Yüzyıllık yalnızlık
KONUK YAZAR | Spor yazarı Suavi Yardımoğlu, Cumhuriyet'in Ege'si için yazdı...
İZMİR / CumhuriyetHer ne kadar başlık Gabriel Garcia Marquez’in başyapıtı olan ünlü romanı çağrıştırsa da anlatmak istediğim o değil. Yüzyıl önce, hatta daha eskiden futbolun Türkiye’de ilk kez oynandığı bu toprakların yüzyıl sonra futbolda giderek büyüyen bir yalnızlığın, çözümsüzlüğün, çaresizliğin içine itildiğidir.
Türkiye’nin en üst düzey ligi giderek İzmir’e kapanıyor. 60’lı yılların sonunda 5 İzmirli’nin yer aldığı Türkiye 1. Futbol Ligi, Süper Lig’e dönüştükten sonra yeniden evrildi ve “İstanbul Ligi” olma yolunda hızla ilerliyor.
İzmir futbolu son sezona 9 profesyonel kulübü ile girdi. Sadece Göztepe Süper Lig’e daha yakın. Mehmet Sepil’in açtığı yoldan ilerlerken, yabancı sermayenin takımı iyi futbol oynuyor, etkili isimlere sahip. Yine de sezon bitmeden kesin bir şeyler söylemek de olası değil. Malum önümüzde seçimler var. Futbolun siyasetin arka bahçesine dönüştüğü ortamda, her an torpilli bir kulüp yol alabilir. Diğerlerinin ise Süper Lig yolu ile arasında dağlar var.
Altay Trendyol 1.Lig’de yaşama savaşı veriyor. Daha yeni kaybettik. Işıklar yoldaşı olsun. Atatürkçü Hanri Benazüs’ün yanı sıra Zorlular’ın, Burteçinler’in, Özgenerler’in oturduğu başkanlık koltuğu bir değiş-tokuş aracına dönüşmüş. Gelen kaçıyor. Yönetici profili değişmiş. Altay’ın kapısının önünden geçmeyenler, 110 yıllık kulübün yazgısı ile oynayabiliyor. Borcun ucu bucağı yok. FIFA’da 16 dosyası var. Taraftar çaresiz, kahroluyor, kulübü bu bataktan çıkaracak bir kahraman bekliyor.
İzmir’in en eski kulübü Karşıyaka’nın ise önünde uzun ve zorlu bir yol var. Karşıyaka’nın öncelikle 3. Lig girdabından kurtulması gerek. En önce başlanan stat projesi Gürsel Aksel ve Alsancak biteli aylar geçmesine karşın bir adım ilerleyemedi, siyaset arenasında tenis topu gibi bir o tarafa bir bu tarafa gidip geliyor. Yönetim projeye destek olacağını açıkladı, bakalım göreceğiz, “32 stat yaptık. Seyirci kapasitesi 1 milyona ulaştı” diye övünenler yine seçim vaatlerini unutacaklar mı?
Altınordu projesi de artık eski günlerinde değil. Takım “Süper Lig’e çıkacak” diye beklenirken, kapıdan dönüp paraşütsüz 2. Lig’e indi. Şimdi de burada tutunmanın savaşını veriyor. Futbolcu yetişmesine yetişiyor da, Cengizler, Çağlarlar gibi flaş isimler artık çıkmıyor.
1928 tarihli Bucaspor, Süper Lig serüvenini “uygun” olmayan ellerin elinde ziyan edince dibe batmıştı. Şimdi Buca Gölet’in dibinde bir enkaz olarak yatıyor. Onu saplandığı bataktan çıkmaya kimsenin gücü yetmiyor. Diyarbakırlı Başkan Cihan Aktaş’ın satın aldığı Tire 1922’yi Bucalılar “Bucaspor 1928” diye bağırlarına bastılar.Baş döndüren teknik adam değişikliklerinin ardından şimdi de Cüneyt Dumlupınar yönetiminde 1.Lig’i kovalıyorlar. Kendilerini bünyesinde yalnız hissettikleri İzmir’e bir teselli vermek için.
Bir teselli de onca badirenin ardından şirketi güvenli ellere ve Yılmaz Vural gibi bir ustaya teslim eden Menemenspor’dan bekleniyor.
Aliağa’nın gücü kuvveti yerinde, ilçenin desteği de tam. Yıllardır çile doldurduğu BAL’dan kurtulmanın şevki ile zirve mücadelesi veriyor.
Bornova FK ise ilçenin yıllar süren profesyonellik özlemine son verdiği halde İzmir’in geleneksel yalnızlığını yansıtıyor. Adıyla İzmir’de ilk futbolun oynandığı 1877 tarihini hatırlatan kulübün bir antrenman sahası bile yok. İlçenin üniversitesi bile kendisine yapılan başvurulara kapıları kapatmış durumda.
İzmirspor ise yıllar geçti, hala Bölgesel Amatör Lig sarmalından kurtulabilmiş değil. İlk golü atan takım, ilk galibiyeti alan takım, 10 yıl Süper Lig’de, oynamış, dördüncülüğe kadar yükselmiş takım. 22 yıl da 1. Lig’de mücadele etmiş. Ama şimdi 14 yıldır profesyonellikten uzakta.
Türk Futbolunun zirvesinde garip işler dönüyor. Zirvede rekabet değil adeta her yolun mübah olduğu bir savaş var. Giderek çirkinleşiyor. Hakem işinin suyu çıkmış durumda. Teknik Direktör canlı yayında olduğunu unutup yumrukcu başkanı haklı bulduğunu belirtiyor, “hakediyorlar” diyebiliyor. Davası ertelenen başkan Kulüpler Birliği’ne gidip helallik istiyor. Süper Kupa skandalından sonra istifası istenen Federasyon, “Zaman geçsin unutulur” deyip yola devam, karar üstüne karar alıyorlar. Yabancı kuralında başa dönülüyor. Bir türlü ilgi göremeyen bundan sonra da akibeti pek belli olmayan kupada yeni statü yine güçlünün yanında zayıfın karşısında. Kadın futbolu bile karışık. “Takımda erkek mi var?” sorusuna yanıt aranıyor.
İzmir futbolu bunlardan çok uzakta, kendi yalnızlığında geleceğini arıyor.
Sahi İzmir’den A Milli Takım’a en son kim girdi? Anımsayan var mı?
Ya Gürsel Aksel’deki 13.5 yıl sonra İzmir’e lütfedilen Milli maçın devamı gelir mi?