Son Dakika... Kemal Kılıçdaroğlu'ndan Devlet Bahçeli'ye sert tepki: 'Sizin feriştahınız gelse diz çöktüremez'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin kendisine ilişkin sözlerine tepki göstererek, ''Birileri beni de hapisle tehdit ediyormuş. Yahu sizin feriştahınız gelse diz çökmeyiz biz. Siz kimsiniz? Biz hapislerden korksaydık bu kadar cesur olmazdık" dedi.

cumhuriyet.com.tr

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamasından öne çıkan satırbaşları:

"Hiçbir gücün karşısında hiçbir arkadaşımız diz çökmedi ve çökmeyecek. Baskı, şiddet kimden gelirse gelsin asla boyun eğmeyeceğiz. Biz ülkemizi seven insanlarız. Çünkü biz bizim gibi düşünmeyen insanların da özgürlüğüne kapı aralayan insanlarız. Çünkü biz herkesin inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygı duyan insanlarız. Biz bölen değil, beraber olmayı düşleyen insanlarız. Bölmek, ayrıştırmak, kutuplaştırmak, kavga istiyorlar inadına barış diyeceğiz. Demokrasiye inanmayanları sandık yoluyla göndereceğiz. Demokrasinin bize sağladığı bütün imkanları kullanacağız. Baskı mı kuruyorlar göğsümüzü açacağız, yasak mı getiriyorlar yasağa karşı yürüyeceğiz. Sanattan kültürden mi korkuyorlar sanatı ve kültürü yücelteceğiz.

Devlet yönetimi sorumluluk gerektirir. Devleti adalet üzerine inşa etmişseniz, adaleti savunuyorsanız, adaletten yana tavır alıyorsanız o ülkede yaşayan herkes huzur içinde yaşar. Devlet yönetiminde güç bir kişiye teslim edilemez. Bir kişiye teslim ederseniz sonu felakettir. Tarihte hangi devlet olursa olsun güç bir kişiye teslim edilmişse o devletin sonunda hüsran vardır. O nedenle devlette güçler ayrılığı ilkesi diyoruz. Devletin özünü oluşturan liyakati ve adaleti büyütmek, sağlamak zorundasınız.

Devleti yönetenler şeffaf, erdemli, ahlaklı olmak zorundadırlar. Devleti yönetenler baskı kurmaz, vatandaşın özgürlük alanını genişletir. Eğer devleti yönetenler şeffaf değilse, açıklık politikasını izlemiyorsa o devlette yolsuzluk var, siyasetçiler zengin oluyor demektir. Aileleri ile beraber köşeyi dönüyorlar demektir. Devleti yönetirken katılımcı bir anlayışı egemen kılmanız lazım. Yeri geldiğinde referandum, seçim yapacaksınız. Devlet yönetiminde asıl olan halkın çıkarlarıdır. Vatandaşın cebi para görecek, huzur ve refah içinde yaşayacak. Devleti yönetenler kaynakları en verimli şekilde kullanmak zorundalar. Devleti yönetmek ciddi ve ahlaklı bir iştir.

Bu devlet Milli Kurtuluş Savaşı'nı verdikten sonra en fakir olduğu dönemde bir taraftan Osmanlı'nın bütün borçlarını son kuruşuna kadar öderken öbür taraftan fabrikalar yaptı. Fabrikalar, barajlar yaptı. Dışarıya muhtaç olan, el avuç açan devletten onuruyla, birikimiyle, kültürüyle ayakta duran ve saygınlık kazanan devlet haline geldi o genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti.

Şeker fabrikaları kurduk. İlk yaptıkları iş geçmişte yapılanların tamamını satmak oldu. AK Parti hükümetleri hangi fabrikaları kurdu? Satmanın dışında ne yaptılar? Biz her fabrika bir kaledir diyoruz. Her fabrika bir istihdamdır diyoruz. Şeker fabrikalarını sattılar ve 24 yıl sonra yurtdışından şeker ithalat etmek zorunda kaldı. Her vatandaşımın kendi vicdanına sormasını istiyorum ne oldu da koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti dışardan şeker ithal etmek zorunda kaldı? Buna devletin sağlıklı yönetimi diyebilir misiniz?

