Derya Kömürcü açıkladı: 'AKP seçmeni için de iktidarın büyüsü bozuluyor'

Sahadaki son durumu değerlendiren Yöneylem Sosyal Araştırma Merkezi Araştırmalardan Sorumlu Genel Koordinatörü, AKP'nin kendi seçmeni için iktidarın büyüsünün bozulmaya başladığına dikkat çekti.

cumhuriyet.com.tr

Yöneylem Sosyal Araştırma Merkezi Araştırmalardan Sorumlu Genel Koordinatörü, Siyaset Bilimci Doç. Dr. Derya Kömürcü geçtiğimiz hafta yaptıkları anketlere göre, AKP’nin 2 puana yakın oy kaybederek yüzde 22,5'a kadar gerilediğini duyurdu. Birçok araştırma şirketi de AKP’nin oy oranlarının yüzde 30’un altına düştüğünü açıklıyor.

Evrensel'den Çağrı Sarı'nın sorularını yanıtlayan Derya Kömürcü,  AKP’nin çekirdek kadrosunun ideoloji/dünya görüşü, dini inanç, etnik aidiyet gibi kolay değişmeyen etkenlere sahip seçmen kitlesinin içinde de çözülmeler başladığına dikkat çekiyor. Ve bu durumun önemli bir eşik olduğuna işaret ediyor. Kömürcü bunun nedenini de “ekonomik krizi de içinde barındıran ama ondan çok daha büyük bir yönetim krizi” olarak açıklıyor.

OY KAYBI SÜRÜYOR

İktidarın anketlerde son altı ayda oy kaybettiğini duyurdunuz. “Kur korumalı mevduat hamlesi sonrası” diye de özel bir not düştünüz… O ana kadar anketlerde AKP’nin durumu nasıldı? Kur Korumalı Mevduat açıklaması nasıl etkiledi?

İktidarın oy kaybı aslında iki yıla yayılan bir süreçte küçük küçük ama istikrarlı bir biçimde gerçekleşti. “Kur korumalı mevduat” hamlesi, 2021 yılı içindeki en ciddi düşüşün yaşandığı Kasım ayı sonrasında bir can simidi oldu iktidar için. Hatta doların 18 lira seviyesinden 11 lira seviyesine gerilemesiyle birlikte “iktidarın oy oranında da bir toparlanma yaşanır mı, yeniden seçimi kazanma ihtimali belirir mi?” tartışmalarının başladığını hatırlıyorum. Bunda tabii o tarihte asgari ücrete yapılan “yüksek” orandaki zam da etkili olmuş, seçim ekonomisi yorumları yapılmıştı. Ancak yaşayarak gördük ki bir toparlanma olmadığı gibi oy kaybı devam etti. Son iki ayda da başka bir evreye ulaştı.

Bu ay 2 puan kaybı olduğunu vurguladınız. 2 puan yüksek bir oran. Bu ayın özelliği neydi? Neden bu kadar düşüş yaşandı sizce?

Bu ayın özelliği, bence herhangi bir özelliği olmaması. Yani bu oy kaybını önemli ve kritik kılan, buna sebep olacak özel bir durumun, seçmenin tepki vermesini gerektiren özel bir gelişmenin yaşanmamış olması. Bundan önce küçük oy kayıpları dışında daha anlamlı kopuşları gözlemlediğimiz aylar hep yangınlar, sel felaketleri, Türk lirasındaki aşırı değer kaybı, yönetememe krizine işaret eden skandallar gibi somut gelişmelere seçmenin verdiği tepkiden kaynaklanıyor, ardından belirli oranda bir toparlanmayı beraberinde getiriyordu. Tabii ki bu ay da önceki aylarda olduğu gibi temel belirleyen olarak ekonomik krizin, vatandaşların giderek kötüleşen yaşam koşullarının altını çizmek gerekir. Bugün geldiğimiz nokta, krizin olumsuz etkisine rağmen AKP ve MHP’ye oy verme eğilimi devam eden sadık seçmen kümesinin oy davranışında bir değişim olabileceğini düşündürtüyor. Dolayısıyla uzun bir sürece yayılan birikimin sonunda iktidar seçmeninde bir inanç yitimi yaşanmaya başlandığını söyleyebiliriz.

"BU SEÇMENLER İÇİN İKTİDARIN BÜYÜSÜ BOZULMAYA BAŞLADI"

Diğer anketlere de baktığımızda genel oranlar, kararsızlar dağıtıldığında dahi AKP’nin yüzde 30’un altında kalacağı yönünde. İktidar çekirdek seçmeni kaybediyor tespiti yapılabilir mi? Eğer öyleyse, bu çekirdeği dahi kaybedecek kadar ne olmuş olabilir?

