Terör elebaşısı Fetullah Gülen nasıl palazlandı? Ilımlı İslam temeline kurulan terör örgüt

Laik ve demokratik cumhuriyet düşmanı ve terör elebaşısı Fetullah Gülen, imam-vaiz olarak İzmir’de başladığı görevinde; örgütünün temellerini attı. Burada örgütünün hücre evleri olan “ışık evlerini” kurarak yoksul ve zeki öğrencileri hedef aldı. Örgütünün dini temellerini cumhuriyet düşmanı Saidi Kürdi’ye dayandırarak, muhafazakar kesimde taban oluşturdu ve Cevdet Türkyolu ile Kemalettin Özdemir gibi önemli Nurcu isimleri kadrosuna katarak örgütünü güçlendirdi. ABD, Gülen hareketini “komünizme karşı faaliyetler” kapsamında destekleyerek ekonomik ve sosyal büyümesine yardımcı oldu. Örgüt, CIA’in kullanışlı bir maşası haline geldi.

Aytunç Ürkmez

Terör elebaşısı Fetullah Gülen’in ölümü örgüte yakın haber siteleri tarafından duyuruldu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da dün ölümünün istihbarat tarafından doğrulandığını açıkladı. Gülen, 1941’de bir imamın oğlu olarak Erzurum’un Pasinler ilçesine bağlı Korucuk köyünde doğdu. Babası ve çevresindeki din adamlarından ağırlıklı olarak din dersleri aldı. Gülen, dini eğitimi tamamladıktan sonra 1955’ten 1959’a kadar Edirne Üç Şerefeli Camisi’nde imamlık yaptı. 1963’te Erzurum’a geri dönen Gülen, Komünizmle Mücadele Derneği’nin Erzurum şubesinin kuruluşunda yer aldı ve yönetiminde de bulundu. Gülen 1966’da İzmir Kestanepazarı Camisi’ne atandı ve ardından resmi görevlendirme ile gezici bölge vaazi olarak da görev yaptı.

TEMELLERI İZMIR’DE ATILDI

Gülen, terör örgütünü kurduğu süreçte burada başladı. Gülen, İzmir Kestanepazarı’ndaki İmam-Hatip Derneği ve İlahiyat Öğrenci Yetiştirme Derneğine ait olan Kuran Kursu’nda öğreticilik ve yine aynı derneğe ait olan öğrenci yurdunda müdürlük yapmaya başladı. Buradaki etkisiyle Gülen, örgüt yapılanması için eleman teminini sağlayan “ışık evlerinin” ilk yerlerini de burada açtı. Bu evler aracılığıyla kırsaldan şehire okumaya gelmiş yoksul öğrencilere ulaşılmış, örgütün dini öğretisi çocuklara aşılanmış; böylece ileride örgüt adına çalışması için bürokratik kadrolara sızdırılacak öğrencilerin yetiştirilmesi sağlandı. Gezici vaaiz olarak görev alması onun dini etkisini yaymasında ve terör örgütünü temellerini atmasına olanak sağladı. Bu yapılanma 1980 Askeri Darbesi’ne denk sürdürüldü.

1980 DARBESI ÖRGÜTÜN YOLUNU AÇTI

1980 Askeri Darbesi’nin ardından başbakan seçilen Turgut Özal’ın desteği ile Gülen, “gizlilik” sürecinden çıktı. Kendisine “liberalizme uygun, modern ve farklı hoca” profili ile ıllımlı İslam’ın Gülen yüzü” olarak konumlandırma yoluna gitti. Bu dönemde örgüt hızla okullaştı ve kadrolaştı. Burada büyük bir toplumsal kesime ulaşmayı sağlayan Gülen, “ılımlı cemaatini” yurtdışında açmak için de hazırladı. 28 Şubat’ın ardından Gülen 1999’da sağlık sorunları gerekçesiyle ABD’ye gitti ve camaatin merkezini de ABD’nin Pensilvanya eyaletine taşıdı. Bu hamlesinin ardından Gülen, İslam anlayışını evrenselleştirerek, “dinler arası diyalog” kılıfıyla İslam öğretilerini küresel boyuta taşıdı. Bu tarihe değin Türkiye’de yürüttüğü “ışık evleri” ve okullaşma faaliyetini özellikle Afrika ve Türk cumhuriyetlerinde sürdürdü.

