Son Dakika: CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'ndan 'seçim' açıklaması
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, '80 Günde Devr-i Alem' başlıklı saha çalışmasına ilişkin basın toplantısı düzenledi. Şarkıcı Gülşen'in aylar önce söylediği ve özür dilediği sözler nedeniyle tutuklanmasına ilişkin açıklama yapan Kaftancıoğlu, 'Gülşen'in bu durumdan dolayı gereksiz yere tutuklanıyor olmasının halkta hiçbir karşılığı yok" ifadelerini kullandı.
cumhuriyet.com.trCumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, '80 Günde Devr-i Alem' başlıklı saha çalışması ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Kaftancıoğlu'nun konuşmasının satırbaşları şöyle:
"Umut kapıda diyerek vatandaşa ulaşma konusunda hepimiz eşit sorumluluk duygusuyla bunu yapıyoruz. Bir gün kapınızı genel başkanımız, milletvekilimiz, öbek sorumlumuz, CHP üyesi çaldığında herkes eşit sorumlulukta bunu yapıyor.
Vatandaş artık kendisinin unutulmasından, özellikle iktidar tarafındaki siyasetçiler tarafından bir nasılsınız bile denmemesinden o kadar rahatsız ki hepimiz bunu deneyimledik.
Her bir arkadaşımız yaptığı ev ziyaretini sisteme giriyor. Her bir hane ziyareti sonrasında notlar alınıyor. Öbek sorumluları, herkes bu veriyi görerek faydalanıyor. Vatandaşın sorununu çözmekte bize katkı sunar hale getiriyoruz.
İstanbul'da bulunan 4 küsur milyon hanenin yüzde 50.51'inin kapısı çalınmış durumda. İkinci ziyaretler, üçüncü ziyaretler... İktidar olduktan sonra da vatandaşla iletişim kurmaya devam edeceğiz.
Karşımıza çıkan vatandaşa 'nasılsın' diyoruz, eleştirilerini alıyoruz, yardımcı olacağımız bir konu varsa yardımcı oluyoruz, CHP iktidarında anlattığı sorunların nasıl çözüleceğini anlatıyoruz, vatandaşı ikna etmeye çalışıyoruz, ne mutlu ki vatandaş ikna bu konuda. Vatandaşa söz verdiğimiz için, vatandaşın sorununu daha güçlü bir şekilde duyurabilmek için bu basın açıklamasını yapıyoruz. Vatandaşın gerçekliği İstanbul'da hakikaten haber.
"İKTİDARA ARACILIK YAPMAKTAN USANDIK"
İstanbul'un gerçekliği buyken, kimin ne dediği, ne demediği, ne giydiği üzerinden algılar değişirken siyasetin görevi vatandaşın sesini duymak ve duyurmaktır.
Şu ana kadar CHP'ye gelen en büyük eleştiri: 'Şimdiye kadar niye yoktunuz? Bizi kötü yönetime, yoksulluğa, yokluğa mahkum bıraktınız' Haklılar...
Geçmişten bu güne kadar yapmadığımızı kapatmak için daha çok gideceğiz. Bu eksiğimizi gidereceğiz.
İktidara aracılık yapmaktan usandık. Her kapıyı çaldığımızda iktidara oy veren seçmen 'Benim ne kapımı çalan var, ne derdimi gören var, iletin buradan' diyor.
Bende diyorum ki buradan: Eğer o vatandaşın oyuyla iktidara geldiyseniz o vatandaşın eleştirisi varsa CHP'nin özgüvenli tavrı gibi dinleyin. Yanlışınız varsa düzeltirsiniz, niyetiniz yok, o ayrı konu. Ama o vatandaşla temas kurun. O vatandaş hangi partiye oy vermiş olursa olsun vatandaş kendini uzaklaştırılmış, kıstırılmış hissediyor.
