Lütfü Savaş: İstifa edilecekse hep beraber edelim, 21 yıldır ülkeyi yöneten iktidar partisine hiçbir soru soramıyorsunuz

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, Hatay’da 11 ilçe belediyesinin iktidara mensup olduğunu belirterek, “İstifa etmesi gerekirse herkesin etmesi lazım. 10 tane büyükşehrin istifa etmesi lazım. İktidarın aldığı kararlardan dolayı istifa etmesi lazım. İstifa edilecekse hep beraber edelim. Bir ay sonra yargıya başvuralım, kimler haksızsa, kim ceza alırsa, bu benim için de dahil” dedi.

ANKA

Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen iki büyük depremden en çok etkilenen illerden biri de Hatay oldu. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, dün çıktığı bir televizyon programında depreme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Kentin imar durumu hakkında bilgiler veren Savaş, şunları söyledi:

“HİÇ KİMSE ÜZERİNE ALINMIYOR, HERKES BİZE VURUYOR”

“Binaların yapılmasının 4 bileşeni var. Burada tek bileşen belediye değil; müteahhit firma, yapı denetim firmaları, belediye ve hükümet var. Müteahhit ve müteahhit firmanın projeleri çizdirdikleri var. Belediyeye getirip projeyi inceletiyorsunuz. Belediye inceledikten sonra ruhsat veriyor. Ruhsattan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapı denetim ruhsatı veriyor. Müteahhit ile denetim firması inşaatı birlikte yapıyor. Bu işin kefaleti yapı denetim firmasında. 2013 yılına kadar bütün firmalar öncelikle kendi odalarına gidip inşaatı inceletiyorlardı. Elektrik, statik, mimari kısmını inceletiyorlardı. Sonra belediyelere geliyordu. 2013'ten itibaren iktidar bunu kaldırdı. Sadece belediyelere projeyi getirip onaylatıp inşaata başladılar.

Büyükşehir Belediyeleri fabrikalara, hastanelere, petrol ofislerine bakar, bunun gibi yapılara bakar yani büyükşehirlerin imarda pek dahli yoktur. Yapı ruhsatlarını işyerleri için, konutlar için ilçe belediyeleri veriyor. Ben 9 yıldır büyükşehir belediye başkanıyım, bunların denetimi, ruhsatı hepsi ilçelerde. Hiç kimse üzerine alınmıyor, herkes bize vuruyor. Şu an yaralarımızı sarmak için uğraşıyoruz, bir ay sonra belgeleriyle her şeyi anlatırım. Ben diyorum ki, Antakya Belediye Başkanlığı’ndaki 5 yıllık hesabı veririm, onun dışındakiler hiçbiri benimle alakalı değil. Şu anda Hatay’da her tarafta bina yıkıldı. Bütün bunların sorumluluğu bir kişide değil. Hükümet, belediyeler, yapı denetim firmaları ve müteahhitlerde. Herkesin hesap vermesi lazım, bizim de herkese hesap sormamız lazım. Bu sadece Hatay için geçerli değil, diğer illerin de bu hesabı vermesi lazım. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı'nın tutumu önemli. Bütün bunları kamuoyuyla paylaşmaya hazırım. Herkesin objektif ve aynı tartıda tartılması lazım. Yeni bir imar affı çıkıyordu deprem olmasaydı. Şu anda belki de af çıkmıştı.

"BELEDİYEDE ÇALIŞAN 109 ARKADAŞIMIZI KAYBETTİK"