2015 yılında Konya'daki mitingte 'Hiçbir şeker fabrikasını kapatmayacağız. Kendi şekerimizi kendimiz üreteceğiz. Kendi çiftçimizin gücüne güveneceğiz' diyoruz. Onlar fabrikaları nasıl satarız arayışı içindeler. 2018'de 'Kamyoncusu, besicisi, çiftçisi kazanıyor. Bu üretimin kaybedeni yok. Herkesin kazandığı ortama siz dinamit koyuyorsunuz' diyoruz. 2018 Çorum mitinginde 'Kime satacaksın' diyorum. Fabrikaları kapattık, elimizi avucumuzu açtık tonlarca şekeri getirdik kim kazandı?

Sadece nisan ayında bir aylık faiz 19 milyar lira. 10 şeker fabrikasını 11 milyar liraya satıyorsun ama bir ayda 19 milyar lira faiz ödüyorsun. Bu mu devlet yönetimi, ahlak, erdem? Düzelteceğiz. 

VAN'DA BELEDİYE BAŞKANLARI ÇALIŞTAY'I

27-28'inde Van'daydık. Van'ın benim hayatımda özel bir yeri var. İlkokula Erciş'te başladım. Belediye Başkanlarımız bütün ilçeleri gezdiler. Bir tek belediye başkanımız bile yok ama olsun Vanlıların canı sağ olsun. Oradan yeterli oy alamadıysak kabahat bizde. Söyledim Vanlılara 'Van'da huzur içinde yaşamak istiyorsanız bize katılın' dedim. Biz Van'la da Vanlıyla da kucaklaşmak zorundayız. Kayyumdan şikayet ediyorlardı. Seçimle gelen seçimle gitsin diyorsanız bize katılacaksınız bize. Çözeceğiz bunların tamamını.

6'LI MASA

6 liderin toplantısı vardı. Sayın Davutoğlu'nun ev sahipliğinde buluştuk. Temel ilkeler ve hedefler açıklamasını yaptık. "Birbirinden farklı siyasi geleneklere sahip partiler olarak bizler, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına adım atarken ülkemizin daha huzurlu, daha mutlu, daha müreffeh, daha özgür ve daha demokratik olmasını sağlamak üzere iş birliği ve güç birliği yaptık. Bu birlikteliğimizi, milletimizin desteği ile hedeflerimizi gerçekleştirinceye kadar sürdüreceğiz" dedik. Bu ülkeye huzuru ya getireceğiz ya getireceğiz ortası yok.

Seçim öncesi, seçim dönemi, seçim günü ve seçim sonrası olmak üzere dört aşamada neleri, nasıl yapacağımız konusunda ayrıntılar belirlendi. Bu çalışma 6 Haziran Pazar günü kamuoyu ile paylaşılacak.

DEMİRTAŞ AÇIKLAMASI

Van'da bir bölgeye gittik orada Selahattin Bey'in çok sevildiğini gördüm. Haksız, adaletsiz uygulamalardan şikayet ediliyor. Ben de bu kürsüden defalarca şikayet ettim. Bir kişi adaletsizlikle karşı karşıyaysa ona sahip çıkmak insani görevimizdir, politik değil. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Mahkeme kararlarını uygulamıyorlar, AİHM kararlarını uygulamıyorlar. Osman Kavala'dan da Selahattin Demirtaş'tan da harp okulu öğrencilerinin de hakkını, hukukunu savunmak istiyorsanız bize katılacaksınız.

Bütün Mardinli kardeşlerime sözümdür. İktidarımızda Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak, Siirt ve Batman'da çiftçiye elektriği ücretsiz vereceğiz. Yatırım yapacağız.

KAFTANCIOĞLU AÇIKLAMASI

İstanbul İl Başkanımız adaletsiz, hukuksuz kararlarla mahkum edildi. Bugün savcılığa gitti. Silivri'de şu anda. Morali gayet iyi. Bir suç işlediği için değil onurlu ve dik durduğu için cezalandırılıyor. Biz onların hiçbir siyasi hükmünü tanımıyoruz. Duruşumuz, onurumuz, insanlığımız, hedefimiz bellidir. Hapse atarlar, tutuklarlar, gözaltına alırlar. Ne yaparlarsa yapsınlar asla ve asla onurumuzdan ödün vermeyeceğiz. Vermeyenlerden birisi de CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu.