Eğitimiyle, çalışmasıyla, üretimiyle zenginleşen de kalmamış İstanbul'da. Yoksulluğun niteliklisi olur mu diyeceksiniz? 4 üniversite bitirmiş, doktorasını yapmış, evini geçindirecek ekmek götüremeyen kişi varsa... Bugünün iktidarı Adalet ve Kalkınma Partisi, hiçbir konuda eşitliğe inanmadığını görüyorum. Bir konuda eşitliği başardı. İnsanlar yoksullukta eşitlendi. İstanbul'da insanların görüşü, oy verdiği parti farklı. Dertleri aynı.
Bana bizzat kapıyı açan kadın kardeşimiz kendisiyle dertleşirken başörtüsünü tuttu. 'Gel, sadece bunu diye diye bizi yoksullaştırdılar. Ben ister başımı açar, ister kapatırım. Benim başörtümle ilgili televizyonlarda konuşacağına... Benim çocuğum hasta, benim derdimle ilgili hiçbir şey yapmıyorlar' dedi. Kadınlar yaşadıkları gerçeklik konusunda çok daha kararlı.
SIĞINMACI KONUSU
Yabancı uyruklularla da karşılaşıyoruz. Vatandaşlar öfkeyi, sığınmacılara, yabancı uyruklulara, göçmenlere yöneltmiş durumda. Kapıyı çalıyoruz. 'Ben asgari ücrete iş bulamıyorum, yarısına Suriyeliyi çalıştırıyorlar' diyor. Vatandaşın, İstanbul'da bu derece yabancı, sığınmacı bulunması konusunda haklı olduğu noktalar var.
İstanbul'da kapısını çaldığımız hanelerde bütün ailenin korkusu aynı: 'Çocuklarımızı sokağa top oynamaya göndermekten korkuyoruz. Çocuklara hap satıyorlar, polise söylüyoruz. Polis, abla ben ne yapayım, yarım saat sonra bırakıyorlar, diyor. Benim çocuğumun suçu ne, yoksulluk mu?' diyor. Bu işin vebali uyuşturucu baronları ile fotoğraf verip de uyuşturucuya temas etmiş çocukları görmeyen siyasi iktidardadır.
İstanbul halkı artık belirsizlik, kaygı, güvencesizlik durumunda bir, iki ayda, mevcut siyasi iktidarda söylenen sözler, verilen vaatler ne olursa olsun gerçekliğinin değişmeyeceğinin farkında. İstanbul halkı, 'Artık iktidar değişsin' diyor. 'Oy verdim ama elim kırılsın' diyenler de var. Kırılmasın, onlar ülkeye hizmet edecekler inancıyla oy verdi. Oy veren seçmenin oyuna ihanet edenlerdir suçlu olan. İstanbul halkı 'Oy verdim elim kırılsın, bir an önce seçim olsun, bir an önce bizim dertlerimizi gören, siyaseti kendisini ve çevresini zenginleştirmek için değil benim sorumlulularımı çözmek için yapacak iktidar gelsin' temennisinde.
GÜLŞEN AÇIKLAMASI
Bir kere vatandaş hakkikaten kimin ne kıyafet giydiğiyle hiç ilgilenmiyor. Fakat sahada karşılaştığımız bir şey vardı; vatandaş yargıya olan güvenini o kadar kaybetmiş ki sohbetlerde buda karşımıza çıkıyordu. Adliyeyle belki de hiç işi olmamış, olmayacak bir kadın ya da bir erkek niye yargıya güvenini kaybeder? İşte vatandaş yargıya olan güvenini Gülşen'in bu şekilde hukuksuz tutuklanmasına tepki gösterdiği için kaybediyor.
"KİMİN SANATÇI OLDUĞUNA HALK KARAR VERİR"
'Sanatçı Gülşen' diyorum çünkü kimin sanatçı olduğuna halk karar verir. Bir sanatçının aylar önce söylediği ve niyetinin de kendisini çok açıkça ifade ettiği ve oradaki bir kesimi incittiğini düşünerek özür dilediği ki çok kıymetli ve samimi bir özürdü bu, bu durumdan dolayı gereksiz yere tutuklanıyor olmasının halkta hiçbir karşılığı yok. Hiçbir karşılığı yok derken bu şekilde tutuklanıyor olmasının yüreklerinde yarattığı haksızlık ya da adaletsizlik duygusu dışında."