongre üyeleri, 2021’de insan hakları konusunda Türkiye’ye daha fazla baskı yapılması için kaleme alınan bildiriye de imza atmışlardı. 

Bu durum, Kongre’de Cumhuriyetçi ve Demokratlar arasında seçim sonuçlarına göre rakamsal ve görevsel değişimleri olsa da Türkiye’nin başta Suriye olmak üzere Doğu Akdeniz ve Ege’de atacağı tek taraflı adımlara verilen tepkinin değişmeyeceğini göstermesi açısından önemli.