İBB Başkanı İmamoğlu'nun danışmanı Ertan Yıldız: 'Belediyeyi zarardan kurtardık'

Cumhuriyet'e konuşan İBB Başkan Danışmanı Ertan Yıldız; İstanbul’u, İBB iştiraklerinin mali durumunu, yönetimini ve bu süreçte yaşanan zorlukları anlattı. "Şirketler kaderlerine terk edilmiş. Biz önce sorunları anlamaya çalıştık ve sonrasında çözdük" diyen Yıldız, "Biz tamamen şeffafız, rekabete açık satın almalar yapmaya çalışıyoruz. İnceleniyoruz, denetleniyoruz" ifadelerini kullandı.

cumhuriyet.com.tr

16 milyonu kayıtlı, neredeyse 20 milyonu aşan nüfusu ile büyük bir ülkeyi andıran İstanbul’da en önemli nokta sürdürülebilir belediye hizmetleri. Özellikle 2019 yerel seçim sonuçları sonrası göreve geldikten sonra halka dönük çalışmalarıyla dikkat çeken İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, birçok yeni projeyi de hayata geçirdi. Bu noktada en önemli kilometre taşları aralarında Hamidiye Su, KİPTAŞ, İETT, İSKİ, Halk Ekmek gibi kritik şirketlerin bulunduğu iştirakler.

Belediye hizmetlerinin ağır yükünü çeken bu şirketlerin başındaki isim Başkan Danışmanı Ertan Yıldız ile İstanbul’u, İBB iştiraklerinin mali durumunu, yönetimini ve bu süreçte yaşanan zorlukları konuştuk. 

Şirketlerin mali tablosu ile başlayalım. Yıllarca süren AKP döneminden nasıl bir yapı devraldınız?

Seçimi iki defa kazanmamıza rağmen şirketlerimizi hemen devralamadık. Yönetim kurulları istifa etmedi. Bu yapılan aslında, İstanbul’a hizmeti engellemek anlamına geliyordu. Uzun süren müzakereler ve nihayet başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun kamuoyunu harekete geçirmesi neticesinde eski yönetimlerin istifası gerçekleşti. Sonrasında ticaret sicil tescillerinde büyük problemler yaşadık. Fakat hukuk içerisinde, hukukun bize verdiği imkânları kullanarak uzun süren çabalar sonucunda şirketlerimizin tescillerini yaptık. Böylece şirketlerimizin organsız kalmamasını sağladık ve hukuken yönetebilir hale geldik. Sonunda şirketleri devraldık ama mali tablo pek parlak değildi diyebilirim.

Parlak olmayan bu tabloyu özetleyebilir misiniz bize?

İBB’nin 28 tane iştirak şirketi vardı devraldığımızda. 2019’un altı aylık sonuçlarına göre 14 şirket zarardaydı ve nakit sıkıntısı yaşıyorlardı. Vergi ve SGK borçlarını halletmemiz gerektiğini gördük. Üstelik vadeleri de çoktan geçmişti. Bu şirketlerin pek çoğu belediyeye iş yapmak üzere kurulmuştu. Ancak kamu borçları olduğu için belediye ihalelerine giremiyordu. Bunun için SGK’yle, vergi dairesiyle her şirketimiz için ayrı ayrı uzlaştık. 800 milyon liraya yakın vergi ve SGK borcumuz vardı, vergi borçlarını ödedik, SGK borçlarını yapılandırdık ve ödedik. Şu an ise şirketlerimiz bütün ihalelere girebiliyor. Biz yönetime geldiğimizde bankalar, özellikle de devlet bankaları teminat mektubu komisyonlarını yükselttiler ve yeni kredi limiti tahsisini durdurdular. Biz de banka portföyümüzü çeşitlendirdik.

"DENETİM YOKTU"

Bu durumu değiştirebildiniz mi?

Biz önce şirketlerdeki sorunları anlamaya çalıştık. Bilanço ve gelir tablosu gibi mali tablolar şirketlerin aynasıdır, şirketlerin nasıl yönetildiklerini, durumlarını, sorunlarını bize gösterir. Geçmiş dönemde bu şirketler hem iş yapma hem de yönetim anlamında kaderlerine terk edilmiş. Gerçek anlamda denetimler de yapılmamış. Tüm şirketlerimizin bağımsız denetçilerini ülkemizin en yetkin şirketleri arasından seçtik. Bu sayede bağımsız denetim hizmetlerinin de layıkıyla yerine getirilmesini sağladık. 2020 yılında beş şirketimiz Sayıştay tarafından denetlendi ve hiçbirinde önemli bir uygunsuzluğa rastlanmadı. 2021 mali yılı ile ilgili de Sayıştay tarafından dokuz şirketimiz denetlenmektedir.

"DOĞRU YÖNETİCİLER"

Burada başarıyı getiren en önemli unsurlardan biri de yönetici kalitesi. Doğru yöneticilerle çalıştık. Kendi alanında uzman, profesyonel yaşamdan gelen, şirket yönetmiş kişileri tercih ettik. Şirketlerimizin içerisinde de gerekli gördüğümüz durumlarda iç denetim birimleri oluşturduk. Yaşadığımız bütün zorluklara karşın şirketlerimiz çok başarılı sonuçlar aldı. Net bir örnekle açıklayalım: İGDAŞ’ın BOTAŞ’a gecikmiş borcu vardı. Bu sene sonu itibarıyla bütün borcu faiziyle birlikte 2.4 milyar TL ödeyerek kapattık. Şirketlerimiz son iki yılda İBB’ye 1.5 milyar TL üzerinde kâr payı bıraktı.

