Geciken adalet adalet değildir - Av.Turan Karakaş
Avukat Turan Karakaş, AKP iktidarıyla birlikte yargıda görülen büyük sorunlardan biri haline gelen makul sürede yargılanma hakkının kullanımıyla ilgili değerlendirmede bulundu. Demokrasinin adil yargı, adil yargının temelinin de makul sürede yargılanma hakkının eksiksiz yerine getirilmesi olduğunu belirten Karakaş, "Bunların hiçbirisi ülkemizde yoktur. Yargı tarihi hukukçular ve gerçek aydınlar bu yargı düşmanlığını bu zulüm süreçlerini unutmamalı ve unutturmamalıdır" vurgusu yaptı.
cumhuriyet.com.trYazımızın konusu, Anayasa Mahkemesi kararlarının Makul Sürede Yargılanma Hakkı'nı İnceleyen bölümü ile sınırlıdır. Konunun açıklığa kavuşması için diğer uyuşmazlık konusuna özet olarak değinilmiştir.
Yargılama makul sürede sonuçlanmıyorsa artık o yargı kararı biçimsel, görünüşte, sözde bir karar olur. Uzun süren yargılamalarda yargı kararının hiçbir anlamı ve önemi kalmaz. Hukuki uyuşmazlığı çözemez. Çözse de hukuk, hukuk olmaktan çıkar. Uyuşmazlıklar kuşaktan kuşağa birikerek gider. Toplumsal ilişkilerde kin ve husumet artar. Adalete güven sarsılır.
Makul sürede yargılama hakkı adil yargılanma hakkının temelidir.
Yurttaşların bu konularda hukuk bilgisi ve bilinci olmalıdır. Yurttaşlık bilincinin esası, temeli, bu bilinçtir.
Örgütlü toplum, Yurttaşlık bilinci temelinde kurulabilir. Örgütlü toplum temel hak ve özgürlüklerin güvencesidir.
Halk kendi haklarına sahip çıkmazsa, "Bana değmeyen kurt bin yıl yaşasın derse" kurt bir gün ona da değer. Hem de en büyük zulümlere uğrar. Yani ektiğini biçer.
Unutmayalım: "El, elin eşeğini türkü çağırarak ararmış.” (El, başkası, anlamındadır.)
Sonuç olarak,
Hukuk ve adalet toplumunun yolu şudur:
1-Amacının bilincinde olan, örgütlü tolum.
2-Sınıf bilinci olan özgür birey.
3-Hukuk ve demokrasi devleti.
İncelediğimiz Anayasa Mahkemesi kararının başvuru konusunu oluşturan iki iddia vardır:
a-Kamu görevlisi olan başvurucu hakkında düzenlenen sicil raporunun kanaat bölümüne yazılan şeref ve itibarını zedeleyen ifadeler.
b-Buna ilişkin açılan tam yargı davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılama hakkının ihlal edildiği iddiası.
Anayasa Mahkemesi kararında iddalara temel olarak kabul edilen olay ve olgular şöyle ifade edilmiştir.
“(…) bozma sonrasında dosyayı yeniden ele alan mahkeme, bozma ilamındaki gerekçeleri yineleyerek davanın reddine karar vermiştir. Temyiz incelemesini gerçekleştiren Danıştay ikinci dairesi daire kararının onanmasına oy çokluğuyla karar vermiştir. (…)resmi bir belge olan sicil raporlarına sicil amirleri tarafından yer verilecek görüş ve değerlendirmenin keyfilik içermemesi gerekir. Sicil raporunda konusu suç teşkil eden konuda hiçbir disiplin işlemi yapılmamıştır. Sicil raporunda herhangi bir somut bilgi ve belgeye dayanmayan ifadelere yer verilmek suretiyle başvurucunun şeref ve haysiyetinin ihlal edilerek hizmet kusuru işlenmiştir. Karar makul sürede verilmemiştir. Ancak yedi buçuk yıl sonra karar verilmiştir.“
Anayasa Mahkemesi'nin dayandığı ilgili hukuk kuralları :
6098 sayılı türk borçlar kanunu'nun 49 maddesi: “hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmazsa bile ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
6100 sayılı hukuk mahkemeleri kanununun usul ekonomisi ilkesi kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:
“Hâkim yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür. “
Anayasanın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes meşru, vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
Başvurucunun yargılamanın uzun sürdüğüne ilişkin şikayetinin anayasanın 36 maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılama hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi'nin kabul edilebilirlik yönünden incelemesi ve vardığı sonuçlar şöyledir:
Bu konuda Anayasa mahkemesince başvurucunun iddlarının açıkça dayanaktan yoksun olmadığını tesbit etmiştir. Ayrıca makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmiştir.
Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınmıştır.
Somut başvuru açısından sürenin başladığı tarih tam yargı davasının açıldığı 18- 4 -2.011 tarihidir. Sürenin bitiş tarihi ise kararın kesinleştiği 4-10- 2.018 dir
.Anılar ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında başvuruya konu olaydaki 7 yıl 5 ay 16 günlük yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
Devletin pozitif yükümlülüğünün bir parçası olarak usul yükümlülüğü bu yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu anlamda öncelikle devletle bu anlamda öncelikle devlet, uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünü yerine getirmelidir. Söz konusu pozitif yükümlülük olayın meydana gelme şekli ile etkisi ağırlığı ve sonuçları bakımından yapılacak değerlendirmelere ve olayın kim tarafından nasıl gerçekleştirildiği konusunda aydınlatılmasını gerek tıklar. Ancak bu yükümlülük, her durumda ceza soruşturması yargılaması yapılması zorunluluğu çevirmez. Nitekim yargısal sistem kurma yükümlülüğü olayın koşullarına göre hukuki ve idari yolların devlet tarafından oluşturulmasıyla da yerine getirilebilir bu bağlamda bazı durumlarda disiplin soruşturması ile dahi devletin aydınlatma yükümlülüğünün yerine yerine getirilmesi mümkün olabilir.
ADİL YARGILANMA HAKKI, MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKI, MAKUL SÜRENİN ÖLÇÜTLERİ, MAKUL SÜRENİN AŞILMASI
Adil yargılanma hakkı temel haktır, birçok unsurdan oluşur:
-Makul sürede yargılanma hakkı.
-Etkili başvuru hakkı.
-Bağımsız bir mahkeme tarafından yargılanma hakkı .
-Mahkemenin verdiği kararı gerekçeli olarak öğrenme hakkı
Bu unsurlardan olan makul sürede yargılanma hakkı, yargı yoluna başvuran herkesin mümkün olan en kısa sürede yargılanması anlamına gelmektedir. Ancak bazı durumlarda yargılama gereğinden fazla sürüncemede kalarak kis¸inin hakkının teminini geciktirmektedir. İşte bu gibi durumlarda olağan kanun yollarında, lehe sonuç alınamaması halinde anayasa şikayeti yoluna başvurmak suretiyle uğrranılan zararın tazmini talep edilebilir. Tüm temel hakları korumak devletin en önemli görevidir.
Adil yargılanma hakkının asgari standartları, esas olarak AİHS (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) madde 6’da belirlenmiştir. Bu haklar, Anayasamızın 36. maddesinde hak arama hürriyeti başlığı altında düzenlenmiştir.
"Kavram itibariyle hak arama hürriyeti, kişilerin hak arama yoluna başvurup başvurmamada hür olmasını ve kişilerin ihlal edilen bir hakkının telafisi için hukuken tanınan yollara başvurabilmesini ifade etmektedir."
