28 bin kadın Türkiye’nin çocuk ve gençleri için görev başında: 'Kırmızı çizgimiz Atatürk'

"Ağrı’dan bir beden eğitimi öğretmeninin isteğiyle okula tenis kortu yaptık, raketleri, topları aldık. Türkiye şampiyonasında birinci ve ikinci o okuldan çıktı. Tüm çabamız, çocuklarımızın eşit fırsata sahip olmaları." "İlimden, fenden başka bizi aydınlatacak bir şey yok. Hepimiz bunda hemfikiriz. Bizim tek kırmızı çizgimiz Atatürk. Onun dışında her görüşe açığız. Türkiye'nin her yerinde çocuklarımız için koşturacak en az bir hekim annesi var."

İklim Öngel

Kadın Hekimler Eğitime Destek Vakfı (KAHEV) Mütevelli Heyeti Başkanı Tülin Pınar Demirbaş, Yönetim Kurulu Üyesi Özge Balçın ve Genel Müdürü Tuğba Mutaf Cumhuriyet’e KAHEV’in doğuşunu, geldiği noktayı ve hedeflerini anlattı.

- KAHEV fikir nasıl çıktı?

Doktor ve anne olanlardan oluşan bir sosyal medya grubumuz vardı. Gruba bir doktor hanım “Okumak isteyen ama maddi durumu çok kötü bir çocuk var. Ben ona destek olmak istiyorum ancak tek başıma yapabileceğim bir şey değil. Bana yardımcı olmak ister misiniz?” diye yazdı. Bunun üzerine hemen bir grup kurduk ve herkes gruba gelmeye başladı. Yardım etmek istedikleri rakamları topladığımızda bir çocuktan çok daha fazlası için elimizde para olduğunu gördük. Bu kez de “Başka çocuk var mı?” demeye başladık.

- Vakıf olma süreci nasıl gelişti?

Kendi kendimize yaptığımız şey, kısa sürede bambaşka bir hal aldı. Yardım etmek isteyenler arttıkça paralar da arttı. O sırada da bazı aksilikler yaşandı. Mesela banka talimatına rağmen bir çocuğa paranın gitmediğini öğrendik. Çocuklar da çekindiği için bize hemen söylemediler. Bir de çocuklara kendi adımızla para göndermek durumunda kalıyorduk. Bu da hoş gelmiyordu. “Çocuk kimin para gönderdiğini bilmese daha iyi olur” diye düşünüyorduk. Sonunda yardımları bir sistematiğe oturtmak için vakıf olmaya karar verdik.

- Nasıl organize oldunuz?

Başlangıç zor ve karışıktı. Çünkü çekinen, “İleri gitmeyelim, burada bırakalım” diyen arkadaşlarımız oldu. Hesabını verebildiğiniz her şeyin sonunda mutlaka ışık vardır. Artık bu bir gebelikti ve bizlerin cesaretiyle bu çocuk doğmak zorundaydı. 

- İşi başlatan beş kişi olarak birbirinizi tanıyor muydunuz?

Hayır. Vakıf aşamasında her birimiz Mersin, Batman, Eskişehir, Ağrı ve İzmir’den Ankara'ya gittik ve herkes birbiriyle yüz yüze ilk kez tanıştı.

- İlk burs ne kadardı?

İlk verdiğimiz burs, bir tıp öğrencisine 250 TL idi. Diyelim biri her ay 10 TL vermek istiyor, bir başkası 20 TL. Böyle yaptığımızda verilen para da kimseyi zorlamadı. 

- KAHEV’de şu an kaç doktor var?

Resmi üye sayısı 6 bine yakın. Ama bu bir maç müsabakası gibi. Stadın tribünlerinde 28 bine yakın kişi var. Sahada top oynayan 6 bin kişiyiz.

- 28 bin kadın hekim mi, burs alan kaç öğrenci var?

Evet, hepsi kadın. 6 bin 244 öğrenciye burs veriyoruz. Türkiye'nin her yerinde çocuklarımız için koşturacak en az bir hekim annesi var. 

