Gezi tutukluları iki yıldır cezaevinde: 'Bu hukuksuzluğa son verin'

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyonu, Gezi Davası tutuklularının iki yıldır hukuksuz bir şekilde cezaevinde olmalarını protesto etti.

Rengin Temoçin

Gezi direnişi davasının iki yıl önce görülen karar duruşmasında Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay ve Mine Özerden hakkında 18’er yıl, iş insanı Osman Kavala hakkında ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kararı verildi. Yargıtay’ın bozma kararının ardından Yapıcı ve Altınay tahliye edildi. TMMOB İstanbul İl Koordinasyonu, Gezi Davası tutuklularının iki yıldır hukuksuz bir şekilde cezaevinde olmalarına ilişkin bir basın açıklaması yaptı. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent şubesinde yapılan açıklamayı TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Seyfettin Avcı okudu. Basın açıklamasına CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik,  siyasi parti temsilcileri, Gezi Davası tutuklularının aileleri ve yurttaşlar katılırken, geçen yıl tahliye edilen Mücella Yapıcı ve Hakan Altınay da açıklamada yer aldı. Açıklamaya Türkiye İşçi Partisi (TİP) de "Her yer Taksim her yer direniş" sloganlarıyla katıldı.

Avcı, “Ülkemizin en görkemli halk hareketlerinden biri olan Gezi Direnişi hakkında iktidar güdümündeki mahkeme tarafından verilen hukuksuz kararının üzerinden tam iki yıl geçti. Bu iki yıl boyunca büyük bir hukuk skandalına şahitlik ettik. TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Mücella Yapıcı, Hakan Atalay bu süreçte serbest bırakılsa da Şehir Plancıları Odamızın İstanbul Şubesi’nin eski başkanı Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odamızın Hukuk Müşaviri Can Atalay’ın da bulunduğu arkadaşlarımız 2 yıldır, Osman Kavala ise 6 buçuk yıldır cezaevinde tutuluyor” dedi.

"CEZALANDIRMAYA YÖNELİK"

“Bu karar sadece arkadaşlarımıza yönelik değil” diyen Avcı, “Bu karar, 2013 Mayıs-Haziran aylarında iktidarı sarsıp korkutan milyonlara yöneliktir; milyonlarca insanın demokratik hak kullanımlarını cezalandırmaya, barışçıl ve demokratik istemleri bastırmaya ve kamu idarelerine yakışmayacak bir şekilde öç almaya, cezalandırmaya yöneliktir. Her tarafı lime lime dökülen tek adam rejimi hukuku, adaleti sağlamanın, haksızlıkları gidermenin bir aracı olarak değil, toplumsal muhalefeti cezalandırmanın bir aracı olarak kullanmaktır. Halkın taleplerini özgürce ifade etmesini, bunun için meydanlara çıkmasını bir darbe girişimi olarak gören bu dava, bu ülkeyi yönetenlerin antidemokratik zihniyetinin göstergesidir” dedi.

"GEZİ BU ÜLKENN KENDİSİDİR"

“Bu hukuksuzluğa son verin” diyen Avcı sözlerini şu şekilde noktaladı:

“Bir avuç sermayedara, bir avuç zorbaya karşı milyonların haykırışıdır Gezi. Parklarımız, ağaçlarımız, ormanlarımız, derelerimiz... Gezi bu ülkenin kendisidir. Buradan bir kez daha inatla söylemeye devam ediyoruz: Halkın haklı mücadelesini durduramazsınız. Gezi’nin karşısında duramazsınız. Hukuksuzluğun 2. Yılında Gezi davasında tutuklu olan arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını istiyoruz. Arkadaşlarımızı serbest bırakın.”

AİLELER SÖZ ALDI

 Basın açıklamasında Gezi tutuklularının aileleri de söz aldı. Mine Özerden'in annesi Halide Özerden, "Gezi tutsakları neyin bedelini ödüyorlar? Yorulduk artık. Gezi tutsakları özgür olsun" dedi. Tayfun Kahraman'ın eşi Meriç Demir Kahraman da, "Arkadaşlarımız masum. İki senedir iki satır hukuki bir gerekçe belirtilmeksizin iki tane delil sunulmaksızın Tayfun ailemizden bizden mahrum bırakılıyor. Biz ondan mahrum bırakılıyoruz. Vera babasız büyümek zorunda, Silivri cezaevlerinde çift cam ardından haftada bir saat babasıyla telefonla konuşarak büyümek zorunda. Buradan Anayasa Mahkemesi'nin başkanına, üyelerine, bütün çalışanlarına açıklıkla tekrar seslenmek istiyorum: iki senedir iki satır hukuki gerekçesi olmayan bu tutukluluğu, iki tane delil sunulmamış bu mahkumiyeti, adil yargılanma hakkımızı bize vererek bu zulmü son buldurmalarını rica ediyorum" dedi.

KAHRAMAN'DAN MESAJ

Meriç Kahraman ardından eşinin mektubunu okudu. Kahraman mektubunda, "Hukuksuzca tutuklanmamın üzerinden tam iki yıl geçti. Hayatlarımızdan iki yıl çalan bu esaretin ülkemizde yaşanan siyasi gelişmeler ve iklimin sertleşmesiyle başladığını, konunun hukuki tarafının olmadığını sanırım hemen herkes biliyor. Delillerimizin incelenmediğini, tanıklarımızın dinlenmediği, ceza vermek için hiçbir suç unsuru ve delile gerek görülmeden tamamen varsayımlar üzerine kurulu tuhaf bir mahkeme süreci sonunda 18 yıl hapis cezasına mahkum edildim. Üstelik tamamen siyasi gerekçelerle yargılandığımız bu dava bir yargı krizinin de tam ortasına yerleştirildi. Tarih geriye akmaz. Er ya da geç demokrasi ve hukuk galip gelecektir" ifadelerini kullandı

"KİMSE ÖZGÜR DEĞİL"

Mücella Yapıcı da, "Bugün ben ve arkadaşım burada olsak da bizi boğuyor. Ben kendimi özgür hissetmiyorum. Eminim hiçbiriniz hissetmiyorsunuzdur. Hissetmeyin arkadaşlar. Özgür değilsiniz. Böyle bir hak ve hukuk ve adalet sisteminde ne biz ne çocuklarımız ne de kimse özgür değil. Bu adaletsiz iktidarın tutsak ettiği herkes için özgürlük istiyorum" ifadelerini kullandı. Hakan Altınay ise, "Meriç bence önemli bir şey söyledi. Hakikattan bahsetti. Bence hakikat talebi, adalet ya da hukuk talebinden daha önemli bir talep" dedi.

ATALAY'DAN MESAJ

Basın açıklamasında Can Atalay'ın mesajı da okundu. Atalay Çorlu Tren katliamı davasında çıkan karara ilişkin, "Nasıl ki Çorlu Tren Katliamı’nın sorumlularının peşini bırakmadıysak, sadece görevlilerin, memurların ve idarecilerin ceza almalarını yeterli görmeyip, siyasi irade sahiplerinin de adil bir yargılamadan geçmeleri gerektiğini savunduysak, aynı biçimde  depremin sadece jeolojik bir olay olmadığını bilerek, bütün o çürük binaların yapımını kolaylaştıran siyaset anlayışından ve bunun merkezi yönetim ve yerel yönetim ayırmadan bütün sorumlularından hesap sormak üzere çalışmalarımı sürdüreceğimi, seçilmiş Hatay Milletvekili olarak bütün Türkiye’ye ilan etmek istiyorum" dedi.