Temel Karamollaoğlu'ndan Erdoğan'a 'yolsuzluk' çıkışı: 'Güler misin, ağlar mısın?'

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Erdoğan, şimdi de yolsuzluk ve rüşvetin olmadığı bir Türkiye vadederek bunu da ancak kendilerinin başarabileceklerini iddia ediyor. Güler misin, ağlar mısın? Bu sözler 20 yıldır bu konuda ciddi tek bir adım atmadıklarının itirafından başka bir şey değildir… Sayın Cumhurbaşkanı işin çok zor. 20 yıl yolsuzluk ve rüşvet bataklığına saplanmış bir iktidarın bu bataklıktan 8-10 ay gibi kısa bir sürede kurtulması mümkün değildir” dedi.

cumhuriyet.com.tr

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, bugün partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi.

Karamollaoğlu, değerlendirmelerinin büyük bir kısmını; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, iki gün önce söylediği “Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, yoksulluğun olmayacağı bir Türkiye’yi biz hallederiz. Şu an itibarıyla onun hazırlığı içindeyiz” sözlerine ayırdı.

Karamollaoğlu, özetle şunları söyledi:

“Gelinen noktada Türkiye’nin tek ihtiyacı ne yeni anayasa ne yeni bir ekonomi modelidir. İhtiyacımız olan şey sadece ama sadece yeni bir yönetim anlayışına sahip yeni bir iktidardır. Kimsenin şüphesi olmasın önümüzdeki seçimlerde Türkiye’de yeni bir yönetim iktidara gelecektir. Bu ülkemiz için olmazsa olmaz bir ihtiyacıdır. Bu yeni yönetim her şeyden önce herkesin kardeşçe huzur ve güven içinde yaşadığı yeni bir anayasa yapmak olacaktır. Herkesin kendisini emin hissettiği, haksızlığın, hukuksuzluğun ortadan kalktığı, güçlü ve bağımsız bir adalet sistemini hayata geçirecek ardından da ekonominin arsadan, borsadan rant dağılımından değil üretimden beslendiği halkın alım gücünün ve refah düzeyinin yükseldiği ekonomik reformu en kısa sürede gerçekleştirecektir bu yeni iktidar.

“HAZİNENİN TÜM BU MUSLUKLARINI AÇMIŞ GÖZÜKÜYOR”

İstişarenin, uzlaşının, sağ duyunun birlikteliğiyle ülkemizi düze çıkaracağız. Ancak yeni bir iktidarın ayak seslerini duyan AK Parti iktidarı seçimi kazanabilmek için hazinenin tüm bu musluklarını açmış gözüküyor. Bir taraftan gerçekleşmesi imkânsız sayıda konut projesi iddiası ile ortaya çıkmakta diğer taraftan pek çok popülist politikayı hayata geçirmek üzeridir. Elde kalan son kamu kaynaklarının çok daha fazlasını plansız, programsız şekilde çar çur etme yarışına girmiştir iktidar. 20 yıldır yapmadıklarını seçime 7-8 ay kala geçmiş kalmışlık sendromu ile ekonominin temellerine ve mali disiplinine zarar vererek vaatlerde bulunmaktalar. 

“ANKARA’DA ÇALIŞAN TEK BİR KURUM ÇIKIYOR ORTAYA, O DA MERKEZ BANKASI MATBAASI”

Bu ortamda pek çok kamu kurumu halkın sorunlarına çözüm getirecek ciddi bir çalışma yapmazken Ankara’da gece gündüz harıl harıl çalışan tek bir kurum çıkıyor ortaya, o da Merkez Bankası matbaası. Son dönemde elimize aldığımız paraların gıcır gıcır olmasının tek sebebi bu, yeni basılmış olmaları. Elimize ilk defa matbaadan çıkmış para değiyor. İktidar işçiye, memura kaşıkla verdiği zamları gece gündüz çalışan matbaada basılan paralar ve yanlış politikalar sonucu yükselen enflasyon ile kepçe kepçe geri almaktan da imtina etmiyor. İnsanımız kısa süreliğine yüksek maaş aldığı hissine kapılıyor ama sonradan aldığı bu maaş ile ay sonunun gelmediği, getiremediği anlamakta gecikmiyor.

İktidarın derdi sadece ama sadece koltuğunu korumak. Seçime kadar durumu kurtarsa yetiyor kendisine. Sonrasında bu yanlış politikalar nedeniyle milletin içeceği acı ilaç ve sıkacağı kemer emin olun umurlarında değil. Biz iktidarın saten metal yorgunluğunu yaşadığını sanıyorduk oysa çok daha bir durumla karşı karşıya iktidar. Ciddi bir psikoz bozukluğunun içine girmiş bulunuyor.

“BU BOZUK DÜZENİ SANKİ BAŞKALARI ÜRETMİŞ GİBİ...”

