Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu: Böyle sürerse ülke ikiye ayrılır

2023 Mayıs seçimlerinde Türkiye’nin yüzde 58’inin Erdoğan’a oy vermediğini söyleyen Prof. Ersin Kalaycıoğlu, “azınlığın cumhurbaşkanı” terimini kullandı. Kalaycıoğlu sağ sol ayrışmasının tehlikeli boyuta geldiğini vurgulayarak “Böyle sürerse Türkiye ikiye ayrılacak” dedi.

İklim Öngel
  • Erdoğan 27 milyon seçmenden oy aldı. 64 milyon seçmen var. Bu 100 seçmenin 42’si gibi oluyor. Yüzde 58 civarı seçmen kendisine oy vermedi. Dolayısıyla bir azınlığı temsil ediyor. Yani bir çoğunluk temsili söz konusu değil.” 
  • Kutuplaşmaya gidiyoruz. Burada yapılan, diğer kamplarda bulunanları düşman, terörist olarak göstermek. Kendisinin tercih edilmemesi durumunda maliyetlerin ağır olacağı fikrini kendi kitlesine aşılamak. Yani böl ve yönet üzerine oturuyor.”  

Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

  • Seçimde ekonomik krizin etkisinin görüleceğinden herkes çok emindi. Seçmen davranışını ne etkiledi?

Şüphesiz ekonomik etkiyi gördük. Ama kriz henüz inanılmaz boyutta değil. Gelir dağılımı bozuldu. Küçük bir kitlenin serveti artıyor, geniş bir kitle yoksullaşıyor. Bu önemli ama iktisadi konularda yaşanan çalkantılar seçmen tarafından bulunduğu konuma göre farklı algılanıyor. Bunu belirleyen seçmenin içinde bulunduğu kültürel topluluk. Bizdeki ayrımlar, etnik, dini ve mezhepsel oldu. Örneğin gelir farklılıkları olsa orada bir orta nokta bulabilirsiniz. Ama Alevi-Sünni ayrımında bir orta nokta yok. Dolayısıyla çok keskin bir ayrım.

  • Bu noktaya siyaset mi getiriyor?

Bu, siyaset erbabının işini kolaylaştırıyor. Kendi bulundukları konumdan kendisini destekleyen seçmenlere, karşı tarafta pozisyon almış olan seçmenlerle ilgili mesaj vermekte zorlanmıyorlar. Bu mesajları giderek hasmane, düşmanca bir içeriğe sokmak suretiyle bu kitlelerin ayrımını hem kalıcı hale getirmek hem de bir gruptan diğer gruba köprü kurmayı zorlaştırmak şeklinde kullanıyor. Cumhur İttifakı’nın başarısı büyük ölçüde bu seçmen kitlesini tutabilmek.

  • Cumhur İttifakı’nın oy kaybettiğini gördük.

Yüzde 7 oy kaybetti. Tayyip Erdoğan 27 milyon seçmenden oy aldı. 64 milyon seçmen var. Bu 100 seçmenin 42’si gibi oluyor. Yüzde 58 civarı seçmen kendisine oy vermedi. Dolayısıyla bir azınlığı temsil ediyor. Yani bir çoğunluk temsili söz konusu değil.

  • Söz ettiğiniz ayrışma ne kadar keskin, nasıl bir tehlikeyle karşı karşıyayız?

Kutuplaşmaya gidiyoruz daha henüz varmadık. Burada yapılan şey, kampların belli bir yerinde pozisyon almak, diğer kamplarda bulunanları düşman, öcü, hain, terörist olarak göstermek. Onların siyasilerini de itibarsızlaştırarak kendisinin tercih edilmemesi durumunda maliyetlerin ağır olacağı fikrini kendi kitlesine aşılamak. Yani böl yönet üzerine oturuyor.

  • Muhalefet buna yanıt verebildi mi?

Muhalefet partileri bu meydan okumaya cevap veremedi. “Ayrışma çok ileri gitti, Türkiye zarar görme riski taşıyor” dediler, haklı olarak. Sorun bunun anlatılması kadar karşı tarafın yapmış olduğu, propagandanın gerçekle bağlantılı olmayan kısımlarının vurgulanması. Cumhur İttifakı açısından buradaki iletişim başarılı oldu. Seçimin demokratik nitelikte olmaması da zorlaştırıyor.

‘SULTANİZMLE YÖNETİLİYORUZ’

  • Türkiye hangi ideolojiyle yönetiliyor?

