Atletizmde en büyük ilgiyi toplayan yarış: 100 metrede biten olimpiyat
Türk sporunun duayen yazarları için “olimpiyatın en seçkin mücadelesi” atletizmde 100 metre yarışlarıdır. 2004’te Atina olimpiyat oyunlarında atletizm erkekler 100 metrede altın madalyanın sahibi 22 yaşındaki ABD’li Justin Gatlin olmuştu.
Arif KızılyalınAtina’nın Olimpiyat Spor Kompleksi OAKA’da sıcak bir yaz akşamıydı. Soluklar tutulmuş, gözler atletizm yarışlarının yapıldığı stadyuma çevrilmişti. Birazdan, “olimpiyatın en seçkin mücadelesi” 100 metre finali başlayacaktı.
Bir kuş uçumu mesafedeki Atina’da çok sayıda da Türk gazeteci vardı. Basın tribünün en önünde ise Türk atletizmine yıllarını veren deneyimli isimler oturmuştu. Hatta o sıcakta, saatlerce önce spor kompleksine gelmişler, medya merkezi yerine plastik koltuklardan izlemeyi tercih etmişlerdi.
Cüneyt Koryürek, Kahraman Bapçum, Esat Yılmaer, Fuat Ercan, Murat Ağca, Mert Aydın, Vedat Danacı..
O dönem Cumhuriyet’te yazan Kahraman Bapçum, “Cüneyt..” diye söze başladı; “Şimdi 3-5 dakikaya yarış başlayacak, 10 saniyenin altında birileri koşup madalyayı alacak, sonra da senin için o olimpiyat bitecek..” dedi.
Öyle de olacaktı. Atletizmde en büyük ilgiyi toplayan yarış erkekler 100 metrede ABD’li Justin Gatlin, altın madalya kazandı. 22 yaşındaki Justin, favorileri geçti ve yılın en iyi derecesi 9.85 ile zafere koştu. Nijerya asıllı Portekizli Obikwelu 9.86 ile Avrupa rekoru kırıp gümüş madalyayı aldı. Sydney’de olimpiyat şampiyonu olan Maurice Greene 9.87 ile bu sezonki en iyi derecesini koşmasına karşın unvanını koruyamayacak; ancak bronz madalya alacaktı. 5 atlet 10 saniyenin altında koşarken, son dünya şampiyonu Kim Collins de 10.00 ile bu sezonki en iyi derecesini yaparak 6. olmuştu. Cüneyt ağabey büyük bir keyifle yarışı izlemiş, gözünü pistten ayırmamış, hatta çığlık atmıştı.
BİR DE MARATON
Yarış sonrası Türk gazeteci kafilesi, yeni bağlanan metro hattına ulaşmak için yolda yürürken, Bapçum yine söze girdi.
“Cüneyt gerçekten senin için olimpiyat bitti mi?”
“Evet” dedi Koryürek ve ekledi: “Aslında sürüyor, Türk sporcular da fena değil, güreş, boks, halterde iddialılar. Ama olimpiyatlara ruhunu veren 100 metre yarışı sonrası bir de maratonu büyük bir heyecanla bekleyeceğim.
Geride kalan vakitte de Atinalılar olimpiyata nasıl hazırlanmış onlarla ilgileneceğim.”
Öyle de yaptı.
Ve bu satırların yazarının da tanıklık ettiği sohbet, birçoğu için sıradan bir ‘anı’ olabilirdi, ama gerçekten de 100 metre finalleri, olimpiyatların unutulmaz saniyeleridir. Start tabancası ile başlar, foto finiş resmiyle bittiğinde, artık dünyanın en hızlısı ortaya çıkar. Çoğu kez de rekorlar yenilenir. Koryürek de Bapçum da ışıklar içinde uyusun. Eğer bu ülkede birileri olimpiyat konuşuyorsa onların, Kenan Onuk’un, Hıncal Uluç’un bu hikâyeyi sonradan yazıya döken eski TSYD başkanı Attila Gökçe’nin sayesindedir.
KAYIP YILLAR 1980 VE 1984
Olimpiyatların kara yıllarıdır, siyasi nedenlerle katılım haklarının yakıldığı dönemler. Birinci ve ikinci dünya savaşı yıllarını saymazsanız, en yoğun protesto 1980 Moskova olimpiyatlarında yaşandı. Rusya’nın Afganistan’ı işgal edişini protesto için ABD ve 66 ülke tarafından boykot edildi. Türkiye’nin de bulunduğu bu ülkeler Moskova’ya sporcu göndermedi. 1984 Los Angeles (ABD) Olimpiyatlarına Romanya hariç Rusya ve diğer doğu bloğ ülkeleri katılmadı. Böylece doğu bloku 1980 Moskova olimpiyatlarına misilleme yapıyor, kaybeden sporcular oluyordu.
‘TARZAN’ YÜZÜCÜYDÜ
Tarzan rolüyle 1940’lı yıllarda Türk sinemaseverlerin de hayranlık duyduğu Amerikalı yüzücü Johnny Weissmuller, 1924 Paris Olimpiyat Oyunları’nın yıldızları arasındaydı. Weissmuller, 100 ve 400 metre serbestte ek olarak 4x200 metrede birinci olan takımda yer alarak 3 birincilik elde etmişti. Tarzan filminin başrol oyuncusu, yüzme temalı sahnelerde dublör kullanmazdı. Weissmuller sutopunda üçüncülük elde eden Amerikan takımında da oynamış bir bronz da buradan alıp “Havuzların Kralı” olmuştu.