Laikliğin kabulünün 87. yıldönümü!
Büyük Atatürk’ün, çağdaş ve demokratik yaşamın temel direği laikliği, anayasal ilke haline getirmesinin üzerinden 87 yıl geçti. Çağdaş yaşam savunucuları, laiklik ilkesinin artık daha da önemli hale geldiğini söyledi.
Aytunç ÜrkmezBugün, laikliğin Türkiye Cumhuriyeti anayasasına girişinin 87. yıldönümü. Laiklik, 5 Şubat 1937’de anayasanın 2. maddesinde yapılan değişiklikle devletin niteliklerinden biri olarak kabul edildi. Ancak, Cumhuriyetin son 20 yılında devletin bir niteliği olan laikliğe saldırılar arttı. Tarikat ve cemaatler her alanda gücünü ve etkisini artırırken AKP de bu durumu destekledi. Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Şeriata düşmanlık dinin bizatihi kendisine husumettir. Türk demek, aynı zamanda Müslüman demektir” ifadeleri toplumun büyük bir kesiminin tepkisini çekti.
‘HANGİ ŞERİAT?’
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Hüsnü Bozkurt: Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşundan önce Amasya Tamimi’nde, Erzurum Kongresi’nde ve Sivas Kongresi’nde ‘Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır’ diyerek, iradenin halka ait olduğunu belirtti. Özellikle bugünlerde laikliğe dönük saldırılar, hilafet çağrıları ve cumhurbaşkanı’nın şeriatla İslam dinini aynı yerde tutması büyük bir yanılgıdır. Hangi şeriattan söz ediyor? Emevi şeriatı mı? Taliban şeriatı mı? FETÖ’nün tarif ettiği şeriat mı? Menzil’in istediği şeriat mı? Boka Haram’ın şeriatı mı? İran’daki şeriat mı? Ne kadar şeriatla yönetilen ülke varsa o kadar şeriat var. Şeriat diye bütün bir yapı yok. Türkiye Cumhuriyeti; laik, demokratik bir hukuk cumhuriyetidir. O laik hukuk devletinin yönetim makamında olanlar her sözlerine dikkat edilmelidir. Çünkü anayasaya göre görev yapıyorlar.”
Laiklik Meclis’i Temsilcisi Umut Kuruç: Laikliğe bütünlüklü bir saldırı var. Erdoğan’ın laikliğe sahip çıkan yurttaşlara saldırısının ötesinde bu saldırılar. 4-6 yaş arası çocuklara Kuran kursu verilmesi, ilkokullara mescit, müfredat değişimi kapsamında eklenen dini dersler gibi kapsamlı bir saldırı var.
‘LAİKLİK YOKSA KADIN HAKLARI OLMAZ’
29 Ekim Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Sarıhan: Laiklik ilkesi, ne yazık ki bugün ÇEDES, anayasa ve Medeni Yasa değişiklikleri, Diyanet’in temel yasalarımıza aykırı açıklamaları ve yetkilerini aşarak kreşlerden ilk ve ortaöğretime uzanan projeleriyle fiilen ihlal edilmeye çalışılıyor. Laikliğin korunmasının demokratik bir toplum için vazgeçilmez olduğu açıktır. Bu ilke özellikle de kadınlar için yaşamsal önemdedir. Laiklik yoksa kadın haklarından söz edemeyiz.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Yönetim Kurulu: Türkiye devletinin yönetim şekli Cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Anayasal düzenimiz, hukuk sistemimiz, toplumsal yapımız ve toplumsal tercihlerimiz yönünden şeriat taleplerinin bir geçerliliği yoktur. Devletin rejimi ve cumhuriyetin niteliklerini Türk halkı içselleştirmiş ve yaşam biçimi olarak benimsemiştir. Bu kavramların günlük siyasete konu edilmesi son derece tehlikelidir.
Tarihçi Prof. Dr. Mehmet Emin Elmacı: Laiklik dinsizlik demek değildir. Bu söylem laiklik kavramının işlerine gelmediğini görenler tarafından halkın dini duygularını kullanarak değersiz gösterme çabalarından yaygınlaştırılmıştır. Oysa laiklik dine karşı değildir. Eğer laiklik ön planda tutulmazsa insanların dini duygularını kullanarak maddi çıkar ve kariyer elde edenler artacaktır.
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü Nazan Moroğlu: Laik ülkemizde son yıllarda eğitimden siyasete yaşamın her alan dine referanslı hale getirilmektedir. Hukuk birliğinin ve demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan laiklik ilkesi, aynı zamanda kadın haklarının güvencesidir.”