- Yardımlar nasıl koordine ediliyor?

Örneğin beş kadın hekimin bir çocuğu oluyor. Takımlar bir kişiden de 10 kişiden de oluşabiliyor. Onların ayrı bir whatsapp grubu oluyor ama öğrencilerimizin isimleri gizli tutuluyor. O konuda bilgi vermiyoruz. Sadece hangi bölümde okuduğunu biliyorlar.

- Öğrenciler nasıl ulaşıyorlar size, kendileri mi başvuruyorlar?

Onlar da ulaşıyorlar. Hastanelerden, üniversitelerden tanıdık vasıtasıyla gelenler de oluyor. Bazen de sosyal medyadan biz buluyoruz. Türkiye’nin her yerinde bir doktor var, ihtiyacı olan oradan buluyor. Öğrencilerle görüşüyoruz. Hak kazandıkları zaman her öğrenci için bir takım kuruyoruz. 

- Peki kıstaslarınız nedir?

Belli başlı ana kriterlerimiz var, hane geliri, ailede okuyan diğer çocukların sayısı, sahip olunan ev-araba durumu gibi. Her yıl temmuz ayı sonunda güncel kriterler web sitemizde ilan ediliyor. Bu kriterlere uygun olan öğrenciler başvurularını yapıyor, ekibimiz tüm evrakları titizlikle inceliyor ve burs almaya hak kazanan öğrenciler belirleniyor. 

Tülin Pınar Demirbaş ve kızı

‘BAŞARI KRİTER DEĞİL’

- Kriterleriniz arasında “başarılı olmak” yok mu?

Bizde başarı bir kriter değil. En önemlisi çocuğun okumak istemesi.

- Tıp okuma zorunluluğu yok mu?

Hayır yok, her bölümden öğrenciye açığız. Bölüm seçmiyoruz. İlkokuldan üniversiteye maddi durumu elverişsiz tüm öğrenciler için burs başvurularımız açık. Ayrıca sadece kız öğrencilere de burs vermiyoruz. Genelde bu yanlış algılanıyor. Cinsiyet ayrımı yapmıyoruz.

- Doktor olmayanlar size nasıl yardımcı olabilir?

Bize bağış yapabilirler. “Her ay 1000 TL vereceğim ama burs olarak kullanın” ya da “500 TL vereceğim, okul projesinde değerlendirin” diyebilirler. Bize internet sitemizden rahatlıkla ulaşabilirler. Bağış seçeneklerinin tümünü orada görecekler. İster her ay düzenli ister bir kerelik bağış yapabilirler. 

- Doktor olmayanların bağış oranları nasıl?

Doktor olmayanların oranı yüzde 3 diyebiliriz. 

- Bir süredir insanlar bağış yaparken tedirgin. Bağışlarının takibini nasıl sağlayabilirler?

Biz sitemizde her yılın sonunda bağışları da faaliyetlerimizi de raporlarımızı da paylaşıyoruz. Hem kendi faaliyet raporlarımız, hem dış denetim raporlarımız, hem bağımsız raporlarımız herkese açık duyuruluyor. Ne kadar bağış gelmiş, bu paranın ne kadarı nasıl kullanılmış tüm bilgiler yer alıyor. Ayrıca herkes bizi arayıp istediği konuda bilgi alabilir. 

- Bir Gönüllü Fonu’nuz var, nasıl işliyor?

Üyelik yalnızca doktorlar için olduğundan böyle bir fon kurduk. Farklı mesleklerden veya ev hanımı olanlar var. Örneğin “Sabun lifi örüyoruz, size verelim, satın, parası ile bağışımı yapayım” diyor. 

- Nerelerde satıyorsunuz?

Genelde tıp kongrelerinde stand açıyoruz. Orada hem kendi işletmemizin ürünlerini hem de bağış olsun diye gelen ürünleri standa koyuyoruz. Hepsini makbuz ve fatura karşılığı almak isteyenlere satıp sonrasında bağış olarak gönderenlere, “Bize 100 tane sabunluk vermiştiniz, biz onları şu kadara sattık, şu kadar çocuğun bursu oldu” diye bilgi veriyoruz.