Bu felaketi bir yaşayan bilir. 7.7 ve 7.8 deniyor. Merkez üssü Kahramanmaraş ama en çok Hatay'da büyük bir yıkıma sebep oluyor. Bu depremin şiddetinin 11 olduğu konuşuluyor. Bu 11 en şiddetli depremin bir alt skalası. En üst seviyesi 12 imiş. Biz evde sabah 04.17'de yakalandık. İki dakika süresince balkonda durmaya çalıştık. Orada durmak zordu. Benim ev rakım olarak 85 metre yükseklikte. Balkondan Antakya'yı görüyordum. Eşimle birlikteydik. Birlikte aşağıya indik, arabaya bindik bir daha sallandık. Antakya'ya indik. Antakya'da müthiş yıkım vardı. İtfaiyeye gidebildim. Enkazdan çıkanlar, sağ kalanlarla birlikte iş makinalarını çalıştırdık. Sadece şunu yapabildik; hızlı çıkartabileceğimiz, balkona çıkabilmiş, camdan alabileceğimiz insanları almaya gayret ettik. Bu iki gün böyle geçti. Birbirimize ulaşmakta zorlanıyorduk. Büyükşehir Belediyesi’nden 109 çalışma arkadaşımız, kardeşimiz hayatını kaybetti. Yakınları enkazda kalan var. Ailesinden hayatını kaybeden, hastanede yaralıları olan insanlar var. Her birimiz depremzedeyiz.

"İNSANLAR EVİNDE YATMAKTAN KORKUYOR"

Hala internet ve telefonun çekmediği yerler var. İlk iki gün telefon ve internetten faydalanamadık. Vali beyle görüşebilmek için birbirimizin yanına gidiyorduk. Küçük mahşer günü yaşadık. Hava yağmurluydu, gece soğuktu. Yaralarımızı sarmaya çalıştık, sağ kalanları ayakta tutmaya çalışıyorduk. Ailelerinde çok can kaybı olan arkadaşlarımız vardı. Müthiş korkunç bir tabloydu. Bütün bunlarla birlikte cenazelerimizi defin için o kadar insan perişan olmuştu ki. İmamımızın bir tanesini kaybetmiştik. Müdür yardımcılarımızın iki tanesi kaybolmuştu. Süreçte yeni yeni ihtiyaçlar oluyor. İlk gün battaniye bulmak insanlara mucize gibiydi, daha sonra çadır bulmak da öyleydi. Tuvalet ihtiyacı doğdu. Şimdi banyo ve ısıtıcı ihtiyacı var. 1,5-2 saat önce 5 şiddetinde yine sarsıldık. Hal böyle olunca insanlar evine giremiyor.

Çadırkentler kurmak istiyoruz. Herkes çadır, konteyner istiyor. İnsanlar evinde yatmaktan korkuyor. Defne, Antakya'da yüzde 85 insanların evi oturamayacak durumda. Herkes korkuyor. O depremin şiddetini yaşayan insanlar daha sonra dört depremi yaşayan insanlar kapalı ortama girmekten haklı olarak imtina ediyor. Birçok insanını kaybettiği için. Bu tedirginlikte de çok haklılar. Psikolojilerinin bozulmaması mümkün değil. Sayın bakanlarla toplantılarda görüşüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız ilk geldiğinde, şehrin bir ucundan bir ucuna gitmek için 5 saat gerekiyordu. Maalesef biz gidemedik. İkinci gelişinde toplantıda vardık, yüz yüze temas etmeye fırsatımız olmadı. O toplantıda vardım.

“İMAR AFFIYLA 205 BİN AYRI BİRİM AFFEDİLDİ”

Yaralarımızın sarılması lazım, sardıktan sonra bir ay sonra ben size belediyenin ne yapıp ne yapmadığını anlatayım, sorumluluğun ne olduğunu anlatayım. Bakanlığın tutumunu anlatayım. Burada hükümet de sorumlu. Hesap verecekse herkes vermeli. İmar affıyla 205 bin ayrı birim affedildi. Müteahhitler de bina yapmak için proje yaptırıyor, iki kat kaçak çıkıyor. 'Ben ruhsat almasam da nasıl olsa af çıkıyor' diyor. Üç katlı binanın statiğini, çimentosunu, demirini ona göre ayarlıyor, 2 katı da kaçak çıkınca bu binanın yıkılma riski ortaya çıkıyor. Ben 9 yıldır Büyükşehir Belediye Başkanı’yım, bütün sorumluluk ilçe belediyelerinde. Yani benim dönemimde yapılan binalara bakmak lazım, Sayın Cumhurbaşkanı da yıkılan binaların yüzde 95’inin 99 yılından önce yapılan binalar olduğunu söylüyor

