Osman Korkut Kanadoğlu: ‘Karanlık sürecin uzantısı’

Anayasa hukuku profesörü Osman Korkut Kanadoğlu, “Kaftancıoğlu ve İmamoğlu hakkında verilmiş son yargı kararları aslında bu karanlık sürecin bir uzantısı niteliğindedir" dedi.

Sena Tufan

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verilen siyuaset yapma yasaklarını da içeren cezalar, kamuoyunda tartışmalara neden oluyor. Hukukçular, muhalefetin yargı kararları ile cezalandırılmak ve sindirilmek istendiği yorumunu yapıyor. Anayasa Hukuku Profesörü Osman Korkut Kanadoğlu, bu tablo nedeniyle çoğulcu ve özgürlükçü demokrasiden uzaklaşıldığını, ifade özgürlüğünü de olumsuz etkilediğini söyledi. 

Kanadoğlu, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) taraf devletler arasında ifade özgürlüğünden kaynaklı hak ihlallerinin en çok yaşandığı ülke konumunda olduğunu söyledi. Kanadoğlu, “Üstelik seçimlere giderken önce Cumhurbaşkanını seçim yasaklarından “muaf” tutan ve seçim güvenliği açısından önemli kuşkular barındıran seçim kanunu değişiklikleri, ardından belirsiz ve orantısız bir dezenformasyon yasası ve son olarak da laiklik ilkesine aykırı bir Anayasa değişikliği teklifiyle karşı karşıyayız. Kaftancıoğlu ve İmamoğlu hakkında verilmiş son yargı kararları da aslında bu karanlık sürecin bir uzantısı niteliğindedir. Kamuoyunu ilgilendiren eleştirel bir görüş açıklaması için 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına hükmedilmesi ifade özgürlüğünün açık ihlalidir. Üstelik bu karar hukuk devleti ve adil yargılanma hakkı açısından büyük önem taşıyan yargıç bağımsızlığı ve coğrafi teminatı ile doğrudanlık ilkesi hiçe sayılarak verilmiştir” dedi. 

‘KARAR SEÇİMDE BELİRLEYİCİ OLUR’

Kanadoğlu, bu kararların hukuki açıdan “kabul edilemez” olduğuna dikkat çekerek şu ifadeleri kaydetti:

“İstinaf ve Yargıtay’ın mevcut mahkumiyet hükmünü onaması halinde kesin hüküm tarihi, İmamoğlu’nun aday olup olamayacağı ya da seçilirse mazbatasını alıp alamayacağı konusunda belirleyici olacaktır. Eğer kesin hüküm, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması fakat adaylığının kesinleşmesinden önce verilirse İmamoğlu’nun adaylığı düşecektir. Bu ihtimalde muhalefet başka bir aday gösterebilir. Kesin hüküm, İmamoğlu’nun adaylığının hukuken kesinleşmesinden sonra seçim günü 17.00’a kadar verilirse İmamoğlu’nun adaylığı Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu’nun 12. maddesi gereği düşmeyecek ve İmamoğlu seçime girebilecektir. Oy pusulalarında ismi bulunacak ve yurttaşlar kendisine oy verebilecektir. Ancak bu durumda İmamoğlu yüzde 50+1 oy alsa bile seçilmeye engel bir suçtan hüküm giydiği için mazbatasını alamayacak ve seçimler yenilenecektir. İmamoğlu’nun yüzde 50+1 oy alamaması fakat seçimde en çok oy alan ikinci aday olması durumunda ikinci tura kendisi yerine en çok oyu alan üçüncü aday kalacaktır. Seçime iki adayla girilmiş ve dolayısıyla üçüncü olan herhangi bir aday yok ise ikinci tur oylama kalan tek aday için bir referanduma dönüşecektir. Tek aday için verilen evet oyları yüzde 50+1’i aşarsa Cumhurbaşkanı seçilmiş olur, aksi halde seçim yenilenecektir. 

‘İÇİŞLERİ GÖREVİNDEN ALAMAZ’

Kanadoğlu, Cumhurbaşkanı seçilmesine karşın İmamoğlu hakkındaki kararın kesinleşmemesi durumunda da izlenecek yolun tartışmalı olduğunu belirtti. Kanadoğlu, “Bize göre bu durumda mahkemenin dosyadan elini çekmesi gerekecektir. Cumhurbaşkanının işlediği iddia edilen suçlar açısından Anayasa’nın 105. maddesi gereği, Cumhurbaşkanı hakkında ancak TBMM kararı ile soruşturma açılabilecek ve yargılamayı da Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi yapacaktır. Buna göre İmamoğlu henüz hakkındaki karar kesinleşmeden Cumhurbaşkanı seçilirse, Yargıtay yargılamayı durdurarak dosyayı Meclis’e göndermekle yetinecektir. Ayrıca İmamoğlu’nun hakaret suçunu işlediği kesin olarak tespit edilmiş olsa bile İçişleri Bakanı tarafından görevinden alınamayacağını söylemek gerekir. Hakaret suçu bir görev suçu değildir. Belediye Kanunu’nun 44 maddesi uyarınca Belediye Başkanının seçilme yeterliliğini kaybetmesi durumunda İçişleri Bakanlığı’nın başvurusu üzerine ancak Danıştay kararıyla başkanlığı sona erdirilebilir” diye konuştu.