- Akademileriniz var, oralarda ne yapılıyor?

Hemen hemen her şey var. Amigurumi, yemek tarifleri, yabancı dil, fotoğrafçılık, diksiyon. Tüm dersler çevrim içi veriliyor. Amigurumi bebeklerden para kazanıyoruz. Doktor arkadaşlar nöbetlerinde örüyorlar. Bir çalıştay yapmıştık, hem çalıştayı dinliyor hem de oturdukları yerden örüyorlardı. Sonra bize veriyorlar, satıyoruz ve çocuklarımıza burs oluyor. 

- Okullara nasıl destek oluyorsunuz?

Genelde öğretmenler veya müdürler bize ulaşıyor. Bir ağ kurduk. Kitaplar yollanıyor, biz de okullara yolluyoruz. Bir öğretmene daha önce yardım yaptıysak onun arkadaşının haberi oluyor. Örneğin kütüphane açacaklarını ama hiç kitaplarının olmadığını söylüyorlar. Kütüphanelerini kuruyoruz. Kitaplarını yolluyoruz. Bugüne kadar Türkiye’nin farklı illerinde kütüphaneler, bilim laboratuvarları, müzik atölyeleri, hatta tenis kortu yaptık. En büyük hedefimiz ise okul yaptırmak. 

Özge Balçın

‘TABELAMIZIN ARKASINDAYIZ’

- Okulu nerede yaptırmak istiyorsunuz?

Antakya’da yaptıracaktık. Ancak deprem oldu. Bizim için sürdürülebilirlik çok önemli. Biz kütüphane, müzik atölyesi kuruyoruz ama işliyor mu diye takibini de yapıyoruz. Tabelamızın sonuna kadar arkasındayız. Asla bir başka amaçla kullanılmasına izin vermiyoruz. Sonuçta herkes maaşından fedakarlıkta bulunuyor. Gerçekten en doğru yere gitmesi ve bunun sürekliliğinin olması bizim için önemli. 

- Depremden sonra da bölgede çok aktiftiniz...

Elazığ depreminden sonra Afet Fonumuzu kurduk. Evi yıkılan, durumu kötü olan öğrencilere burs vermeye başladık. Sonra İzmir depremini yaşadık, burada da aynı şekilde devam ettik. 6 Şubat depreminden sonra fon daha da büyüdü.  TUS’a hazırlanan tıp öğrencileri “Kitaplarımız göçük altında kaldı” diye ulaştılar. Ya sıfır alındı ya da elinde olanlar gönderdi. Psikososyal destek verdik. Onlar için kamplar yapıyoruz. Çocuklar gerçekten tekrar hayata bağlandılar ve birbirleriyle aile oldular. 

GURBETTEKİ TÜRK HEKİMLER DE EL VERDİ

Yurt dışındaki Türk kadın hekimler de kendi içlerinde bize destek olmak için organize oldular. Stetoskop çok pahalı, ilk onun parasını gönderdiler. Stetoskopla başladı, şimdi okul desteğine kadar yanımızdalar. Bir de pandemi döneminde başlattığımız “Emanetiniz emanetimiz” bursu var. Herkes evinde izoleyken bizler olamadık, şanssız olanlarımız vefat etti. Sadece meslektaşlarımız değil hastane binasında çalışan tüm emekçilerin çocukları için bursumuz devam ediyor. 

- En önemli sorununuz nedir?

Bizce en önemli sorunumuz insanların vakıflara olan inancının azalmış olması ve tabi ki son dönemdeki ekonomik sıkıntılar.   

- Eğitimde fırsat eşitliğinden söz ediyorsunuz, net yaşadığınız bir örnek var mı?