“HER İŞİ BİR KİŞİYE YAPTIRIYORSUNUZ”

Söz konusu müteahhit mimarlar odası başkanıydı. Ben onu mimarlar odası başkan iken tanıyorum. Kendi işini nasıl yaptığını, yaptığı işte bir hatası olup olmadığını benim bilme şansım yok. O zaman Antakya Belediye Başkanı’ydım. Orası 64 beldenin bir tanesinin sınırları içindeydi. 2011'den itibaren Büyükşehir Yasası konuşulunca beldelerde inşaat furyası koptu. Bunların hiçbirisi benim denetimimde değildi. O ruhsatları ben vermedim. Ekinci Belediyesi verdi. Müteahhidi sorduklarında depremin büyüklüğünü anlatabilmek için bunları söyledim.

Yüzde 85 oturulamayan bina varsa bunun sorgulanması lazım, deprem yönetmeliğinin elden geçirilmesi lazım. 2013 yılına kadar bütün odalar, bütün projeleri inceliyordu. Arkadaşlar tecrübeliydi. Çok daha rahat projelere hakim oluyorlardı. İlçeler ve beldelerde teknik adam bulmak zor. Buralarda bu işleri çok inceleme şansları yok. Ama 2013'e kadar bütün bu odalar projeleri inceleme şansına sahip olsaydı, belki de 10 ilde yıkım bu kadar olmayacaktı. Beldelerde yeterli teknik adam olmadığı için her işi bir kişiye yaptırıyorsunuz. Niçin odalar devre dışı bırakıldı? Müteahhitler daha hızlı, rahat hareket etsin diye.

"İSTİFA ETMESİ GEREKİRSE HERKESİN ETMESİ LAZIM”

Şu an yıkılmış bir belediyeden bahsediyoruz. 1995 yılından devraldığımız binanın arşivi yok. Arşivi topluyoruz. Şehir şu anda o kadar zor durumda ki, bırakıp kaçmak olmaz. 9 yıldır bunun yetkisi bende değil. 11 ilçe iktidara mensup. İstifa etmesi gerekirse herkesin etmesi lazım. 10 tane büyükşehrin istifa etmesi lazım. Burada yıkılan ilçeler, beldelerin istifa etmesi lazım. İktidarın aldığı kararlardan dolayı istifa etmesi lazım. İstifa edilecekse hep beraber edelim. 1 ay sonra yargıya başvuralım, kimler haksızsa, kim ceza alırsa, bu benim için de dahil.

Burada hükümetin imar afları var, 2013 yılında bütün odaları bir tarafa konup, inşaat izinlerinin belediyenin yüklenmesi doğru mu? Her belediyede teknik adam var mı, yok mu? Buna bakmak lazım. Teknik adamı olmayan beldelere bu kadar sorumluluk vermek doğru mu? Bunların hepsine bakmak gerek. Şu anda 45 bin vatandaşımız hayatını kaybetti. Sadece CHP'li belediye başkanı burada suçlu değildir. Suçlu ise 10 büyükşehir belediye başkanı suçlu. İlçeler, belde belediyeleri başkanları suçlu. Bütün odaları bu işten el çektiren hükümet suçlu. İkide bir yasa çıkarıp da 'Ben sizi affettim' deyip ölüme terk eden hükümet suçlu. Suçluyu arıyorsak birlikte aramak lazım yoksa tek bir kişiye bu suçu yüklemek vicdanen çok üzücü. Bu 10 belediyenin 8 tanesi iktidar partisine ait, ilçelerin çoğu iktidar partisine ait ama maalesef 21 yıldır ülkeyi yöneten iktidar partisine hiçbir soru soramıyorsunuz, Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Başkanı Lütfü Savaş mı suçlu acaba? Lütfü Savaş suçu var ise cezasını çeker ama Lütfü Savaş suçu olanların da cezasını çekmeleri için sonuna kadar mücadele eder.

