İstanbul Sözleşmesi AYM'ye taşındı

Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi’nden cumhurbaşkanı kararıyla çıkılmasını hukuka uygun bulmasının ardından hukukçu Ali Suat Ertosun, kardeşi Süheyla Ertosun adına Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. Dilekçede cumhuriyetin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olma temel niteliklerinin yargısal korumanın dışına itildiği vurgulandı.

Sefa Uyar

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun (DİDDK) İstanbul Sözleşmesi’nden cumhurbaşkanı kararıyla çıkılmasını hukuka uygun bulan kararı onamasıyla Danıştay süreci tamamlandı. 

Hukukçu Ertosun, kardeşi Süheyla Ertosun adına konuyu AYM’ye taşıdı. Danıştay’ın, cumhurbaşkanı kararını incelerken şekli bir sınırlama getirdiği, bu nedenle yetkilerini kendilerinin yok ettiği vurgulanan dilekçede, anayasanın yürütmeyi bağlayacılığının içinin fiilen boşaldığı belirtildi.

Cumhuriyetin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olma temel niteliklerinin, idarenin takdir yetkisi görüntüsü ile meşru ve ölçülü olmayan bir şekilde yargısal korumanın dışına itildiği aktarılarak, “Demokrasi ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir rejim yerine bir kişinin mutlak otoritesine dayanan, monarşiyi çağrıştıran, günümüz uygar toplumlarına yakışmayan, anayasamıza da aykırı fiili rejimlerin önü açıldı” denildi.

‘İÇ HESAPLAR GÖZETİLDİ’

“Anayasanın, olağan anlamının dışında ve öngörülemez, cumhurbaşkanına sınırı belirli olmayacak takdir hakkı tanır şeklinde yorumlandığı” kaydedilen dilekçede, cumhuriyetin temel niteliklerinden olan “insan haklarına saygılı ve sosyal bir hukuk devleti olma” ilkelerinin ihlal edildiği aktarılırarak, “Sözleşmeden çekilinmesi konusunda ne ulusal ne de uluslararası ihtiyaç ve neden bulunmaktadır” ifadeleri kullanıldı. 

Sözleşmenin içeriğine de vurgu yapılarak, “Devletimizin güncel mefaatleri adı altında iç siyasi hesaplar gözetilerek, anayasadan da kaynağını almayan bir idari tasarrufla temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir milletlerarası sözleşmeden çıkılamaz” değerlendirmesi yapıldı.

‘ÇAĞDAŞLIĞIN GEREĞİ’

Toplumsal cinsiyet ve toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarına işaret edilerek, “Bunlar çağdaşlığın gereğidir. Sözleşmenin feshi, eşitlik ilkesine aykırıdır” denilen dilekçede, şunlar kaydedildi:

“Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi konularında iç hukukumuzun şekillenmesi ve mevzuatın yorumunda anılan sözleşmenin genişletici ve vazgeçilmez rolu bulunmaktadır. Sözleşmeden hem ulusal hem de milletlerarası anlamda haklı ve zorlayıcı bir neden olmadan çekilmek, sözleşmenin iç hukuk bakımından yol gösterici ve zengin bir kaynak olmasını ortadan kaldıracak; ailenin korunması ve çocuk hakları konusunda etkili bir mücadele ve daha güçlü bir hukuksal korumanın önüne geçecektir.”

‘İMKAN’ TEHLİKESİ

Dilekçede, aynı zamanda sözleşmenin yasayla kaldırılmaması nedeniyle yetkide ve usulde paralellik ilkesinin de ihlal edildiği de kaydedildi ve “Cumhurbaşkanı kararı ile milletlerarası sözleşmelerden çıkılmasına imkan verilmesi, ülkemiz için çok önemli olan Lozan ve Montrö gibi sözleşmelerin de feshi sonucu getirebilecektir ki, bunun tehlikeleri de göz önünde bulundurulmalıdır” dedi.