Anayasamızın 36. maddesine göre kişi yasal yollarla ilgili yargı mercileri önünde taraf olarak yargılamaya katılma ve adil yargılanma hakkı sahiptir. Mahkemeye başvurma hakkı, gerekçeli karar, kendi aleyhinde delil sunmama, tarafsız ve bağımsız mahkeme, duruşmada hazır bulunma ve masumiyet karinesi gibi hak ve ilkeler, genel anlamıyla adil yargılanma hakkının mevcut görünümlerindendir. Buradan da anlaşılacağı üzere kişilerin, hak arama hürriyeti güvenceye alınmıştır. Ayrıca Anayasa'nın 37. (Kanuni Hakim Güvencesi), 38. (Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar), 40. (Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması), 125. (Yargı Yolu), 138. (Mahkemelerin Bağımszlığı), 14. (Duruşmaların Açık ve Kararların Gerekçeli Olması) ve 142. maddeleri (Mahkemelerin Kuruluşu), farklı adlarla başlıklandırılmış olsa da adil yargılanma hakkı kapsamında düzenlemeler içermektedir:
Anayasa’nın 141. maddesi doğrultusunda mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Ayrıca AYM, adil yargılanma hakkı ışığında gerekçeli karar ve gerekçelerin tutarlılığı gibi kıstasları da değerlendirip adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediğini belirleme yetkisine sahiptir.
Makul süre içerisinde yargılanma adil yargılanma hakkıı ile bir bütündür. Anayasa’nın 141. maddesinin 1. fıkrasında yazıldığı gibi, “davaların en az giderle ve mümkün olduğunda hızlı bir şekilde sonuca ulaştırılması yargının görevidir. Devlet, yargıya olan güvebi sağlamalı ve bu güveni devam ettirecek her türlü önlemi almalıdır.
Mevcut her olayda kendine özgü durumlar söz konusu olduğu ve bu özgünlülten dolayı farklılık meydana geldiği için, yargılama süresinin makul olup olmadığı her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmektedir. Bu bağlamda makul sürenin ne olduğuna dair belirlenen mutlak bir süre yoktur. Ancak makul sürenin değerlendirilebilmesi için ilke olarak yargılama sürecinin başlaması gerekmektedir.
Mahkeme makul süreyle ilgili değerlendirme yaparken bazı kıstasları dikkate almaktadır. Bunlar davanın karmaşıklığı, başvurucunun tutumu, yetkili mercilerin tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi kıstaslardır. Davanın süresinin malkul olup olmadığı, bu ksıtaslara göre değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, istisnai bir durum olarak işlemlerin belli aşamasındaki tek bir makul olmayan gecikme durumu da ihlal tespitine yol açabilmektedir. Bununla birlikte, istisnai bir durum olarak, is¸lemlerin belli aşamasındaki tek bir makul olmayan gecikme durumu da ihlal tespitine yol açabilmektedir.26 Ancak bu kıstaslar her davanın özelliğine göre değişiklik gösterdiğinden, sürenin aşılıp aşılmadığının tespiti için, her biri mahkeme tarafından ayrı ayrı değerlendirilmekte ve sonuçta yaratmış olduğu etki temel alınmaktadır. 27 Davanın karmaşıklığı kıstası değerlendirilirken, mevcut olayın çözümündeki güçlük, delillerin toplanmasındaki engel, hastalık ya da tutukluluk hali gibi kişiye özel durumlarla, davanın uluslararası boyutu gibi unsurlar dikkate alınmaktadır. 28 Başvurucunun tutumundan dolayı yaşanan gecikmelerden devlet sorumlu tutulmamakta, gecikmelerin devlet kaynaklı olması gerekmektedir.(29) Bu durumda devlet, kendi yönetsel ve yargısal organlarına yüklenecek gecikmelerden sorumludur ve bu konuyla ilgili olarak gerekli dikkati göstermeli ve hızlı hareket etmelidir. 30 AİHM, olayların karmaşık olduğu hallerde yargı süresinin haklı olarak uzayabileceğini kabul etmekte ve yargılamanın uzamasına başvurucunun ya da yargısal makamların sebebiyet verip vermediği hususunu dikkate almaktadır. (31)
Bu doğrultuda aşağıda açıklanan kıstaslar dikkate alınarak davanın makul süre içerisinde bitirilip bitirilmediği incelenmektedir. Sürenin makul olup olmadığını belirleyen ölçüler:
- Yargılama süresi ne kadar zamanı kapsamaktadır?