"ÇÖZÜM VERİMLİLİK"

Sorunlar neydi, nasıl çözüm buldunuz?

Şirketlerimizin her şeyiyle ilgilendik. 14 şirket zarardaydı demiştim, geçen yıl ise pandemi nedeniyle faaliyetleri kesintiye uğrayan Metro İstanbul ve BELTUR dışında tüm şirketlerimizin yılı kâr ile kapatacağını öngörüyoruz. Sorunlarına çözüm getirdiğimiz şirketlerden birine örnek verecek olursam, mesela İSPARK... İSPARK, insan gücüne dayalı bir işletme. 2 bin 500 çalışanı var ve ayda 30 milyon lira maaş ödüyor. Biz de krizi yöneterek otopark kapasitesini yüzde 15 artırdık. Ama personel sayısını artırmadık, böylece verimliliği yükselttik. Bu sayede İSPARK zarardan kurtuldu. Ayrıca İSPARK’ın denetimi için dışarıdan bağımsız bir şirketle anlaştık. Bu sayede usulsüzlük yaptığını tespit ettiğimiz personelle gerekli şekilde yollarımızı ayırdık. Bir ödül sistemi kurduk, başarılı çalışana ödül vermeye başladık.

"İBB MECLİSİ’NDE BASKI VAR"

Şirketlere geldiğinizde en büyük israf neydi?

İşe gelmeden ücret alan, verimsiz kullanılan, görev verilmeyen çok sayıda çalışan vardı. Bunları kontrol altına almak için çalıştık. Bizim şu anda şirketlerimizin tamamı modern ilkelerle yönetiliyor, finansal raporları sürekli takip ediliyor, organizasyon yapıları sürekli geliştiriliyor. Ancak engellerle ve zorluklarla da karşılaşıyoruz. Mesela pandemi, mesela İBB Meclisi, mesela spekülasyonlar... Biz tamamen şeffafız, rekabete açık satın almalar yapmaya çalışıyoruz. İnceleniyoruz, denetleniyoruz.

REKABET VE KAZANÇ

Biraz örnek verebilir misiniz?

Tabii... İSTAÇ’ta çöp tankları için kullandığımız yaklaşık 220 adet çekicimiz var. İhale zamanı geldiğinde bu araçların kiralarına ve satın alma değerlerine baktık. Değerlendirme sonucunda 18 aylık kiralama bedeline 60 tane çekici satın aldık. Her dönem kiralamanın yanında elde ettiğimiz tasarrufu düşünün. Başka bir örnek: İSTAÇ’ın depolama alanları var ama çöp suyu arıtma tesisi yok. Bu suyu alıp İSKİ’nin arıtma tesisine taşıyoruz. Bizden önce çöp suyunu 40 milyon liraya taşıyan firma, bizim dönemimizde aynı malzemeyi 25 milyon liraya taşımaya başladı. Üstelik bir sene sonra fiyat ve maliyetler artmış olmasına rağmen. Bu rekabetin getirdiği bir kazançtır.

BİR HAYAL

En büyük hayaliniz nedir?

Olimpiyatları İstanbul’a getirmek… Olimpiyatı almak demek, “aslında bu şehir çok iyi yönetiliyor, her şey planlı, kurallar işliyor, şehircilik oturmuş” demektir. Ayrıca olimpiyat ülkenin ekonomisine büyük katkı sağlar, insanların refah seviyesini artırır. Ben İstanbul’u bir olimpiyat kenti olarak görmek istiyorum. Zaten başkanımız da 2036 için bu hedefi koydu.

"ENGEL ÇIKARIYORLAR"

En çok hangi konuda zorlandınız?

En başta personelde büyük bir önyargı vardı. “Bizi gönderecekler” düşüncesi hâkimdi. Kısa zamanda bunu atlattık. Liyakate önem verdiğimizi, işini yapana kucak açtığımızı hatta ödüllendirdiğimizi gördüler. Zamanla birlikte daha rahat çalışmaya başladık. Finansal sıkıntıları ve yönetimsel sorunları çözüme kavuşturuyoruz. Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim, bu şirketleri bizden sonraki yönetime çok daha iyi durumda devredeceğiz. Ancak önümüze konan ciddi başka zorluklar var. Çok fazla iftira ve manipülasyona maruz kalıyoruz. Ticari sicil, genel kurul, sermaye artırımı aklınıza gelecek her konuda bizden önceki dönemde asla yaşanmayan ama başarısız olmamız için önümüze çıkarılan engellerle karşılaşıyoruz. Sermaye artışına veya banka kredisi kullanmaya ihtiyaç duyan şirketlerimiz için İBB Meclisi’ne başvurduğumuzda talebimizin reddedildiği veya talep edilenden daha düşük tutara hükmedildiği durumlar ile karşılaşıyoruz. Ama bu bizim şevkimizi kırmıyor hatta motive ediyor, biz her şartta hizmete devam ediyoruz.