İşte RTÜK'ün ceza karnesi... RTÜK Üyesi Taşçı'dan sert tepki: 'Siyasal iktidarın komiserliğine soyundu'
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), son 6 ay içerisindeki ceza karnesi açığa çıktı. RTÜK Üyesi İlhan Taşcı, Üst Kurul'un siyasal iktidarın komiserliğine soyunduğunu belirtti.
ANKARTÜK’ün CHP kontenjanından seçilen üyesi İlhan Taşcı; 1 Ocak- 30 Haziran 2022 tarihileri arasında üst kurulun televizyon kanalları için aldığı ceza kararlarını açıkladı.
5 TV KANALINA 10 MİLYON TL TUTARINDA 30 CEZA
Taşcı’nın araştırmasına göre, RTÜK; son 6 ay içerisinde KRT TV’ye 5, Tele1’e 9, Halk TV’ye 8, Flash TV’ye 4, FOX TV’ye 4 kez olmaz üzere toplamda 30 kez ceza kesti. İdari para cezalarının toplamı 10 milyon TL’yi buldu.
Aynı zaman diliminde TGRT Haber, Beyaz TV ve ATV’ye toplam 1,5 milyon TL bedelinde toplamda 3 ceza uygulanırken A Haber, Ülke TV, TV Net ve Kanal 7’ye ise hiçbir ceza verilmedi.
İlhan Taşçı araştırmasının ayrıntılarını anlattı.
Taşcı, üst kurulun siyasal iktidarın komiserliğine soyunduğunu belirterek “Ana muhalefet partisi genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun canlı yayınlanan, ki hem Türkiye tarihi açısında hem dünya yayıncılık tarihi açısından bir ilk olma özelliğini taşıyor ana muhalefet partisi liderinin canlı açıklaması nedeniyle televizyon kanallarına ceza kesildi. Bu çok tehlikeli ve sakat bir bakış açısı hem çok seslilik hem de demokrasi açısından çünkü demokrasiyi var eden aslında iktidar değil muhalefetin varlığıdır” diye konuştu.
“RTÜK’ÜN TÜM KARARLARINI KAMUOYUNUN BİLMESİ GEREKİYOR”
Taşcı, son 6 ay içerisinde hazırladığı araştırmayı neden yaptığına ilişkin şunları söyledi:
“Ben bunu dönemsel olarak kamuoyuyla paylaşmayı doğru buluyorum. Çünkü RTÜK’ün en büyük sorunlarından bir tanesi şeffaflık. Burada alınan kararların, karar alınma süreçlerinin aslında 84 milyon yurttaş tarafından birebir takip edilmesi gerekiyor. Bu onların her şeyden önce haber alma özgürlükleri, basın özgürlüğüne olan ihtiyaç ve her şeyden önemlisi ifade özgülüğüne çok sesli ulaşılabilmesi açısından RTÜK’ün tüm kararlarını kamuoyunun bilmesi gerekiyor. Ben de bu çalışmaları bu doğrultuda yürütüyorum. Burada bireysel bir mücadele değil toplumsal bir mücadele veriliyor. Nedir bu mücadelenin temelinde yatan şey?
“EN BÜYÜK ENGELE DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA”
Yurttaşların haber alma yani anayasayla güvence altına alınmış olan haber alma özgürlüklerinin korunması için aslında RTÜK var. Ama bugün özellikle de giderek olumsuz bir tabloyu görüyoruz, RTÜK bağlamında. Tam tersine özgürlüklerin önün açacak, rekabet ortamını yaratacak bir kurul olması gerekirken basın özgürlüğünün önündeki, yurttaşların haber alma hakkının önündeki en büyük engele dönüşmüş durumda.”
Taşcı, araştırmasının detaylarını şöyle değerlendirdi:
“10 KATI DAHA FAZLA CEZAYLA KARŞILAŞIYORUZ”
“1 Ocak 2022 ile 30 Haziran 2022 dönemindeki kurulda alınan kararları mercek altına aldım ve ilginç bir tablo çıkıyor. Bunu sizlerle de paylaşabilirim burada; aslında RTÜK yayıncılara iki taraflı bakıyor. Bir tarafta iktidarı eleştirenler bir tarafta övenler, eleştirilenlere baktığınız zaman zaten sayıları bir elin parmağını geçmeyecek sayıda televizyon kanalı var. Bakıyorsunuz sadece 6 aylık dönemde, kurul; 30 ceza kesmiş. Örneğin Tele1’e 9, Halk TV’ye 8, KRT’ye 5, Flash Haber 4, FOX TV 4…
Ama diğer taraftan kendilerini iktidara yakın konumlandıran veya iktidarı övmekle övünen, veya saraya yaranmaya çalışan anlayışla yayıncılık yapan ki bana göre bunlar evrensel anlamda yayıncılık özelliği de taşımıyorlar, bir anlamda propaganda aygıtları olarak kullanılıyor bu televizyonlar. Aynı dönemde sadece 6 kanala 3 ceza, yaptırım kararı alınmış, 3 ceza kesilmiş. Bir yanda 30 ceza var bir yanda 3 yani 10 katı daha fazla cezayla karşılaşıyoruz. Bir tarafta 10 milyonluk bir ceza söz konusu ama diğer tarafta 1,5 milyon TL’lik ceza var.