20 yılın eskimişliğini ve yıpranmışlığını yeni ve süslü ambalajlarla örtmeye çalışıyor. Sayın Erdoğan yolsuzluk ve rüşvetin olmadığı bir Türkiye vadederek, bunu da ancak kendilerinin başarabileceklerini iddia ediyor. Güler misin, ağlar mısın? İflas ettikleri bu bozuk düzeni sanki başkaları üretmiş gibi bir tavrın içine giriyor. Bununla da milleti aldatabileceğini zannediyor. Bu sözler, 20 yıldır bu konuda ciddi tek bir adım atmadıklarının itirafından başka bir şey değildir. Aynı zamanda da 20 yıllık bir geçmişi olan iktidarın bu hataları kabullenmesinin ta kendisidir. Var bu problem diyor, ne zaman, 20 yıl sonra, çözeceğim diyor, ne zaman, bana bir dönem daha verirseniz…Allah sana akıl fikir versin. Bu millet bu gafletin içine bir daha düşmeyecektir diye inanıyoruz.

“EN FAZLA İHALE ALAN 10 ŞİRKETİN BEŞİ TÜRKİYE’DE”

Uluslararası Şeffaflık Örgütü verilerine göre Türkiye son 10 yılda yolsuzluk endeksinde en çok puan kaybeden ülke oldu. 2013 yılına göre 43 basamak daha ileriye gitti, 96’ncı sıraya yükseldi. Nerede? Yolsuzluk endeksinde. Yolsuzlukta ileri gitti. Yani ülkeyi daha büyük bir bataklığın içine sürükledi. Eğer siz yolsuzluk ve rüşveti bitirmekte kararlıysanız önce kamuda şeffaflığı sağlamak mecburiyetindesiniz. Ama görüyoruz ki iktidar buna hazır değil razı değil çünkü kirli çamaşırları ortaya dökülecek.

Dünyada kamudan en fazla ihale alan 10 şirketin beşi Türkiye’de. Şu işe bakın. Devlet ihalelerinde en fazla ihale alan 5 şirket Türkiye’de, neden? Bunu sorunca devletin ticari sırrı diye bir sırrın arkasına saklanma ihtiyacı duyuyorlar. ‘Bunlar devlet sırrı.’ Kim demiş? Bunlar sadece senin sırrın.

“BATAKLIKTAN 8-10 AY GİBİ KISA BİR SÜREDE KURTULMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR”

Buradan kendisini peşinen uyarmak isterim. Sayın Cumhurbaşkanı işin çok zor. 20 yıllık uzun bir süre yolsuzluk ve rüşvet bataklığına saplanmış bir iktidarın bu bataklıktan 8-10 ay gibi kısa bir sürede kurtulması mümkün değildir. Önce niyet lazım, söz değil icraata ihtiyaç var. Sayın Cumhurbaşkanı ve ekibi üretim ve katma değerle ekonomiyi düzeltmeye çalışacağına taşıma suyu ile değirmeni döndürmeye çalışıyor.

“ALIŞKANLIK HALE GETİRDİ”

Her kabine toplantısının ardından yeni bir kredi paketi açıklamayı alışkanlık hale getirdi. Milletten aldığı kredinin tükenmekte olduğunu gören Sayın Erdoğan, her hafta yeni bir kredi paketi ile vatandaşın gönlünü kazanmaya umuyor. Milletin bu iktidara sunduğu kredi artık bitti. Bu krediler enflasyonun biraz daha artmasına vesile olacaktır. Sayın Erdoğan’a söyleyecek sözümüz kalmadı artık, Erdoğan iktidarı bu milleti faiz lobilerine esir etmiştir. Bir taraftan faiz zirve yapacak, artacak, gariban insanlar her gün fakirleşecek ve siz faizde mücadelede başarılı olduğunu iddia edeceksiniz.

“İŞTE BEN BUNU DİNİ İSTİSMARI OLARAK GÖRÜYORUM"

Ülkenin temerrüt risk primini tavan yaptıran bir iktidar ile karşı karşıyayız. Merkez Bankası’nın faizi dışında her taraf ateş çukuruna dönmüş. Nas var ve bu Nas sadece Merkez Bankası faizleri için geçerli. Ülkenin bütününü düşüneceğinize sadece bir mefhumu araç olarak kullanıyorsunuz. İşte ben bunu dini istismarı olarak görüyorum, İslamcılık dediğiniz de bu. Cenabı hakkı nasıl kandıracaksınız?”

“BUNLARDAN DEVLET ADAMI OLMAZ” 

Karamollaoğlu, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Cemevleri ibadethanedir” yönündeki açıklamalarının anımsatılması üzerine Karamollaoğlu, şunları söyledi:

“20 sene sonra akılları başlarına geldi. Bu konuda kafaları karıştıracak, sadece geçici bir vaatte bulunacak tarzda bir cevap vermeyi ben doğru bulmuyorum. Bunun üzerine hemen farklı konular geliyor. Sayın Bahçeli’nin bu konuda hangi ehliyeti var. Dinler tarihini, mezhepler tarihini biliyor mu? ‘Ama böyle söylersem belki biraz oylarım artar.’ Biz böyle bir yaklaşımın içine girmeyiz. Ciddi bir konudur. Elbette onların da birtakım talepleri karşılanmalıdır. Ama politikaya vesile olacak tarzda, konunun istismar edilmesine razı değiliz. Maalesef, üzülerek ifade etmek istiyorum ki; söylediğiniz çevrede küfür onların adeta hayatlarının bir parçası. Ya hakaret edecekler, ya küfredecekler, ya itham edecekler. Ve bunu yaparken de sürekli yalan söyleyecekler. Bunlardan devlet adamı olmaz. Adının ne olduğuna da bakılmaz.”