Kemal Kılıçdaroğlu: 'Utanma duygusunu devleti yönetenlerin içselleştirmesi gerekir'

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Hacı Bektaş-ı Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri'nde konuştu. Kılıçdaroğlu, "Büyük önder Gazi Mustafa Kemal'in kurucusu olduğu cumhuriyeti ikinci yüzyılında demokrasi ile taçlandıracağız. Bu duygularla Anadolu ile Trakya'yı bize yurt yapan bütün erenlerimizin, velilerimiz, mürşitlerimizi rahmet ve şükranla anıyorum" dedi.

cumhuriyet.com.tr

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Nevşehir'ib Hacıbektaş ilçesinde düzenlenen Hacı Bektaş-ı Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri'nde konuştu.

''Utanma duygusu insan onurunu korumayı zorunlu kılar'' diyen Kılıçdaroğlu, ''Utanma duygusunu devleti yönetenlerin içselleştirmesi gerekir'' ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Öncelikle sizlere sevgili dostlarım diye hitap etmek isterim. Bir aradayız. Her yıl Hacıbektaş ilçemizde Hoca Ahmet Yesevi’den feyz alan Horasan ereni Hacı Bektaş-ı Veli’yi anıyoruz. Bu toplantılarda, barıştan söz ederiz. Birlikten, beraberlikten, kucaklaşmadan söz ederiz. Dolayısıyla bu söylemlerimizin altını hep beraber doldurmak zorundayız. Sevgi, barış, huzur evet; birlikte bunların altını doldurmak zorundayız.

Hünkar’a göre; yüreğimiz, yani kalbimiz, gönlümüz büyük bir şehre benzer. Ve yüce Allah, kainatta neyi yarattıysa bu şehirde yani kalbimizde bulunmaktadır’ der. Hünkar, bu şehrin ilim, cömertlik, utanma duygusu, sabır, kanaat, korku ve edep ilkeleriyle korunduğunu söyler. Hünkar’ın bu inanışı ışığında hem kendi yüreğimizi hem de ülkemizi yani toplumsal, siyasal, kültürel, tarihsel kalbimizi yeniden sağlıklı kılmalıyız. Öfkeden arındırmalıyız.

Az önce de ifade ettiğim gibi Hünkar, büyük bir şehre benzettiği kalbimizin ilk muhafızı olarak öncelikle bilimi, yani ilmi görür. İlim irfandır, erdemdir. Aklın oluşturduğu hazinedir. Yunus’un dediği gibi, kendini bilmektir, farklı düşünceye saygıdır. Kimseyi ötekileştirmemek, dışlamamaktır. İlim bize, herkese, her kesime karşı zahir yani açık ve berrak olmayı öngörür.

Bugün insanlığın düşünsel zenginliği aklın yani ilimin eseridir. Sevgili Peygamberimiz, ‘ilimle geçen her gece ibadetle geçen bin geceden daha hayırlıdır’ der. Dolasıyla herkesin fikrine, düşüncesine saygı duyulmalı, alacağımız kararlar ile azami ölçüde geniş bir toplumsal mutabakatı sağlamaya özen göstermeliyiz. Çünkü ilim, akıl bunu gerektirir. Hünkar’a göre ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.

Hünkar’a göre kalbimizin ikinci muhafızı cömertliktir. Çünkü bireyi beytülmale el uzatmaktan insani, hukuki, ahlaki ve ekolojik ilkeleri yerle yeksan ederek zenginlik sağlama hoyratlığından insanı uzak tutan bir duygudur. Cömertlik hep birlikte üretmeyi ve hakça bölüşmeyi temel bir kural olarak önümüze koyar. Cömertlik, karşılıklı fedakarlıklarda bulunarak ortak bir gelecek inşasında hep birlikte yol yürüyebilmektir. Unutmayın daha fazla cömert olmamız gereken bir dönemden geçiyoruz. İmkanlarımızı, birikimlerimizi karşılık beklemeksizin ihtiyaç sahipleri ile paylaşmalıyız. Kimsenin yoksulluğunu teşhir etmeden toplumsal bir dayanışma örneği göstermeliyiz. Tek bir çocuğun dahi açlığını kendi ayıbımız olarak kabul etmeli, onun açlığını ortadan kaldıracak adımlar atmalıyız.

Hünkar’ın yüreğimizi koruduğuna inandığı bir diğer muhafız da utanma duygusudur. Yani yüzümüzü kızartacak her ne varsa uzak durmalı, kaçınmalıyız. Sevgili peygamberimiz, eğer utanmıyorsan istediğini yapabilirsin, der. Yani bir kişi ne zaman ki ayıplanmaktan kaygılanmıyor, onu kötülüklerden alıkoyan hiçbir güç kalmamış demektir.

“UTANMA DUYGUSUNU ÖZELLİKLE DEVLETİ YÖNETENLERİN İÇSELLEŞTİRMESİ GEREKİR”

Artık utanmıyorsan insanların yoksulluğunu teşhir edebilirsin. Oysa utanma duygusu, insan onurunu korumayı zorunlu kılar. O nedenledir ki utanma duygusu kalmamışlara karşı bizler yüce Allah’ın kanatta yarattığı her şeye ev sahipliği yapan yüreğimizden utanma duygusunu eksik etme, diye dua ederiz.

Unutmayalım, utanma duygusu bireysel ve toplumsal ahlakımızın da kaynağıdır. Onun içindir ki ısrarla söylüyoruz, ülkemizin temel problemlerinin çözümünde yeni bir ahlaki anlayış şarttır. Bu şartın yerine getirilmesi için de utanma duygusunu özellikle devleti yönetenlerin içselleştirmesi gerekir.

