Köy Enstitüleri 83 yıl önce yasalaştı: Uygarlık rehberi
Cumhuriyet devrimlerinin en temel girişimlerinden olan Köy Enstitüleri, bundan 83 yıl önce bugün yasalaştı. Köy enstitüleri, kısa ömrüne rağmen yurttaşların ruhunda izini göstermeye devam ediyor. 2002 ve 2022 yıllarında Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’nin “Aydınlanma” ödülünü alan gazetemiz yazarı Dr. Erdal Atabek, “Köy enstitüleri öğretmen değil, uygarlık rehberi yetiştirdi” dedi.
Çağdaş BayraktarTürk Aydınlanmasının kilit taşı olan Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940’ta yasalaştı. Atatürk’ün öngördüğü, İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde hayata geçirilen tamamen Türkiye’ye özgü modelin mimarları ise Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç.
Eğitim devriminin en başından beri genç Cumhuriyet’in öncelikli hedefi olduğunun altını çizen gazetemiz yazarı Dr. Erdal Atabek, “Çünkü Atatürk, cehaletin işgale gelen düşmandan bile daha tehlikeli olduğunun, işgalci kovulsa bile cehaletin yok olmayacağının farkındaydı” dedi.
Köy enstitülerinin en devrimci yanının “Köy çocuklarını köy için eğitmesi” olduğuna dikkat çeken Atabek, “Bu çocuklar yetiştikten sonra sadece bir eğitmen değil, bir uygarlık rehberi oluyorlar” ifadelerini kullandı. Her köyde bir Cumhuriyet mucizesi yaratan bu eğitim ve öğretim sayesinde bir yandan köyün ihtiyaçlarının karşılandığına değinen Atabek, “Öte yandan da bu gençlerin, köyde egemen olan toprak ağalığı sistemine karşı da uygarlık rehberi olduklarını” vurguladı.
Bu sistemden en çok toprak ağalarının rahatsız olduğunu söyleyen Atabek, “Bu kitle Köy Enstitüleri konusunda önce CHP’yi duraklattı, sonra da Demokrat Parti’ye de kapattırdı” tespitinde bulundu. Köyün yapısı gereği dışarıya kapalı ve dışarıdan geleni tehdit algılamaya yatkın olduğunu anımsatan Atabek, “Bu yüzden içeriden köy çocuklarını eğitip onları köy rehberi yapmak dahiyane bir fikirdi ve bu yöntem toprak ağaları için yaşamsal bir riskti” dedi.
(Erdal Atabek)
“ÖĞRETEN DEĞİL YOL AÇAN”
Günümüzde köy ve kentin gereksinmelerinin değiştiğine dikkat çeken Atabek, “Köy enstitülerini oluşturan anlayış, günümüzdeki eğitimde nasıl yer bulmalı” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Bu modelde asıl olan yaşayarak ve yaparak öğrenmedir. Bunu bugün kuzey Avrupa ülkeleri uyguluyor. Orada, ormanda anaokulu var. Küçük yaşta çocuklar böylece doğa ile yaşamayı ve dayanışmayı öğreniyor. Öğrenim yaşayaraktır. Sonra da yaparak. Ünlü yazar Paulo Freire Batı’nın uyguladığı eğitim sistemi de bir bankacılık sistemi olarak görür. ‘Siz mevcut sisteme ayarlı ve uyarlı kişiler yetiştiriyorsunuz. Şirketlere eleman yetiştiriyorsunuz. Asıl eğitim soran sorgulayan, eleştiren, eleştirel düşünce ile bilgiyi tartan eğitimdir’ der. Katılıyorum. Günümüzdeki laik eğitim sistemi de yeterli değil. Şimdi bütün okullarımızda yeni bir sistem getirmeliyiz. Soran ve sorgulayan yurttaşlar yetiştirmeli. Bilen değil düşünen insan modeli yetiştirecek bir model… Aksi halde verilen dogma eğitim eğitim değil şartlandırma olur. Sistem, eleştirel düşünecek gençler yetiştirmeli. Bugün okumuş kişilerin bile sormaya, sorgulamaya çekinmesinin, tartışmaktan çekinmesinin nedeni mevcut eğitim anlayışı. Oysa geleceğin öğretmeni öğreten değil yol açan rehber olacak. Öğrenci de dinleyen değil öğrenen olacak. Eğitimin yükü öğretmen üzerinden öğrenciye aktarılacak.”