Yargıda Can Atalay krizi: Anayasal düzene meydana okuma

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) tutuklu TİP milletvekili Can Atalay hakkındaki ihlal kararına direndi. Yargıtay, AYM’nin yetkisini aştığını öne sürüp üyeler hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi işlemlerinin başlatılması için karar TBMM’ye gönderildi. Hukukçular ve siyasiler, Yargıtay’a sert tepki gösterdi.

Sefa Uyar

AYM, cezaevinde olan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında yapısal inceleme yaparak, hak ihlali kararı verdi, kararın derhal uygulanması için kararı yerel mahkamaya gönderdi. Yerel mahkeme ise karar vermeyerek, dosyayı Yargıtay’a iletti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, geçtiğimiz günlerde Atalay’ın dosyası hakkında hazırlanan mütalaada, Atalay’ın yasama dokunulmazlığından yararlanamayacağını iddia etti.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise kararını dün verdi ve ihlal kararına direndi; AYM kararının hukuki değer ve geçerliliğinin olmadığını savundu. Atalay’ın, hakkındaki kararın onanmasıyla hükümlü sıfatını kazandığı, milletvekilliğinin düşmesi gerektiği belirtilerek, milletvekilliğin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için kararın bir örneğinin TBMM Başkanlığı’na gönderilmesi kararlaştırıldı. AYM’nin bu konuda inceleme yetkisinin bulunmadığı, kesinleşmiş kararı dikkate almaksızın inceleme yaptığı iddia edilen kararda, AYM’nin ihlal kararında türban konusundaki karara atıf yapılmasına değinilerek, “Tarafımızdan dikkat çekici bulunmuş ve bir ironi olarak değerlendirilmiştir” denildi. 

(Can Atalay)

‘GÜLEN DE MECLİS’E GİREBİLİR’

Yapısal denetim kapsamında anayasanın 14. maddesi konusunda anayasal ya da yasal düzenleme yapılması çağrısı yapan AYM’nin, “kararlarında anayasal veya yasal bir yetkisi olmamasına karşın hiçbir organ tarafından denetlenmemenin vermiş olduğu rahatlıkla, içtihat yoluyla anayasal yetkisini sürekli artırdığı ve bunu kötüye kullandığı” savunuldu. Bazı TCK maddelerini anayasanın 14. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kaydedilen kararda, “Aksi halde Türkiye Cumhuriyeti’nin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kasteden, pek çok kanlı terör eylemi ile irtibatlandırılan ve haklarında yukarıda sayılan mutlak terör suçlarından soruşturma veya kovuşturma bulunup, henüz yakalanamayan ve kırmızı bültenle aranan Fethullah Gülen, Şerif Ali Tekalan, Recep Uzunallı, Adil Öksüz, Ekrem Dumanlı, Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan, Sabri Ok ve Ali Ekber Doğan ve bunlar gibi şüpheli ya da sanıkların, milletvekili seçilmelerinin, yemin ederek göreve başlamalarının ve TBMM’ye girmelerinin önü açılır ki bu durumun hukuken isabetli olduğunu savunmanın izahı kabil olduğunu söylemek mümkün değil” denildi.

‘VESAYET MAKAMI GİBİ’

Atalay kararında “Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerinin tehdit edildiği” öne sürülen kararda, bu durumun “esef verici ve manidar bulunduğu” belirtildi. AYM’nin, “Meclis’in alanına da müdahale ettiği, aralarında astlık üstlük ilişkisi bulunmayan yüksek mahkemeler üzerinde de süper temyiz mahkemesi olarak vesayet makamı gibi davrandığı” iddia edilen kararda, “AYM, bu şekilde yargısal aktivizm yaparak, ‘şeklen denetleyemediği anayasa hükmünü uygulanamaz hale getirme, kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamı tüketilmeden bireysel başvuruları kabul etme, soruşturmalara müdahil olma, kovuşturmaları yapılamaz hale getirme’ şeklinde anayasaya aykırı olarak verdiği kararları ile görev ve yetkilerini, anayasa ve kanunlardan üstün görmek suretiyle bir nevi anayasayı uygulanamaz hale getirerek, kendisinin sorgulanmasına ve meşruiyetinin tartışılmasına yol açmıştır” denildi. 

Atalay hakkında hak ihlali yönünde oy kullanan üyeler hakkında ise anayasa hükümlerini ihlal ettikleri, yetki sınırlarını aştıkları için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına hükmedildi.

(Deniz Özen)

‘ANAYASAL DÜZEN ASKIYA ALINDI’

Cumhuriyet’e konuşan Atalay’ın avukatı Deniz Özen, şunları söyledi: “Çok uzun bir hukuki değerlendirme yapacak durum yok. Artık burada hukuki bir tartışma zemini yok. Hukuki bir yorum yapacak durum kalmadı. Meselenin hukukla bağı tamamen koptu. Bu karar Türkiye’de anayasal düzenin askıya alındığını gösteriyor. Başka hiçbir açıklaması yok. Hiçbir yurttaşın anayasal güvencesinin kalmadığını gösteriyor. Bunun ötesinde söyleyebileceğim bir şey yok, keşke olsa.”