İMAMOĞLU TEPKİSİ

İBB Başkanımız içinde yarın duruşma var. İstanbullulara hizmet ediyor, hâlâ İstanbul'u kaybettiklerine inanamıyorlar. Hâlâ 'Acaba Ekrem Başkanı oradan nasıl alırız' arayışı içindeler. 'İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder' demişti. Zaten kaybedecekler. Bıçak kemiğe dayandı... Beyler Türkiye-ABD arası paraları transfer ediyorlar. Hiç kimse unutmasın, hiçbir CHP'li yönetici sahipsiz değildir. Arkasında milyonlar vardır. Arkadaşlarımızın arkasındayız. Dik ve onurlu duruşları bizi mutlu eden en önemli tavırdır.

Hazmedemedikleri için nasıl Ekrem Başkan'ı alırız da birisini tayin ederiz, atarız... Bu arayışa girmek vatana ihanettir. Bu arayışa girmek demokrasiye, millete ihanettir. Halkın iradesine saygı göstereceksiniz..

BAHÇELİ'NİN TEHDİDİNE YANIT 

Birileri beni de hapisle tehdit ediyormuş. Yahu sizin feriştahınız gelse diz çökmeyiz biz. Siz kimsiniz? Biz hapislerden korksaydık bu kadar cesur olmazdık. Hapislerden korksaydık sizin gibi olurduk. Dün tükürdüğümüzü bugün yalamayız biz. Ne söylediysek sözümüzün arkasındayız.

"BU TOPRAKLARDA YABANCI ASKER POSTALI İSTEMİYORUZ"

Kendilerini muhalif olarak göstermek istiyorlar. Bir tweet attık yabancı asker ve NATO konusunda. Vay efendim bunu nasıl söylersin. Bir daha söylüyoruz. Bu topraklarda yabancı asker postalı istemiyoruz. Ben Bahçeli değilim. Gitti tezkereye oy verdi, yabancı askerler davet edilsin diye. Ben gerçek milliyetçiyim, gerçek ülkücüyüm, gerçek vatanseverim. Kendi ülkemde asker postalı istemiyorum.

Bu muhalif görünenler, şimdi bize ders vermeye kalkıyorlar. Ya sen düne kadar zorba hakkında tek satır yazmadın? Gazeteci olduklarını söylüyorlar. Şunu da söyleyeyim gerçek gazeteciler var. Kalemini satmayanlar var. Onların eleştirileri başımın üzerine. Bu sorumlu gazeteciler bir hata yaptığınız zaman kaygılarını da paylaşır kamuoyuyla.

Değerli arkadaşlar biraz da gülelim isterseniz. Bir vakıf kurdurmuş, güya öğrencilere yurt yapacak. Manhattan'da. Amerika'nın en pahalı yeri. Öğrenci yurdu. Bizim de buna inanmamızı bekliyor. Hadi yandaşları, beşli çeteyi ikna edebilirsin ama bizi ikna edemezsin. Hadi gittin çiftlik aldın. Çiftlik alan ne yapar? Gider yerleşir, en azından tatil yapar değil mi? Çiftliği neden aldın diyoruz, tık yok. Kılıçdaroğlu'nu mahkemeye vereceğim diyor. Tabiki vereceksin. Başka yapacağın bir şey yokki. Atayacaksın bir hakim senin için karar verecek. Parayı gönderdin mi, evet. O parayı alan senin çocukların var mı vakıfta, evet. Diyor ki tazminat davası açacağım, alacağım parayı Ensar ve TÜRGEV'e vereceğim. Yani çocuklarına verecek. Bunlar da akıl yok ya.

Bunda ayıp olan şu. Milyonlarca dolar para gönderiyorsun, bu parayı ABD'lilere bildiriyorsun. Amerikalılar öğreniyor ama biz onların internet sitesinden öğreniyoruz. Amerika'da hukuk var soruyor bu parayı niye gönderdin diye.

Bunlara yardım yapanların kimliği gizli. Niye? Başka bir şey var. Şimdi dava açmış mahkemeye. Çok teşekkür ediyorum. Ben bu Ensar'ın bu TÜRGEV'in tüm mal varlıklarını mahkemeye isteyeceğim. Tüm Türkiye öğrenecek.

Bir siyasetçinin hesabını veremeyeceği bir şey olmamalı. Bir siyasetçinin evlatları para pul işine girmemeli. Operasyon yapacağım diyor, sınır ötesi operasyon. E senin oğlun var, milyon dolarları var. Ok atmakta da başarılı, gönder. Garibanın çocuğunu gönderiyorsun, şehitler geliyor. Senin çocukların milyon dolarlarla oynuyor. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını sormak boynumuzun borcudur.''