“BU ASLINDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE VURULAN BİR DARBEDİR”
Bana göre burada cezanın sayısı veya bu cezaların parasal tutarları önemli değil ama bir bakışı anlatıyor bu bize. Sadece ve sadece 6 aylık dönemde siz tutup iktidarı sorgulayan, bağımsız, tarafsız yayıncılık yapmaya çalışan yeri geldiğinde iktidarı sorgulayıp eleştiren yeri geldiğinde önerilerde bulunan yayıncılık anlayışını siz 6 aylık kısa bir sürede 30 cezayla ve 10 milyon gibi bir tutarla cezalandırmaya kalkarsanız bu aslında basın özgürlüğüne vurulan bir darbedir. Yurttaşların haber alma hakkının önüne geçilmesi demektir. Bunu yapan aslında RTÜK. Oysa misyonu, yasa ile ve anayasadaki tanımlanmış görevi tam tersine bu özgürlüğün önünü açmak olması gerekiyordu.
“SON BİR YIL İLK ÜÇÜN DIŞINA ÇIKMADI”
Bu cezaların sayısı bize şunu da gösteriyor; bu 3 ceza da aslında RTÜK’ün içi kan ağlayarak verdiği cezalar. Çünkü normalde binlerce şikayet geliyor bu kanallarla ilgili özellikle kendisini iktidara yakın konumlandırmış kanallarla ilgili… Ama bu şikayetleri RTÜK maalesef işleme almıyor. Peki bu 3 cezayı niye kesti? Kesmesinin nedeni şuydu; iktidar bu yayınlardan rahatsız oldu. Toplumsal rahatsızlığın ya da 84 milyon yurttaşın rahatsızlığıyla ilgilenmiyor RTÜK. Öyle olsaydı aşağıda on binlerce şikayet var, sabah kuşağı yayınlarıyla ilgili inanılmaz derecede şikayet gelmesine rağmen bir teki bile işleme alınmıyor. RTÜK’e gelen şikayetler içerisinden en çok şikayet edilen kanal sıralamasında son bir yıldır ilk üçün dışına çıkmadı. Yani şikayet rekoru bunlarda ama bu tabloya baktığınızda en az cezayla karşı karşıya bırakılan kanallar. Tek özellikleri bu yayıncıların iktidara yakın olmuş olmaları, iktidarın ortak paydalarından yararlanıyor olmaları.
Ama şunu göz ardı etmemek gerekiyor. Yani niye ısrarla iktidarı eleştirilen kanallar cezalandırılmak isteniyor çünkü RTÜK’te biliyor siyasal iktidar da biliyor ki bu kanallar devlet olanaklarıyla fonlanmalarına, desteklenmelerine, kamu bankalarından çok ucuza kredilendirilmelerine rağmen toplumda inandırıcılıkları yok. İzlenirlikleri zaten yok bunu ölçümlerde görüyorsunuz.”
RTÜK’ün, Türkiye medyasında çok sesliliğin önüne geçmek istediğini vurgulayan Taşcı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Siyasal iktidarın bir hedefi var şu anda. O hedefin de uygulayıcısı olarak RTÜK bir misyon üstlenmiş durumda. Seçime 1 yıl kaldı, bu 1 yıl içerisinde RTÜK aslında onun arkasında siyasal iktidar; farklı seslerin kamuoyu tarafından duyulmasını istemiyor. Çok sesliliğe karşı bir iktidar ile karşı karşıyayız.
Bu tek seste saraydan veya iktidardan belirlenmiş olan konuşma metinlerini, açıklamalarını her türlü bilgi ve belge akışını gerçekliğine bakmaksızın yayınlanmasının tek elden yürütülmesi isteniyor. Bunu da misyon olarak görevlendirilmiş bir RTÜK var, RTÜK bu çok sesliliğin önüne geçip halkın haber alma hakkının önüne geçmek istiyor.
Bütün bunların yapılmasının altında yatan bir neden daha var. Sonuçta bugün ana muhalefet partisi ve diğer muhalefet partileri bir iktidar iddiasıyla siyaset yapıyorlar ve siyasetlerinde iktidara geldiklerinde çözüm önerilerini anlatıyorlar topluma. İktidar bunun da duyulmasını istemiyor.”