Türk-İslam sentezi. Bu, 82 Anayasası’nın temel espirisi. Yarı parlamenter nitelikte bir rejim kurmuştu 82’den 2018’e kadar. 2007’de bir yarı başkanlık uygulamasına geçtik. Meclis devre dışı bırakıldı. 2017 referandum da ise bir tek kişiden oluşan ve şahsi takdiriyle karar veren bir yürütme ortaya çıktı. Buna siyaset sosyolojisinde sultanizm deniyor. Dolayısıyla rejim tipi olarak sultanizm. O yapı içerisinde Türk-İslam sentezi mukaddesatçı, milliyetçi değerlere göre yönetim ki bu aşırı sağın temel ideolojik iklimine göre yönetim anlamını taşıyor. O tür bir zihniyetle yönetilmekteyiz.

‘BÖYLE DEVAM EDERSE TÜRKİYE İKİYE AYRILIR’ UYARISI

  • Türkiye’ye bunun maliyeti nedir?

Yoksulluğun yaygınlaşması gelir dağılımının bozulmasını yaratıyor. Kamu politikaları yapımında ve yürütülmesinde etkili olacak olan teşkilatlar, bakanlıklar çalışmıyor. Bunlar zaman içerisinde felç oluyorlar ve kurumsal yozlaşma içine giriyorlar. Böyle bir ortamda hiçbir politikanız olamaz. Bir kişi karar veriyor, bundan politika çıkmaz.

‘İSİMLER FARK ETMEZ’

  • Yeni kabine için ne dersiniz?

Hiç fark etmiyor. Anayasaya göre, yürütme cumhurbaşkanından ibaret. İsimler fark etmez. Ortada bir anayasa olsa bile iktidar anayasaya uymuyor. O da hukuk devleti zafiyeti ortaya çıkarıyor. Yoksulluk artıyor, gelir dağılımı bozuluyor. Yozlaşma başlıyor. Belli mevkilerde bulunanlar kendilerine şahsi çıkar elde edebilecek şekilde davranmaya başlıyor.

  • Bunlar da hiçbir biçimde soruşturulmuyor...

Bu konuda inanılmaz şaibe var. Bütün bunların üzerini örtmek için de yasaklar geliyor. Buna ben 4Y sarmalı diyorum. 3Y ile uğraşacağım diye geldi ya. Dördüncü yozlaşmayı ekledim. 4Y sarmalını kurdular. O sarmalın içindeyiz. Bu seçimde çıkabilirdik. Ama mümkün olmadı.

  • Muhalif seçmen umutsuzluk içinde.

Onlar için tabii daha büyük bir zorluk söz konusu. Çünkü sonuç itibarıyla demokratik olmasa da bu seçimin kazanılabilir olduğunu düşünüyorlardı. Şu anda yakın gelecekte yerel seçimler var. Yerel seçime kadar yeniden motivasyon sağlanabilecek mi bilmiyorum. O seçimin sonuçlarına göre önümüzdeki dört yıl o koşullar altında geçecek. O ortamda bu 4Y meseleleri daha da derinleşecek. Kendi kitlesine de bir miktar etki etmeyi sürdürecek.

  • Nasıl olacak bu etki?

Yani bu kitleye asgari ücreti yaygınlaştırmak suretiyle. Ayrıca birtakım kategoriler yaratıp onlara sübvansiyon verip aylık maaş bağlama gibi. Aynı zamanda çeşitli vakıflar, dernekler ki bunların çoğu tarikatlarla ilgili. Yoksulluğu kader olarak kabul ettiğiniz andan itibaren bütün odaklandığınız varlık stratejiniz kısa dönemli çıkara dönüşüyor.

  • Bu bakış açısı nasıl değişecek?

Bu seçmenin zihniyeti değişmeli. En zor iş. Aşırı sağdan ılımlı sağa, merkeze, ılımlı sola gelmesi gerekiyor. Biz aşırı sağa ve solda yoğunlaşmış bir hale geldik.

  • Bu sağ sol dağılımı bizi hangi noktaya getirir?

Her türlü felaket olabilir maalesef. Bir milleti bir arada tutan ortak değerler var. Bizde hiçbir değer yok. Şu anda paylaştığımız hiçbir değer.

‘TEHLİKELİ ORTAMLAR’

  • Ayrışmadaki risk nedir?

Çatışma, uyuşmama olabilir, vergiden kaçınma olabilir. Karşı tarafla empatinin kalmaması nedeniyle onlara her türlü muameleyi hakça gören bir yaklaşım içerisine girilebilir. Katliam yapılabilir. Bu ortamlar çok tehlikeli. Yani neyle oynadıklarının farkında olduklarını zannetmiyorum. Sağ sol dağılımının bizi getirdiği nokta. Böyle devam ederse Türkiye ikiye ayrılmış olacak.