“RUHSATI VEREN BEN DEĞİLİM RUHSATI İLÇELER VERİYOR”

Hükümet yasa çıkarıyor, bütün odaları bu işten el çektiriyor. Siz odaları uzaklaştırırsanız, acemi insanlara bu iş kalır. Ağırlığı kaldıracak yapıların korunması için plan program ve icraatı sağlıklı denetleyemezsiniz, bu işin baştan aşağı herkesin sorumluluğunda olduğunu görürsünüz. Ruhsatı veren ben değilim. Ruhsatı ilçeler veriyor. 21 yıldır bu kanunları çıkartan, afları çıkartan, odaları bu işten el çektiren. Odalar neden el çektirildi, bunu sormak lazım. İmar barışını çıkartanlar belli. Aksaray ve Emek Mahallesi belediye başkanı iken çöküntü alanındaydı. Antakya Belediye Başkanı olduğum dönemde Emek Mahallesi’nin riskli alan ilan edip, kentsel dönüşüm alanı olması için başvuru yapan bizzat benim.  Bakanlık burayı riskli ilan etti.

O arada büyükşehir seçimlerini biz kazanınca o riskli alanın kentsel dönüşümünü Antakya Belediyesi'ne verdi. Proje büyükşehre gelince baktık ki, buram buram problem kokuyor. 3,5 emsalli binalar yapmak isteniyordu. Doğru dürüst yol, yeşil alan, sosyal donatı, otoparkı yok. Bunu kentsel dönüşümün şartlarına uygun yapın dedik. Yeşil alanları büyük olsun, otoparkı olsun, sosyal donatı alanlarını da koyun dedik. Biz bastırınca emsali 2.8'e düşürdüler. Oranın çöküntü alanı olduğunu, riskli alan olduğunu bakanlığa söyleyen benim. Buraya 9 yıldır çivi çakamadılar. Evlerin bir kısmını yıktılar, bir kısmını yıkamadılar. Antakya Belediyesi yapamayınca TOKİ'ye verip, karşılığında Arsuz'daki TEKEL binasını aldılar. İmar projelerini kendileri çizdi, burası bir çöküntü haline gelir yüksek binalar, az yeşil alan burayı kaldırmaz dediğimiz dışında bir şeyler yapmadık. Hiçbir miting de yapmadım. İktidar partisi bu kadar problemi yaratıyor sonra suçlu arıyor.

"HATAY’DA 21 BİN 910 CAN KAYBIMIZ VAR"

Ben 14 yıldır belediye başkanıyım. Doktorum, hocalık yönüm de var. Türkiye'de bu kavramların oturması lazım. Bakanlıklar, hükümetler, belediyeler, odalar ve bu işe bakan inşaat mühendisleri, müteahhitler birliği kim varsa oturup tekrardan bu yönetmeliği çıkartmaları lazım. Şu felakete uygun bir şekilde nasıl yapılacağı, yönetmeliğin nasıl olacağı tekrardan tartışılması lazım. Şu anda mevcut yönetmelik de bu gibi depremler için yetersiz kalabilir. Yapıların nasıl yapılacağı, demir, çimento, statiğinin nasıl hesaplanacağı tekrardan çalışılması lazım. İstanbul, Enerji, İskenderun, Adana hattı var. Bakanlıklar tarafından çok güçlü şekilde belediyelerin denetlenmesi lazım. Hatay’da 21 bin 910 can kaybımız var maalesef. 30 bin 762 insanımız yaralandı.

“ŞU ANDA KALDIRILAN ENKAZLAR ÇOK AZ"

İktidar hemen beton dökmek istiyor. Beton dökerseniz 1 yıla kadar sarsıntıların devam edeceği konuşuluyor. Biz 1 ay sonradan itibaren inşaat yapmaya kalkarsak, beton daha kurumadan, demirle buluşmadan bu iş yapılırsa 1 yıl boyunca sallantıdan binalar sakat doğacak. Bu şehirdeki her belediye, buradaki odalar, üniversiteler ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Hatay'ı tekrar ayağa kaldırmak için, Hatay'ın ruhuna uygun şehri yapabilmek için birlikte çalışmaları lazım. Biz daha yaranın soğutulacağı pozisyona gelmedik. Yaralılarımızı tedavi ediyoruz. Bir yandan enkaz altında hayatını kaybetmiş insanlarımız var, bunları çıkarmaya devam ediyoruz. Şu anda kaldırılan enkazlar çok az. Bizim ortalama 6 ay enkaz kaldırma çalışmamız lazım.

