30 yıl önce katledildi: Devrim’in ‘Uğur’u Cumhuriyet’in ‘Mumcu’su
Araştırmacı gazeteciliğin sembol ismi, doğrunun peşinde, “Kalpaksız Kuvvacı” Uğur Mumcu, 30 yıl önce bugün düzenlenen bir saldırıyla bedenen aramızdan ayrıldı. Ancak fikirleri, haklı çıkan uyarıları ve haberleriyle Cumhuriyet meşalesi olmaya devam ediyor.
Uğur Mumcu suikastı aydınlatılmayı bekliyor, dosya hâlâ faili meçhul. Uğur Mumcu’nun “Devrim” dönemini arkadaşı Uluç Gürkan anlattı. Mumcu suikastı ile emperyalizmin 24 Ocak kararları arasındaki ilişkiyi ise Prof. Dr. Duran Bülbül değerlendirdi.
1961 Anayasası’nın yarattığı özgürlük ortamında Doğan Avcıoğlu önderliğinde 20 Aralık 1961’de ortaya çıkan Yön dergisi, milli üretimi, planlı kalkınmayı ve tam bağımsızlığı savunan çizgisiyle hem halk hem siyasi düzlemde geniş yer buldu. Sonrasında Avcıoğlu, “Yön yönünü buldu” diyerek bu derginin yayın hayatını sonlandırdı. “Türkiye’nin Düzeni” eserini yazdı. Ve bu kitapta belirlediği yol haritasını 21 Ekim 1969’da “Devrim” dergisiyle sürdürdü. Yaklaşık iki yıl yayın hayatına devam eden derginin Yazıişleri müdürlüğünü yapan Uluç Gürkan, Uğur Mumcu için Devrim’in, “gazeteciliğe başladığı yer” anlamı taşıdığını söyledi.
"SEVMEYEN DE SAYGI DUYARDI"
Dergide İlhan Selçuk’un yazılarına ara vermesi sonrası Mumcu’nun yazmaya başladığına değinen Gürkan, “Uğur, deyim yerindeyse Selçuk’un köşesini aldı” dedi. Mumcu’nun, derginin çizgisiyle örtüşen sert yazılarından ötürü “Hükümete hakaretten” çoğu kez beraber yargılandıklarını söyleyen Gürkan, “Uğur köşesinde öyle bir ses ve kalem olarak parladı ki kısa sürede toplumun her kesimini etkiledi. Sevmeyenleri bile ona saygı duyardı” ifadelerini kullandı.
Mumcu’nun yarattığı bu etkisini, “acıyı bal eyleyen” o eşsiz mizah refleksiyle iyice pekiştirdiğine dikkat çeken Gürkan, “Yazılarıyla dürüstlüğün ve gerçeklerin dili, ülkenin ortak aklı, namusu olarak yükselmiş, Devrim’in Uğur’u olmuştu” dedi. Gürkan, Mumcu’nun Devrim’deki çizgisini şu sözlerle özetledi:
“Uğur’un Devrim’deki yazıları laik ve demokratik karakterliydi. Ancak Kemalizm’in bir tek laiklik ilkesiyle özdeşleştirilmemesi gerektiğini özellikle vurguluyordu. Kemalizmi ‘anı’ görenlere de ‘Kemalizm Türkiye’nin sadece geçmiş güzel günleri değildir. Aynı zamanda, her şeyin çok daha güzel olacağı çağdaş uygarlık yürüyüşümüzün yol haritasıdır’ yanıtını veriyordu.”
HAPİSHANE ANILARI...
12 Mart muhtırası sonrası “Devrim”in kapatıldığını ve Mumcu ile beraber gözaltına alınıp tutuklandıklarını söyleyen Gürkan, ranza arkadaşı Mumcu’yla ilgili anılarını da paylaştı:
“Tıka basa dolu koğuşumuza bazı gençler getiriliyor, hiç sorgulanmadan serbest bırakılıyorlardı. Neden gözaltına alındıklarını sorduğumuzda, ‘Abdullah diye biri mektup yazmış, onu soruyorlar’ klişesiyle yanıt veriyorlardı. Huylanmıştık. Koğuşu içeriden izlemek için aldatmaca olduğunu düşünüyorduk. Uğur koğuşta masa kurdu, adeta duruşma yapar gibi mektupçuları sorgulamaya başladı. Uğur’un ikinci, belki üçüncü sorgusu koğuşa gelen mektupçuların sonu oldu. Yıllar sonra Abdullah Öcalan olduğunu anladığımız bir kişinin mektup yazdığı doğruydu. Peki, koğuşa getirilenlere mi yazılmıştı, kesin bir karar veremedik...”