- Şikayetçinin bu sürenin uzamasında bir kusuru var mıdır?
- Yargılamanın uzamasında yargı makamlarının ve idarenin yanlışı eksiği kusuru ve ihmali var mıdır?
- Dava konusu davanın uzamasına neden olabilecek nitelikler taşımakta mıdır?
Makul bir süre içerisinde yargılamanın gerçekleşebilmesi açısından üç temel ölçüt doğrultusunda hareket edilmelidir. Bunlar dava konusunnu niteliği, başvurucunun tutumu ve yetkili makamların davranışlarının makul sürede yargılanma hakkını etkileyip etkilemediğiyle ile ilgili ölçütlerdir.
SONUÇ
Bu gün ülkemizde yargılama süreçleri çok uzun sürmektedir. Adalet genel olarak gecikmektedir. Bu durum öncelikle yurttaşın yargıya olan güvenini sarsmaktadır. Ayrıca ülkemizde ne acı ki yargı çok ciddi ölçülerde siyasallaşmış ve bağımsızlığını önemli ölçüde yitirmiştir. Daha acısı yargının bu durumu muhalefetteki siyasal partileri çok ilgilendirmemektedir. Siyasal partilerin hukuka karşı duyarsızlığı yurttaşın gelecekteki umutlarını da zedelemektedir. En önemlisi siyasal iktidarın hukuk bilimini hiçe sayması ve kendi koyduğu kuralları hukuk zannetmesidir.
Ergenekon davaları ve 28 Şubat davası yargının ciddi ölçüde yozlaştığı davalardandır. mesela 28 Şubat iddianamesini yazan savcı fetö'cülükten tutuklanmıştır. 28 Şubat davasında suç sayılan tek bir eylem ve olgu yoktur. Suçu kanıtlayacak herhangi bir delil de yoktur. Buna rağmen sadece siyasal nedenlerle 80 yaşının üstündeki pek çok sayıdaki komutan bir çok general haksız olarak cezalandırılmış ve cezaevine sokulmuştur. Yine ne acıdır ki türkiye'nin liberal Demokratların bu konularla ilgili gıkı bile çıkmamıştır. Taraf gazetesinin azgın liberalleri delil uydurma yarışına girmişlerdir. Türkiye de demokrasi savunucusu görünenlerin pek çoğunun nasıl liberal faşist kafalı oldukları gerek ergenekon davalarıyla gerekse 28 Şubat davasıyla çok açık olarak ortaya çıkmıştır.
Yargı kararlarının gecikerek verilmesi yargılamanın makul sürede yapılmaması ülkemiz için ciddi bir tehlike kaynağıdır. Demokrasi demek hukuk devleti demektir. Hukuk devleti demek de adil yargılanma demektir. Adil yargının temeli de makul sürede yargılanma hakkının eksiksiz yerine getirilmesidir. Bunların hiçbirisi ülkemizde yoktur. Yargı tarihi hukukçular ve gerçek aydınlar bu yargı düşmanlığını bu zulüm süreçlerini unutmamalı ve unutturmamalıdır.
Yararlanılan kaynaklar:
-(2018/36513 BAŞVURU NUMARALI 232-11-2022 TARİHLİ ANAYASA MAHKEMESİ KARARININ İNCELENMESİ)
-(Sibel İnceoğllu, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasa, 3. Baskı, İstanbul 2013, s. 209.
İsmail Köküsarı, “Hak Arama Özgürlüğü ve 2010 Anayasa Değişiklikleri, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Y.2011, S.4, s.165.
-Fazıl Sağlam, Anayasa Hukuku Ders Notları, 1. Baskı, Lefkoşa 2013, s. 359. Esasına önelik karar verimesi nat açısından değerlendirilmişitir. Sürenin aşılması sonucunda Anayasa Mahkemesi’017 hakkı telafisi
-TBB Dergisi 2019 (143) Sıla TATLIDİL
-(Ars¸. Go¨r., Yakın Dogˆu U¨niversitesi Hukuk Faku¨ltesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı, sila.tatlidil@neu.edu.tr)