Son olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını yayınlayan televizyon kanallarına verilen para cezasını da değerlendiren Taşcı şunları belirtti:
“SİYASAL İKTİDAR EKRAN KOMİSERİ OLARAK RTÜK’Ü KULLANIYOR”
“Halk tarafından ana muhalefetin çözüm önerilerinin bilinmesini istemiyorlar. Sanki bir sadece bir eleştiri var bu eleştirilere dönük bir çözüm önerisi yokmuşçasına bir hava yaratılması isteniliyor ekranlarda. Ekran komiseri olarak RTÜK’ü kullanıyor siyasal iktidar. Bunu en son örneğini biz ana muhalefet partisi genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun canlı yayınlanan ki hem Türkiye tarihi açısında hem dünya yayıncılık tarihi açısından bir ilk olma özelliğini taşıyor ana muhalefet partisi liderinin canlı açıklaması nedeniyle televizyon kanallarına ceza kesildi. Bu çok tehlikeli ve sakat bir bakış açısı hem çok seslilik hem de demokrasi açısından çünkü demokrasiyi var eden aslında iktidar değil muhalefetin varlığıdır.
Bu bakışla yarın bir gün ana muhalefet partisinin ve diğer muhalefet partilerinin grup konuşmalarında RTÜK kanuna uymaksızın hukukun dışına çıkarak çok geniş bir yorumla çok ama çok rahat bir şekilde grup toplantılarının yayınlanmasını engelleyebilir, önüne geçebilir. Bu, gerçekten RTÜK yönetiminin özellikle RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in oturup şapkasını önüne alıp, Türkiye’de 84 milyon yurttaşın hem özgürlüklere ulaşabilmesi hem de demokratik seçim hakkını kullanabilmesinin önünde engel olmaktan çekilip, basın özgürlüğünün önündeki bütün bu kalkanları kaldırıp özgür bir ortamda yayıncılık yapılmasını sağlamalıdır.”
Seçim dönemlerinde RTÜK’ün konumunun ne olması gerektiğine ilişkin de Taşcı, şunları söyledi:
“RTÜK’ün durması gereken yer yasada açık şekilde yazılmış; bütün yayıncılara eşit mesafede durmak. Bu TRT’yi dahil ederek kamu yayıncı olmasını nedeniyle bütün siyasi partilere onun da eşit mesafede durması gerekiyor. Bu eşitlik çerçevesinde yayın politikasını sürdürmesi gerekiyor. Bu benim kişisel yorumum değil TRT’nin kendi yasasının emri bu yönde ama bu yasaya uymuyor. Eğer öyle olmuş olsaydı bir canlı yayın esnasında canlı yayın nedeniyle ceza kesmek RTÜK’ün kendi kanuna aykırı her şeyden önce çünkü RTÜK ancak yayın bittikten sonra denetim yapabilir. Yayın esnasında, yayın sürerken bir cezalandırma yoluna gitmesi mümkün değildir. Bu hem anayasayla yasaklanmıştır hem RTÜK’ün kendi yasasında bu yönde bir engel vardır. Bu engeli yok sayıyorlar.
“RTÜK BAŞKANINA HATIRLATMAK İSTERİM”
Seçim dönemine gidildiği tarih başlamıştır artık. Bu takvim başladığında tam anlamıyla RTÜK siyasi iktidarın sesini duyurup diğer sesleri kısabilmek için elinden gelen, yasadan almadığı tüm yetkileri kullanarak yapacağının bir işaretini aslında Sayın Kılıçdaroğlu ile ilgili kararı da gösterdi. Burada önemli olan nokta şudur; RTÜK’ün bu tavrı elbette bugün için belik hukuki bir sonucu yok gibi gözükebilir, ben yaptım oldu anlayışıyla sürdürülebilir gibi gözükebilir ama her şeye rağmen Türkiye bir hukuk devleti olma özelliğini bütün ağır aksaklıklarına rağmen sürdürüyor, yarın bir gün hukuksuz her türlü iş ve işlemin hukuki bir sonucu olacağını ben RTÜK başkanına hatırlatmak isterim.
Bir taraftan da parlamentoda çıkartılan sosyal medya yasasıyla RTÜK’ü bir arada düşünmemiz gerekir çünkü bunlar birbirinden bağımsız değil. Basın İlan Kurumu aracılığıyla gazeteler baskı altına alınıyor, RTÜK aracılığıyla televizyonlar baskı altına alınıyor geriye ne kalmış sadece internet ortamı yani sosyal medya ortamı kaldı. İnsanların sesini duyurabildiği veya bilgiye ulaşabildiği…Burada kirli bilgilerden söz etmiyoruz ama siz televizyonları kapatırsanız hele hele ana muhalefet liderine kapatmaya kalkışırsanız, Sayın Kılıçdaroğlu’nu veya Sayın Meral Akşener’i susturmaya kalkarsanız tabii ki siyasi partiler ve toplum kendi alternatif medyasını ya da alternatif ses aralığını bulmaya çalışacaktır.
Bunun en güçlü araçlarından birisi de sosyal medya, siyasi iktidar da bunu gördüğü için şimdi sadece kendi benimsediği anlayışı yansıtan sosyal medya kullanımına izin verecek ama onun dışındakileri de zapturapt altına almaya çalışıyor. Bu seçime doğru gidilen bir süreçte siyasi iktidarın ne kadar tedirgin olduğunu ama bir taraftan da özellikle medya üzerinde ağır bir baskı uygulayacağının işaretleri olarak okumamız gerekir.”