(Hamdi Yaver Aktan)

‘BASKIYI DİKKATE ALMAZ’

Yargıtay Onursal Daire Başkanı Hamdi Yaver Aktan ise AYM kararlarının uyulması gereken kararlar olduğunu vurgulayarak, “Yargıtay’ın suç duyurusunda bulunması bugüne kadar görülmüş değil” dedi. AYM’nin, kendisine çizilen yasal sınırlar içinde karar verdiğini vurgulayan Aktan, “AYM’nin zaman zaman yetkisini aştığı ileri sürülmüş ve öteden beri tartışmalar yapılmışsa da bunun doğruluğu ve yanlışlığı tartışılmaktadır. Ancak AYM bir karar verdikten sonra bağlayıcılığı tartışmasızdır ve mutlak suretle uyulması gerekiyor. Mahkeme kararlarına uyulmamasının yaptırımı da TCK’ye göre ‘görevi kötüye kullanma’ suçudur. Bu baskıyı AYM’nin dikkate alacağını düşünmüyorum. Anayasayı yorumlamada bütün mahkemelerin yetkisi var ama nihai yetki AYM’nin. AYM’nin bir kararından dolayı suç duyurusu yapılması da yine AYM kendi kendisini soruşturacak anlamına gelir. AYM’de yargılanması gerekir. AYM’nin tümü kendi kendini mi soruşturacak? İşin içinden çıkılamaz bir durum. Bu suç duyurusunun pratik bir yararı olacağını düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.

(Murat Emir)

‘DARBE GİRİŞİMİ’

CHP Ankara Milletvekili Murat Emir ise, şunları kaydetti:

“Son derece tehlikeli bir sürece girdik çünkü Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM kararını tanımamak, uymamakla birlikte aynı zamanda suç duyurusunda bulunabilecek kadar da hukuki tartışmayı bir başka zemine taşıma ihtiyacı hissetmiş. Bu anayasal düzene bir meydan okumadır. Yargıtay’ın ilgili dairesinin yapması gereken anayasa gereği, AYM kararına uyup Can Atalay’ın tahliyesini sağlamaktır. Bunu bir hukukçu olarak bugüne dek aklıma dahi getiremezdim. Bunun hukuki bir tartışma zemininden, siyasi bir tartışma zeminine çekildiğini anlıyoruz. AYM’nin, birkaç özgürlükçü, evrensel hukuk ilkelerine uygun kararı dışında AKP iktidarını üzecek herhangi bir karar vermediğini zaten biliyoruz. Ama buna rağmen ‘AYM’yi kaldıralım’ çabaları olduğunu biliyoruz. Bu suç duyurusunun bir siyasi tartışma başlatıp belki AYM’nin kapatılmasına kadar varabilecek bir süreci ateşleme çabasından kaynaklandığını görüyorum. Burada akıl dışılık ve bir darbe girişimi var.”

(Umut Akdoğan)

‘SİYASİ BASKI’

CHP Ankara Milletvekili Umut Akdoğan ise “AYM, bütün organların denetimini yapan en üst mahkemedir. AYM’nin yargılamasının çerçevesini anayasa belirler, AYM yargılamasında sınır anayasaya uygunluktur. Yargıtay, her ne kadar hukuk ve ceza yargılamasında en üst mahkeme olsa da AYM’nin altında olan bir yargı organıdır. En üst mahkemeye karşı siyasi saiklerle Yargıtay’ı kullanmak anayasaya aykırıdır. Bu hiçbir hukuk devletinde yaşanabilecek bir şey değil. Yargıtay, bu kararıyla siyasi olarak kafa tutmaktadır. AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmak, Yargıtay üzerinden AYM’yi siyasi baskı altına almak demektir. Bu da anayasada güvence altına alınan hakim teminatını da yok saymaktır. İktidar yargı eliyle adaleti katletmektedir” değerlendirmesinde bulundu. 

(Ahmet Zeki Üçok)

‘SUÇ İŞLEDİLER’

İYİ Parti Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Ahmet Zeki Üçok da karara “Can Atalay düşmanlığı, hukuk tanımazlık bitmiyor. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM kararına uymayarak anayasanın 153. maddesini ihlal ederek suç işlemiştir. AYM başkan ve üyelerin görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri iddia edilen suçları, kişisel suçları ve disiplin eylemleri için soruşturma açılması AYM Genel Kurulu kararına bağlıdır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın hiç bir yetkisi yoktur. TBMM, AYM’nin ihlal kararına rağmen Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine karar verirse anayasanın 153. maddesini ihlal etmiş olur. Yarın cumhurbaşkanı, AYM’nin iptal ettiği bir kanunu ben uygulayacağım derse kim karşı çıkacak? Hukuk bir gün size de lazım olacak” dedi.

(Başar Yaltı)

‘SİYASET MÜDAHALE ETMELİ’

Avukat Başar Yaltı ise “Sözün bittiği yer denir, hukukun bittiği yer burası. Atalay konusunda AYM kararı konusunda muhatabın TBMM Başkanı olduğunu düşünüyorum. Hukuk kararını vermiştir, uygulamasını talep etmek Meclis'e, temsilcisi olan başkana aittir. Son karardan sonra hukuken yapılacak bir şey kalmadı. Yargıtay'ın verdiği karar anayasayı ihlaldir. Yavuz hırsız, ev sahibi bastırır denir ya, bu durumdayız. Türkiye'de hukuku çürüttüler. Siyasetin, bu olaya müdahale ederek, bir an önce asgari ölçüde de olsa kurallara uymayı sağlaması gerekiyor. Bu anarşik ortam hiç ummadığımız yerlere gider. Yargıtay 3. Ceza Dairesi suç işlemiştir. AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması tanımlanamaz bir durum” dedi.

(Bekir Şahin)

‘BAKACAĞIZ’

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, karardan kısa bir süre ilk değerlendirmeyi Cumhuriyet'e yaptı. AYM üyeleri hakkında suç duyurusunun ilk olduğu belirtilerek, sürecin nasıl işleyeceği sorulan Şahin, Evrak yeni geldi. Bakacağız. Şimdiden net bir şey söyleyemeyiz yanıtını verdi.