Bize Ağrı’dan bir beden eğitimi öğretmeni ulaştı. Öğrencilerine tenis öğretmek istediğini söyledi. Okula tenis kortu yaptık, raketleri, topları aldık. Ondan sonraki yıl Türkiye şampiyonasında birinci ve ikinci o okuldan çıktı. Çocuklar şampiyonluğu fırsat eşitliği sayesinde kazandı. Biz İstanbul'daki çocuğun da Ağrı'daki çocuğun da aynı şansa, eşit fırsata sahip olmalarını istiyoruz, tüm çabamız bunun için. Böylece yetenekleri neyse ona göre gelişsinler ve başarılı olsunlar. İnşallah zamanla daha çok okula ulaşacağız. 

Tuğba Mutaf

‘ÖĞRETMENLER ÇOK ÖNEMLİ’

Burada öğretmenler bizim için çok önemli. Çocukları onlar değerlendiriyorlar ve yeteneklerine göre bize ulaşıyorlar. Biz de onların yönlendirmesiyle elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

‘SADECE BURS VERMİYORUZ’

- KAHEV ile birlikte eğitimin içindesiniz. Müfredat değişikliğiyle ilgili yorumunuz nedir?

Biz sadece bursu verip geri çekilmiyoruz, gençlerimize akademik anlamda da katkı sağlamaya çalışıyoruz. Dil, sağlıklı yaşam, gıda etiketi okuma eğitimlerinden psikolojiye kadar pekçok eğitimi bursiyerlerimize ücretsiz veriyoruz. Bu bağlamda üniversite hocalarıyla sürekli temastayız. Müfredat değişikliği döneminde de hocalarımızla konuştuk, onların görüşlerini aldık ve “En hakiki mürşit ilimdir, fendir” diyerek, Atatürk'ün görseliyle görüşümüzü ortaya koyduk. İlimden, fenden başka bizi aydınlatacak bir şey yok. Hepimiz bunda hemfikiriz. Bizim tek kırmızı çizgimiz Atatürk. Onun dışında her görüşe açığız. 

‘CEHALET BİTERSE GİDENLER BİR GÜN DÖNERLER’

- Doktorlar yurt dışına gidiyorlar, sizler gitmeyi düşündünüz mü?

Düşünmedik ama gidenleri de haklı buluyoruz. Bu bizim tercihimiz ama onlar da gitmekte çok haklılar. Kimse bir şey söyleyemez. Bir çiçek güneşi sevebilir ama kavurucu güneşe atarsanız, açmaz. Gidenlerin bir gün dönüşleri sağlanabilir. Eğitimli insan sayısını arttırabilirsek bu sayede huzurlu çalışma ortamları sağlanabilirse yani aslında vakfımızın amaçladığı hedefe ulaşırsak belki geri dönüşleri de sağlayabiliriz.

- Burs verdiğiniz çocuklardan giden oldu mu?

Var, Amerika'da. Çok büyük bir bilim insanı olacak. Gidenlere “hayır gitmemelisin” denemez. Bir kere beyaz kod veren bir hekim, gitmek için yeterince mazerete sahip demektir. Bu arada bizim beyaz kod bağışımız da var.

- Bu bağış nasıl çıktı?

(Tülin Pınar Demirbaş) Ben bunu bizzat yaşadım. Bir hastam beni ölümle tehdit etti. Şikayetçi oldum, uzlaşmacı soktular araya, tehdit edenin bir maaşını istedim. O parayı kendiniz de alabilirsiniz bir kuruma da gönderebilirsiniz. O zamanın parasıyla 4 bin TL idi. Tamamını burs hesabına gönderdik. Bu olaydan sonra böyle bir bağış başlattık. 

- Gidişlerin en büyük nedeni şiddet mi?

Her türlü yaşadığımız aksaklığın, sıkıntının nedeni cehalet. Cehaleti bitirmeliyiz. Bunu daha eğitimli bir nesil yetiştirerek yapabiliriz. Atatürk gibi bir liderimiz var, her şeyi görmüş, söylemiş, neyi nasıl yapmamız gerektiğini anlatmış. O'nun izinde ilerledikçe, geliştikçe tüm aksaklıkların da önüne geçebileceğimizi düşünüyoruz.