Bizim ilk günlerde çıkabilecek insanımızı kaybetmiş olma ihtimalimiz var. Çok soğuktu. Üçüncü günden itibaren arama kurtarma çalışmaları başladı zaten. Bugün ilk defa sayın valimizin başkanlığında hem sivil toplum örgütlerimiz, belediye başkanları ve milletvekillerimiz toplandık. İnşallah bu toplantılar hızlı şekilde devam eder. Hep birlikte tekrar Hatay'ı kimliğine, kişiliğine, karakterine uygun tekrardan inşa ederiz. Çünkü bu multidisipliner bir konudur; içinde jeofizikçilerin, jeologların, mühendislerin, mimarların, ilgili odaların, sivil toplum örgütlerinin, belediyelerin, üniversitelerin, bakanlıkların hep birlikte olduğu bir konsorsiyum ile çözmemiz gerek. 1,5 ay geç başlayalım, Hatay'ın kimliğini kaybedecek şekilde inşaatlara başlamayalım.

"HATAY, GAZİ MUSTAFA KEMAL'İN TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE SON EMANETİ”

Burada Anadolu'da ilk Musevilerin havrası var, Hıristiyanların Sen Piyer Kilisesi var, Habibi Neccar Camimiz var. Ulu Camimiz var. Bunların tekrar aslına uygun şekilde restore edilmesi, ayağa kaldırılması ve güçlendirilmesi lazım. Bunların hepsini yaparız. Yeter ki bütün şekilde hükümet, STK, belediyeleriyle çalışma kültürü oluşturalım. Bütünü değil ama en azından 1,5 yıl sonra oturacak hale getirebiliriz. Ekonomik destek olursa 5-6 yıl sürer. Tarihi dokuyu bir günde restore edip, ayağa kaldıramazsınız. Orada ince işçilik var, bir-iki günde olmuyor. Bakın; Misak-ı Milli sınırlarını bilmek lazım. Jeopolitik ve jeostratejik alanları bilmek lazım.

Hatay 43 bin yıl öncesine kadar giden tarihe sahip. İlk zeytinin sofrayla buluştuğu yer. İlk gayri resmi olimpiyatların yapıldığı yer yine Hatay. Hatay'ın enleri, ilkleri çok. 13 medeniyet, 27 kültür burada yaşamış. Doğu Akdeniz'den, Mavi Vatan'dan bahsediyoruz. Karbondan bahsediyoruz. Enerjinin geçiş noktası Hatay. Hazar bölgesindeki enerjinin kavşak noktası yine Hatay, İskenderun limanı. Güneyimizde bir terör koridoru oluşturulmaya çalışıyor. Hatay, Gazi Mustafa Kemal'in Türkiye Cumhuriyeti'ne son emaneti. Ve adını Hatay koymuş; Hatay ne demek? Sınırdaki ay demek. Bu sınırdaki ay; Türkiye Cumhuriyeti’nin güneydeki, Doğu Akdeniz’deki kalesi. 

"HATAY'IN ŞU ANDA YÜZDE 60'I DIŞARIDA"

1 hafta önce sayılara baktığımızda 380 bin telefon Hatay'ın dışına çıkmış. Bunun yaşlısı, çocuğuyla baktığımızda ortalama 650-700 bin eder. Biz bu insanlarımızı geri getirmek mecburiyetindeyiz. Hatay'ın şu anda yüzde 60'ı dışarıda. Hatay'a devlet olarak, iktidarı ve muhalefeti, belediyeler, STK'lar, ülkesini seven, buraya sahip çıkmak isteyen herkesin sahip çıkması lazım. Kimi emeği kimi parasıyla. Hatay Doğu Akdeniz'de ve güneyde Türkiye'nin kalesidir. Bu CHP'nin sorunu değildir, Türkiye Cumhuriyeti'nde memleketini seven herkesin milli meselesidir.”