ÖRGÜTÜN TEMELI NURCULUK OLDU

Gülen, kurduğu cemaatin temellerini Saidi Kürdi’nin “Nurculuk” hareketine dayandırdı. Saidi Kürdi’nin 1960’daki ölümünün ardından Nurcu hareketi “Yazıcı ve Okuyucu Nurcular” diye iki kola ayrıldı. Okuyucu grup içerisinde kalan Gülen bu grup içerisinde kendi grubunu oluşturmaya girişti. Bu yöntemle Gülen, kendi grubunu Saidi Kürdi ve eseri “Risalei Nur”a dayandırmış, buradaki hikayeleri “kendi başından geçmiş” gibi anlatarak da kendi “örgüt liderliğini” bir kutsallığa dayandırmaya çalıştı. Bu yöntemle muhafazakar kesimde kendine bir taban oluşturdu. Gülen, Saidi Kürdi ve eserinin yanı sıra kendi grubuna önemli Nurcu isimleri de kattı. Bu isimlerden en önemlileri ise Cevdet Türkyolu ve Kemalettin Özdemir olarak sayılır. Türkyolu, Gülen’in yeğeninin eşi olup, uzun yıllar sekreteri olarak örgütte görev aldı. Nurculuk hareketinin önde gelen isimlerinden Said Özdemir’in oğlu Kemalettin Özdemir ise örgütün siyasi yapılanmasında önemli görevler üstlenmiş, örgütün Ankara’daki emniyet yapısını yönetti.

ABD’YLE BAĞLANTISI 1983’TE KURULDU

Gülen’in terör örgütünü geliştirmesinde etkin olan bir diğer unsur ise Amerikan istihbarat servisi olan “CIA” ile ilişki kurmasıdır. Ankara Çatı davasının iddianamesinde FETÖ - CIA ilişkisi şu ifadelerle anlatıldı:

“Fetullah Gülen ile CIA ilişkisi, 1983 yılında Moon Tarikatının Türkiye'deki uzantısı Kasım Gülek üzerinden sağlanan irtibatla başlamıştır. esmi adı Birleştirme Kilisesi olan Moon Tarikatını kullanarak komünizme karşı blok oluşturmak isteyen ABD, Türkiye'de komünizmle mücadele kuruluşlarına destek vermektedir. Komünist harekete karşı olan Fetullah Gülen'in de bu politika çerçevesinde Türkiye'de desteklenip büyümesini sağlamış, lise ve kolejler açmasına izin verilmiştir. Kendisini önemli göstermek için 1990’lı yıllarda Türkiye'deki önemli devlet adamları ve siyasetçilerle yakınlık kurup Turgut Özal, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit ile görüşmüştür. Abraham Foxman ile Papa II. John Paul ile görüşmeler yapmıştır.”

EKONOMIK BÜYÜME

Gülen, “dinler arası diyalog” sürecine de bu yılda başladı. Bu yıldan önce Amerika ve İsrail’i kötüleyen konuşmalarının kasetleri örgüt içinde toplatıldı ve imha edildi. Bu tarihten başlayarak Amerika ve İsrail’e ters olmayan vaazler verilmeye başlandı. “Dinler arası diyalog” süreci ile üretilen “ılımsı İslam” kavramı da örgütün dini anlatımına etkin oldu. Gülen, ABD ve AB’nin desteğini almasıyla hızla ekonomik açıdan güçlendi. Başta örgütün propaganda aracı olan “Zaman” gazetesi kuruldu. Ardından örgütün eğitim kurumları olan FEM, Anafen gibi dershaneler kuruldu. Bu faaliyetlerin yanı sıra yurtdışında, özellikle Afrika ve Asya’da, okullar açıldı ve Bank Asya faaliyete başladı. Örgüt bu ekonomik güç ile geniş toplumsal kesimlere ulaştı.