‘100 Öncü Kadın’ listesine giren Nazan Moroğlu: Kadınlar başarıya mücadeleyle ulaşır
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü Nazan Moroğlu, Üniversiteli Kadınlar Federasyonu’nun “100 Öncü Kadın” listesine girdi. Moroğlu, “Tek imzayla sözleşmeleri fesheden yönetim sisteminde zihniyet değişikliği kolay değil ama kadınlar başaracak” dedi.
Zehra Özdilekİstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü ve hukukçu Nazan Moroğlu, Uluslararası Üniversiteli Kadınlar Federasyonu’nun (GWI) 100. yılına özel, dünyanın “100 öncü Kadın” listesine girdi. Moroğlu, “Atatürk devrimleriyle kazandığımız hakları ve Türkiye’de sürdürülen eşitlik mücadelemizi uluslararası alanda anlatabilmiş olmanın mutluluğunu yaşadım” diyen Moroğlu, “Kadınların hak arama mücadelesi erkek egemen zihniyete ters geliyor, ne yazık ki bu anlayışın yargıya da yansıdığını görüyoruz...Tek imza ile uluslararası sözleşmeleri fesheden yönetim sisteminde yolda zihniyet değişikliğinin kolay olmayacağını biliyoruz. Ama kadınların kararlı mücadelesi ile bunun da başarılacağına inanıyorum” dedi.
Uluslararası Üniversiteli Kadınlar Federasyonu (GWI), birinci Dünya Savaşı’ndan sonra barış, adalet ve eşitlik temelinde başta kadınların ve kız çocuklarının eğitim haklarının ve uluslararası dostluk ve işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla kurulmuş olan bir federasyon. Bu federasyonun “100 Öncü Kadın” listesine giren Moroğlu ile kadın cinayetlerini, yargının kadına karşı yaklaşımını, kadın mücadelesini ve kadına yönelik şiddetin çözümlerini konuştuk.
- GWI’nin 100 “Öncü Kadın”ı listesine girdiniz...
Onur duydum. Önce ülkem adına onur duydum. Atatürk devrimleriyle kazandığımız hakları ve Türkiye’de sürdürülen eşitlik mücadelemizi uluslararası alanda anlatabilmiş olmanın mutluluğunu yaşadım. Eşitlik, adalet, kadının insan hakları mücadelesinde daha fazla sorumluluk yüklendiğimi hissettim. Çünkü Uluslararası Üniversiteli Kadınlar Federasyonu, Birleşmiş Milletler’e bağlı Ekonomik Sosyal Konsey, Uluslararası Çalışma Örgütü, Avrupa Konseyinin Eşitlik Komitesi gibi bir- çok örgütte danışman statüsünde temsil ediliyor.
- Türkiye’deki kadın mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren uzun yıllardır kadın dernekleri kuruluş amaçlarına uygun olarak eğitim başta olmak üzere yaşamın her alanında kadınların güçlendirilmesi, eşit temsilin sağlanması mücadelesini sürdürüyorlar. İstanbul Sözleşmesinin onaylanmasının ardından Türkiye’de kadın hakları mücadelesi veren kuruluşlar ele ele vererek güçlü bir baskı grubu oluşturmaya başladılar. Kadınların eşitlik mücadelesinin aslında ülkemizde bir demokrasi mücadelesi olduğunu vurgulamak isterim.
‘ERKEK EGEMEN ZİHNİYETE TERS GELİYOR’
- Türkiye’de yargının kadına karşı yaklaşımı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kadınlar haklarını öğrendiklerinde, haklarını kullanmak için mücadele ediyorlar örneğin Baroların adli yardım bürolarına başvurup avukat atanmasını da talep ediyorlar. Ancak, kadınların hak arama mücadelesi erkek egemen zihniyete ters geliyor, ne yazık ki bu anlayışın yargıya da yansıdığını görüyoruz. Kanunlarda yeterli düzenleme olsa da uygulanmıyor. Bu nedenle en başta zihniyet değişikliği gerekiyor. Bunun için de yargı mekanizması içerisinde yer alanların, savcılar, hâkimler ve avukatların bakış açısı değişikliğine yönelik bir farkındalık eğitiminden geçmeleri gerekiyor.
- Biz kadınlar artık sokaklarda sağımıza solumuza bakarak hep tedirgin yürüyoruz...
Gerçekten kadınların can güvenliği kalmadı, her geçen gün evde, işte, sokakta kadına yönelik şiddet olayları, kadın cinayetleri artıyor. Oysa kadına yönelik şiddet bir insan hakları ihlalidir. Şiddetin birçok nedeni vardır, ama en temel sebebi ülkeyi yönetenlerin ‘kadını birey olarak görmeyen söylemleri. Ülkeyi yönetenlerin kadın erkek eşitliği fıtratında yok’ söylemleri, en az üç çocuk, beş çocuk çağrıları, ama buna karşılık ‘gebe kadın sokakta dolaşmasın’ demeleri kadınlar üzerindeki baskıcı uygulamaları artırıyor, aile içi ilişkileri, toplumu çok olumsuz etkiliyor. Zihniyet dönüşümüne çok ihtiyaç var. Erkek egemen kuşatma, kadını birey olarak görmüyor.
- Peki, sizce çözüm nedir?
Kadına yönelik şiddetin kaynağı çok yönlü, farklı nedenleri dikkate alarak, bu nedenleri ortadan kaldırarak şiddet durdurulabilir. Hukuken yok hükmünde olan bir kararla Cumhurbaşkanı tarafından feshedilen İstanbul Sözleşmesi işte bu nedenle çok önemliydi. Sözleşmenin giriş bölümünde şiddetin nedenlerine ve yol açtığı olumsuzluklara değinilmişti. Kadınlara yönelik şiddeti önlemede kanımca en önemli çözüm yolu, kadın ve erkek arasında yasalarda ve yaşamda eşitliğin gerçekleştirilmesidir.
- Türkiye’de kadın hareketi nasıl başarıya ulaşır?
Yaşam yürür, koşullar gelişir, laik devlette hukuk kuralları da buna uygun değiştirilir. Anayasamızın 10. maddesiyle bu eşitliği sağlanmak yükümlülüğü devlete verilmiştir. Şimdi kadın hareketi olarak el ele kanunlardaki eşit hakların hayata geçirilme mücadelesini veriyoruz. Bu tek imza ile uluslararası sözleşmeleri fesheden yönetim sisteminde yolda zihniyet değişikliğinin kolay olmayacağını biliyoruz. Ama kadınların kararlı mücadelesi ile bunun da başarılacağına inanıyorum.