CUNTACI ELEŞTİRİSİNE MİZAHİ YANIT
“Barakadan bozma gözaltı koğuşumuzda kaldığımız sırada 19 Mayıs için prova uçuşu yapan uçakların sesini duyan Uğur, üst ranzamdan ‘Uluç postallarımı versene’ dedi. Uzattım… Aldı, giyer giymez de aşağıya atladı. Çıkan gürültüye bütün koğuş ona doğru dönünce Uğur elinde de kâğıt kalem, ‘Bakan olmak isteyenler adını yazdırsın’ dedi. Ordudan bölücülükten atılmış, sonra MİT emrine alınmış bir muhbirin raporlarıyla bize yöneltilen cuntacılık suçlamalarıyla dalgasını böylece geçmişti…”
EMPERYALİZMİN ‘24 OCAK’I
Emperyalizmin sembollere ayrıca önem yüklediği yerde, Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü 24 Ocak’ı düşündüğümüzde aklımıza ilk olarak yine Mumcu’nun yazılarında sıklıkla değindiği 24 Ocak kararları geliyor. Ekonomist Prof. Dr. Duran Bülbül, Mumcu’nun, neoliberal politikaların uygulanması olan 24 Ocak kararları için “alaturka kapitalizm” tabirini kullandığını söyledi. Bülbül, Mumcu’nun bu kararlar için yaptığı “Özal’ın yalnızca uygulayıcısı olduğu IMF programı” tanımlamasını anımsattı.
24 Ocak 1993’te nasıl Mumcu’ya suikast düzenlendiyse 24 Ocak 1980’de de Türkiye’ye ekonomik suikast düzenlendiğini belirten Prof. Bülbül, “Bu kararlarla, Türk ekonomisi önceki dönemden ciddi bir kopuş yaşamıştır. Böylece Türk ekonomisi ithal ikameci yapıdan, ihracatçı kalkınma modeline geçmiştir. Dolaysıyla iktisat politikaları bu çerçevede önemli değişime uğramıştır. 1980li yıllarda İngiltere ve ABD’de ortaya çıkan arz yönlü iktisat yaklaşımları, Türkiye’de yankısını çabuk bulmuş ve iktisat politikaları üç ana eksene evrilmiştir” ifadelerini kullandı. Bu üç ana ekseni “gönüllü tasarruf modeli, mali yük kaydırmaları ve kaynak tahsisinin imalat sanayisinden hizmet sektörüne doğru yönlendirilmesi” olarak açıklayan Bülbül, “Bu politikalarla sermaye güçlendirilmeye çalışılmış ve geniş halk kitleleri mali açıdan zorluklarla karşılaşmıştır” dedi.
Mumcu’nun Cumhuriyete zarar veren terörle ve geniş halk kitlelerini bugün olduğu gibi, o günlerde de yoksulluğa götüren karapara anlayışlarına, yolsuzluğa ve suç ekonomisine direnç gösterdiğini söyleyen Prof. Bülbül, aynı biçimde Mumcu’nun ekonomiyi felakete götüren neoliberal politikalara karşı da çetin bir mücadele verdiğini kaydetti. Bülbül, suikastın, Mumcu’nun şahsında ülkemizin tüm yurtsever, aydın, bilim insanları ve emekçilerine düzenlendiğine dikkat çekti.
UĞUR MUMCU KİMDİR?
1942’de Kırşehir’de dünyaya gelen araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitimi aldı. Ardından aynı fakültede İdare Hukuku Kürsüsü Profesörü Tahsin Bekir Balta’nın asistanı oldu. Yazmaya öğrencilik yıllarında başlayan Mumcu, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Türk Sosyalizmi” makalesiyle Yunus Nadi Ödülü’nü aldı. Yön, Kim, Türk Solu, Ant ve Devrim dergilerinde makale ve incelemeleri yayımlandı.
12 Mart 1971’deki darbenin aydınlara yönelik baskıcı tutumundan payına düşeni alarak orduya hakaret suçundan yargılandı. Askerliğini yaptığı sırada “sakıncalı piyade eri” olarak sürgün edildi. Yeni Ortam ve Milliyet gazetelerinde yazan Mumcu, 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te“ Gözlem” başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. 24 Ocak 1993’te arabasına yerleştirilen bomba ile katledildi. Öldürülmeden önce, PKK ile Kürt sorununu birbirinden ayırdığı bir bakış açısıyla, konu üzerinde çalışmalar yapmaktaydı.
Eşi Güldal Mumcu ile olan evliliğinden iki çocuğu olan Uğur Mumcu anısına 1994’te ailesi tarafından “Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı” kurulmuştur.