Hünkar’ın dediği gibi yüreğimizin bir diğer muhafızı da sabırdır. Bir olgunluk evresi olarak kabul edilen sabır, bizleri acele etmekten ve yanlış karar almaktan koruduğu kadar kinden, intikam ve öç alma duygusundan da uzak tutar. Kimseye kin tutmamanın başlangıcında sabır vardır. Sabır, ortak çözüm için çaba harcamanın, istişarenin yolunu açar. Hoşgörüyü büyütür sabır. Sabır, alttan almak, ertelemek değildir.

Ülkemizin temel sorunlarını en geniş mutabakatta çözme iradesinin temelidir. Sabır, uzattığımız elin tutulacağı zamanı acele etmeden beklemektir. Sabır, bize uzatılan eli de havada bekletmemektir. Sabır gelen her türlü eleştiriyi sükûnetle ve anlayışla karşılaşmaktır. Sabırla birbirimize karşı önyargılarımızdan, ön kabullerimizden, alışkanlıklarımızdan arınırız. Hepimiz biliyoruz ki Allah sabredenlerle birliktedir.

Hünkar’a göre yüreğimiz koruyan muhafızlar arasında kanaat de vardır. Yani yüreğimizi koruyan muhafızların beşincisi az ile yetinip, elindekine razı olma duygusudur. Kanaatkâr olmak kendinizin ve sorumluluğumuz altında bulunanların ihtiyaçlarını karşılayabilir olmak; ama kimsenin malında, mülkünde gözümüzün olmamasıdır. Ve kanaat en çok yönetici sınıfı için geçerlidir. Özellikle siyasetçilerin, devleti yönetenlerin yeterli olandan daha fazla mal ve mülk edinme duygusunu kalplerden silmeleri gerekir. Çünkü siyasetçiler, yani yönetenler; devleti bir zenginleşme aracı olarak görmemelidirler.

Hünkar’ın yüreğimizi koruduğuna inandığı altıncı muhafız korkudur. Korku, Allah karşısındaki çaresizliğimizi ifade ettiği kadar; Allah’ın sevgi ve rızasını kazanmamızda da aracıdır. Bir o kadar da insani ve ahlaki bir duygudur. Bizi yanlış yapmaktan alıkoyan, kul hakkı yemekten, kişiye veya topluma karşı haksızlık, hukuksuzluk yapmaktan bizi uzak tutan duyguların başında korku gelir. Kimileri korktuğu için susar; kimileri haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmaktan korktuğu için susmaz, konuşur; hak arar. Kimileri muktedirler karşısında korktuğu için siner, kimileri tarihe muktedirler karşısında sinen biri olarak geçmekten korktuğu için ayağa kalkar ve itiraz eder. Bu nedenledir ki korku evrenin milyarlarca yıllık yaşı düşünüldüğünde bir damla su bile olmayan yaşamımızda zulme, eşitsizliğe, yoksulluğu karşı hangi tavrı gösterdiğimizin belirleyicisidir. Ya korktuğunuz için susarsınız ya da korktuğunuz için itiraz eder konuşursunuz.

Son muhafız ise edeptir. Edep, kendisinden önceki altı muhafızın tümünü; yani ilim, cömertlik, utanma duygusu, sabır, kanaat, korkuyu da kapsayan anlamlar bütününü ifade eder. Özetle eline, diline ve beline sahip olma hali bir edeptir. Çalmamak, şiddet uygulamamak, harama el uzatmamak; dil ile davranışlarla, uygulamalarla, kararlarla kimseyi kırmamak, ötekileştirmemek, bir nevi 72 millete aynı gözle bakmak edeptir. Edep aynı zamanda kimseye hangi gerekçe olursa olsun ayrıcalık yapmamak, kötü hal ve davranışlardan uzak durmak, işi ehline vermek hak, hukuk ve adalet ile hükmetmek demektir.

Hünkar’ın kalbimizi, yüreğimizi koruduğunu vurguladığı; yedi muhafızın bendeki karşılığını sizlere ifade ettim. Bu bağlamda sizlerin huzurunda vurgulamak isterim ki her kim bizim yanımızda bulunup yüreğindeki kini, intikam duygusunu öldürmemişse bizimle yürüyecek bir yolu yoktur. Bizler, Hünkar’dan öğrendiğimiz üzere tüm inançlara, o inançlarının tüm mensuplarına saygı duyar, saygı gösteririz.

Bizler kişisel hırslarımızdan, ihtiraslarımızdan arınmalıyız. İyilikte ve adalette yarışmalı ve bunun mücadelesini vermeliyiz. Helalleşmeliyiz, kucaklaşmalıyız ve barışmalıyız.

Geçtiğimiz yılki konuşmamda ifade ettiğim üzere; ihtiyacımız olan, Hünkar’ın aslan ve ceylanı kucağında buluşturan huzur, güven ve kardeşlik duygusudur.  Aslan ve ceylanın bir arada huzur ve güven içinde kardeşçe yaşayacağı bir ülkeyi el birliği ile kuracağız, kurmalıyız; beraber kurmalıyız. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurucusu olduğu Cumhuriyetimizi, ikinci yüzyılda Allah’ın izniyle demokrasi ile taçlandıracağız.

Bu duygularla Anadolu ve Trakya’yı bizlere yurt yapan, bu toprakları ilim ve irfan coğrafyasına dönüştürmek için çaba harcayan bütün erenlerimizi, velilerimizi, mürşitlerimizi, pirlerimizi, dervişlerimizi, dedelerimizi rahmet ve şükranla anıyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün kahramanlarımıza, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor; hepinize en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”