‘MERKEZ YOK OLABİLİR’

Merkezde yüzde 20 kadar seçmen var. Merkezdeki seçmenin yok olması, yani bir kısmının sağ, bir kısmının sola gitmesiyle Türkiye aşırı solda daha küçük, aşırı sağda daha büyük bir seçmen kitlesinin ve onların zihniyet ortamının oluşturduğu bir ülke haline dönüşebilir. Risk burada. Ve bunu dengeleyecek, herhangi bir güç şu anda yok.

  • Muhalefetin hatası oldu mu bütün bu süreçte?

CHP seçmenin gözünde aşırı sola çok yakın konumda ve HDP ile gayet yakın bir pozisyonda bulunuyor. AKP ve MHP Türkiye’nin en aşırı sağ iki partisi. İYİ Parti ve Saadet Partisi ise orta sağ partiler. Bu durumda seçim kazanmak için aşırı sağ ve orta sağdan oy alabilmek gerekiyor. CHP aşırı sağ ve sağa çok uzak. Oy alabilme şansı yok. Buradan oy alabilecek tek parti İYİ Parti. Bu açıdan bakacak olursanız İYİ Parti, DEVA, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, Saadet Partisi’nin oyları 2018-2023 arasında ciddi bir değişiklik göstermişe benzemiyor. Performansı sorunlu olan bunlar. Çünkü onlar Millet İttifakı içerisinde sağdan ve aşırı sağdan oy alabilecek durumda olan partiler

İTTİFAKTA ‘SAĞ’ BECERİKSİZLİĞİ

  • İttifakla ilgili bir şey konuşulmuyor ama Kemal Bey günah keçisi mi ilan edildi?

Onu ilan ederek kendilerini de kurtardılar. Bir şey yapmaları gerekmiyor. İttifakın sağ kanadı iyi perform edilmedi.

  • CHP’nin sağ ile ittifakı doğru muydu?

Tabii, oradan başka türlü nasıl oy alacak? Mecburen sağla ittifak yapmak durumunda kaldı ki bizim bulgularımız dünyada yapılan araştırmalarda, otoriter rejimlerde demokratikleşme sağlayacaksanız çok geniş cepheli bir muhalefetle seçimlere gireceksiniz. Onlarla ittifak yapmak makul gözüküyor. Ama onlar beceremediler.

  • Neden beceremediler?

Nedeni yeni olmaları, kurumsal olmamaları, yapılarının gelişmemiş olması birçok sebebi vardır. Onları analiz etmesi gerekiyor. O partiler oturup “Niye biz kapımızın önünde bulunan yüzde 20-25 oyu alamadık?” demeli. Kayba uğramış olan onlar. CHP’de büyük kazanç söz konusu değilse de kayıp yok. Dolayısıyla seçim kazanmakta başarısız olan sadece CHP veya Kılıçdaroğlu değil. Millet İttifakı’nın sağ partileri.

DEĞİŞİME ECEVİT ÖRNEĞİ

  • CHP’deki ‘değişim’ ifadesinden ne anlıyorsunuz?

Kullananlara sormanız gerekir. Değişimin ne olduğunu bilmiyoruz. Tarihe bakacaksınız. Nasıl lider değiştirmiş CHP? 1963’te Ecevit “ortanın solu” der. İki yıl çalıştıktan sonra İsmet Paşa “CHP ortanın solundadır” diye açıkladı. Ondan sonra Ecevit genel sekreter olarak partiye yerleşti. 7-8 yıl süren bir değişim programı izledikten sonra kadro kurdu, terminolojiler geliştirdi. “Toprak işleyenin su kullananın”, “Ne ezen ne ezilen insanca hakça bir düzen”. Dağa taşa yazdılar. Bunun sonucunda kurultay oldu, Böyle bir şey var mı CHP’de? İmamoğlu, “Aday olayım” Güzel. Ne yapacak? Ne diyecek? Şu anda Kemal Bey’den ayrışmış bir söylemi yok. O zaman adam değiştiriyorsunuz. Ahmet gidiyor, Mehmet geliyor.

PROF. ERSİN KALAYCIOĞLU KİMDİR? 

1951’de İstanbul’da doğdu. İÜ İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. ABD’de Iowa Üniversitesi’nde siyaset bilimi bölümüne devam ederek yüksek lisans, doktora programlarını tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi’nde ve Sabancı Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. 2004-2007 arasında Işık Üniversitesi rektörlüğünü yürüttü. Kalaycıoğlu 2007’den beri Sabancı Üniversitesi, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde siyaset bilimi öğretim üyesi ve İstanbul Politikalar Merkezi’nde kıdemli uzman olarak çalışıyor.