Her partinin çekirdek seçmeni, son derece katı, nüfuz etmesi çok kolay olmayan bir seçmen kümesi. Partilerin farklı oranlara denk gelmekle birlikte hemen hepsinin çekirdek seçmeni var. Bu seçmen kümesinin oy davranışı üzerinde etkili olan temel belirleyicinin ne olduğunu incelediğimizde ideoloji/dünya görüşü, dini inanç, etnik aidiyet gibi kolay değişmeyen etkenlerin öncelikli olduğunu görüyoruz. Ülkede tüm olup bitenlere rağmen AKP’nin belirli bir seviyenin altına düşmüyor olmasının nedenini ben burada arıyorum. Ülkenin kötü yönetildiğini düşünen, parlamenter sisteme geri dönmek isteyen, pek çok konuda muhalefetin görüşüne daha yakın hisseden ama AKP ve MHP’ye oy vermeye devam etme eğiliminde olan seçmenler olduğunu biliyoruz. Şimdi sanırım bu seçmenler için iktidarın büyüsü bozulmaya başladı. Sorunların çözüleceğine dair inanç yittiğinde, yaşamınız da her gün biraz daha çekilmez bir hal alıyorsa, buna tepki göstermemeniz çok güç.

İktidarın kaybettiği seçmen, kararsızlarda mı kalıyor, muhalefet seçmen kazanabiliyor mu?

İkisi de doğru. Kararsızlar ve oy kullanmayacakların önemli bir kısmı iktidara oy vermiş olanlar. Ama muhalefete geçiş olmadığını söylemek yanlış. Hem CHP’ye hem İYİ Parti’ye hem de oy oranları daha düşük seviyelerde kalan diğer partilere bir geçiş olduğunu görüyoruz. Zaten AKP ve MHP’den kopanlar sadece kararsızlar içinde kalıyor olsaydı kararsızların oranının bugün ölçtüğümüzden en az on puan daha fazla çıkıyor olması gerekirdi.

"U DÖNÜŞLERİNİ GÖRÜP DE..."

Son dönem çeşitli hamleler yapıyor Erdoğan. Örneğin dış politikada U dönüşleri yaşanıyor. NATO’da İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğini veto ederken, birden anlaşma imzalıyor. BAE ya da Suudi Arabistan gibi ülkelerle büyük gerilimler yaşanırken, birden bahar havası esiyor. Bu gibi hamlelerin halktaki etkisi nasıl oluyor. Seçmenin oy tercihini etkiliyor mu?

Seçmenlerin oy tercihlerini etkileyen faktörleri tekil olaylar üzerinden anlamak pek mümkün değil. Mutlaka siyasal tercih ve tutumları etkileyen unsurlar içinde dış politikayı da saymak gerekir ancak bu etkenlerin birbiriyle nasıl eklemlendiğini anlamak daha önemli. Yani belirli bir anda, diyelim ekonominin seçmen tarafından son derece iyi olduğunun hissedildiği, psikolojik üstünlüğün iktidarda olduğu bir atmosferdeki “güçlü lider”, “dünya lideri” imajının siyasal tercihlere etkisiyle bugün içinde bulunduğumuz koşullardaki etkisi oldukça farklı olabiliyor. Bugün bu hamlelerin zaten inanmaya hazır olanların inancını tazelemenin ötesinde bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Ancak tersinden bakacak olursak, seçmenlerin önemli bir kısmının bizim altını çizdiğimiz U dönüşlerini görüp de oy tercihini değiştirdiğini söylemek de mümkün değil.

Seçimler yaklaşırken, ek göstergenin onaylanması ya da asgari ücret artışı gibi adımlar atacağını biliyorduk. Bu gibi ekonomik ‘iyileştirme’ler kaybettiği seçmeni geri çağırıyor mu?

Bu soru farklı biçimlerde sıklıkla dile getiriliyor. Özünde bir tür seçim ekonomisinin seçmenlerin oylarını satın almaya yetip yetmeyeceğine dair bir çıkarımda bulunmaya çalışıyoruz. Birincisi, ekonomideki durum düzelmediği sürece, başka bir deyişle verdiğinden fazlasını zamlarla, hayat pahalılığıyla almaya devam ettiği sürece bu tür hamlelerin iktidarın oy oranına artış olarak yansıması kolay değil. Bugün sokaktaki vatandaş ücret artışları karşısında, “bana da zam yapma, yediklerime de” diyecek noktaya geldiyse kaybedilen seçmenleri geri kazanmanın çok da mümkün olmadığı görülüyor. İkincisi, Türkiye’nin sorunu ekonomik krizi de içinde barındıran ama ondan çok daha büyük bir yönetim krizi. Sağlıktan, eğitime, adalet sisteminden doğal afetlere müdahaleye kadar hemen her alandaki durum bize devlet kapasitesinde bir aşınma olduğunu gösteriyor. Tam da bu yüzden sadece ekonomik unsurlarla açıklayamayacağımız daha bütünlüklü bir tepki olduğunu düşünüyorum, iktidara, başkanlık sistemine ve onun uygulayıcısı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik.