DEM Parti’den çarpıcı ‘süreç’ çıkışı: Komisyon kurulsun başkanı da CHP’li olsun

İstanbul’da gazetecilerle bir araya gelen DEM Parti eş genel başkanları, olası yeni bir "çözüm süreci"ne ilişkin dikkat çekici açıklamalarda bulundu...

Can Uğur

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncay Bakırhan, 'olası bir yeni süreç' konusunda açıklamalarda bulundu. İstanbul'da gazetecilere açıklamalarda bulunan iki eşbaşkan, olası bir çözüm sürecine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Eşbaşkanlar şu an bir çözüm sürecinin resmi olarak başlamadığının altını çizdi. AKP ve MHP kanadından kimseyle henüz herhangi bir buluşma gerçekleştirmediklerini ifade eden eş genel başkanlar sürecin ‘şeffaflık ve samimiyet’ söz konusu olduğunda başlayabileceğini dile getirdi. Eş genel başkanların konuşmasında öne çıkan bir nokta ise konunun Türkiye ile sınırlı olmadığı ve uluslararası boyutunun da olduğuydu. 

Soldan sağa: DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Dem Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları

'SAMİMİYET' VURGUSU

Tuncer Bakırhan bir süreç başlayacaksa bunun el uzatmaktan öte somut adımlarla olabileceğini dile getirdi. Bir sürece ihtiyaç olduğunun altını çizen Bakırhan ‘o süreç bu süreç midir bilemem bunu hep birlikte göreceğiz ‘ dedi. 

Bakırhan şunları söyledi: 

"Umarım bir sürece dönüşür. Ama şu anda ‘süreç’ diyebilmemiz için kimi iyi niyet adımlarının atılması gerekiyor. Ciddi bir güvensizlik var. Çözüm sürecini yaşadık. Sözde yeni süreç olmaz. Parmak sallamayla yeni siyaset, yeni süreç başlamaz. Daha geçen gün 270’e yakın parti yöneticimiz gözaltına alındı. İl, ilçe eşbaşkanlarımız tutuklanıyor. Hâlâ cezaevlerinden hasta tutsakların cenazeleri çıkıyor. Başka bir sürü şey sıralayabilirim. Biz de ne olduğunu izlemeye, anlamaya, analiz etmeye çalışıyoruz. Kendi kurullarımızda tartışıyoruz." 

Tülay Hatimoğulları da konuya ilişkin dikkat çekici ifadeler kullandı. Terör örgütü PKK’nin tutuklu lideri Abdullah Öcalan ile Kandil (PKK yönetimi) arasında görüşme yapıldığı gazeteci Amberin Zaman tarafından iddia edilmişti, buna ilişkin soruya Hatimoğulları şu yanıtı verdi:  Amberin Zaman’ın haberi ile ilgili bir bilgimiz yok. İmralı ile ilgili bir görüşme durumu var mı onu da bilmiyoruz. Demirtaş ile Figen Yüksekdağ ile Selçuk Mızraklı ile görüştük. DEM Parti’nin durduğu zemin net. DEM Parti barıştan yanadır. Bir savaştan geçiyoruz. Barışın sağlanması bu yüzden çok önemli. Eğer bir süreç olacaksa sadece bir el sıkışmayla olmaz. Bir yol temizliği olmalı. Cezaevindeki arkadaşlarımız da bunu düşünüyor.

Hatimoğulları’nın konuşmasında öne çıkan  ‘Yol temizliği’ vurgusuyla ne kastettiğini “Anayasa Mahkemesi kararlarının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanması, Kanun Hükmünde Kararnamelerin yarattığı mağduriyeti giderek yasal adımların atılması ve bir daha böyle keyfi uygulamaların yaşanmamasına dönük yasal sürecin işletilmesi, demokratik zeminin genişlemesi, Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması“ ifadeleriyle açıkladı.  

BAHÇELİ NİYE SELAM VERSİN?

Tokalaşma ile başlayan sürecin yeni anayasa ile ilgili olup olmadığı sorusuna yönelik Bakırhan’ın cevabından öne çıkan kısımlar ise şöyle:  

Çok şaşırılacak bir durum değil. İç-dış gelişmeler bizi bir yere zorluyor. Türkiye'nin en önemli, en temel sorunundan bahsediyoruz: Kürt sorunu... Bu ülkenin 3 trilyon dolarını yutmuş bir sorundan bahsediyoruz. Dış açığı 512-513 milyar dolar olan ülkemizin 3 trilyon doları güvenliğe, savunma sanayisine, "Kürt ana dilini konuşmasın" diye harcanmış. "Anayasa için araçsallaştırmak", daha ne zaman yapılacağı belli olmayan bir seçimin "ön yatırımı"; bu iki başlık da bence bunu karşılamıyor.

Kaç gündür izliyorum anayasaya bağlayan, bizim kandırıldığımıza kadar götüren bir tartışma var. Biz parti olarak kandırılsak dahi Kürt halkı gidip oy mu verecek? Bir süreç olur mu bilmiyorum ama önceki süreçlerden bir ders çıkarma durumu var. Sayın Bahçeli'nin konuşmalarına bakılırsa aslında sorunun muhataplarını da kendisi belirledi. Kandil'e çağrı yaptı. İmralı'ya çağrı yaptı. DEM Parti'ye çağrı yaptı. Tam da bizim dediğimiz gibi; bu sorun çok aktörlü, çok kapsamlı, geniş bir zemine hitap eden bir sorun olduğu için bence orada bir okuma var.

Anayasa değişikliği ayrı bir mesele. Anayasa sadece siyasi partilerle yapılacak bir şey değil. Toplumsal sözleşmeden bahsediyoruz. Bence biraz izlemek gerekiyor. Ama bu ülkeyi yöneten akıl gerçekten bu süreci araçsallaştırmak mı istiyor? Bir yere mi varmak istiyor? Geçmişten dersler çıkararak gerçekten samimi bir şekilde bu meselenin çözümüne bir yol mu buluyor? Biz de bunu anlamaya çalışıyoruz. Samimi olan hiçbir adıma, hiçbir girişime ‘yok’ diyecek bir siyasi parti, siyasi hareket değiliz. Cezaevleri bizlerle dolu. Kayyımlar bizlere atanıyor... Gözaltına alınan, tutuklanan, soruşturma açılan, dava açılan bizleriz. Katledilen biziz. Özel politikalarla, ikili hukukla; bölge resmen uyuşturucunun, fuhuşun, kriminal işlerin, çürütmenin merkezi haline getirilmiş. Böylesine ağır bir sonuç yaşayan ve en fazla yaşayan sorunun çözülmesini isteyen bir parti, samimi ellere, adımlara, söylemlere, girişimlere duyarsız kalamaz. Onun için peşinen reddetme gibi bir şansa sahip değiliz. Samimiyet görürsek de hiç kimseye sormak zorunda değiliz. Türkiye'nin üçüncü büyük partisiyiz. Biz birisiyle görüşürken niye kapalı kapılar arkasında görüşelim? Açıktan oturup görüşür, kamuoyuyla paylaşırız.

Tuncer Bakırhan, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin tokalaşma hamlesi sırasında neler yaşandığına ve böyle bir hamle bekleyip beklemediklerine yönelik soruya ise şöyle yanıt verdi: Bahçeli'nin gelmesini ve ‘Türkiye barışını sağlamalıyız’ demesini bekleyen var mıydı burada? Beklediğimiz bir şey değildi, onu söyleyeyim. Hatta bize doğru mu geliyor, o arada bizimle SAADET grubu arasına bir çıkış olduğu için oradan mı çıkacak diye düşündük. Grup Başkanvekilimiz Gülistan Hanım yanımdaydı. Kulağıma dedi ki, ‘başkan Bahçeli iki defa mimikleriyle selam verdi'. ‘Yapma’ dedim, ‘Niye sana selam versin?’

Bence önceden çalışılmış hesaplanmış, tartışılmış bir şeydi. İyi de yaptı gelerek. Ben önemsiyorum. Meclis zaten böyle bir zemin için var. Bu zeminde de siyasi partilerin tokalaşması, bir araya gelmesi, sohbet etmesi, meseleleri müzakere etmesi kadar doğal bir durum yok yani. Yoksa meclisin kendisinin bir anlamı kalmıyor.

ÖZELEŞTİRİ KONUSU

Hatimoğulları, Demirtaş ve Yüksekdağ ile olan ziyaretlerine ilişkin de konuştu. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Demirtaş’la özeleştiri vermeleri gerektiği yönündeki sözlerinin de anımsatılması üzerine Yüksekdağ şunları söyledi:  Selahattin Başkan'ı ziyaret ettiğimizde bu özeleştiri meselesinde çok net şunu ifade etti; "Biz ne yapmışız da özeleştiri vereceğiz? Ortada bir suç mu var? Bu bir siyasi intikam davası ve burada özeleştiriyi vermesi gereken bu kadar cezayı yağdıranlardır. Bu konudaki görüşüm net budur." Bazı akıllılar diyor ki ‘Demirtaş içinde yer almasın sürecin’, bazısı da tam tersi yorumu yapıyor. Cumhurbaşkanı'nın kafasının içini okuyamayacağımıza göre ben burada ne yorum yapacağım bilmiyorum. Ama biz DEM Parti olarak bu konuda ne düşünüyoruz, onu biliyorum, onu söyleyebilirim. Selahattin Demirtaş'ın, Figen Yüksekdağ'ın ortada AİHM kararları da varken, Türkiye'nin de AİHM kararlarına uyması gerekirken, serbest bırakılması gerekiyor. Buna bir şey daha ekliyoruz; Selahattin Demirtaş da Figen Yüksekdağ da şunu çok net ifade ettiler: Biz elbette dışarıda olsak barış sürecine daha büyük katkı sağlarız ama içeride de olsak dışarıda da olsak bu sürecin partimizin çizeceği çerçeve etrafında bir parçası olacağız. 

DEMİRTAŞ’TAN TECRİT ÇIKIŞI 

Hatimoğulları, tecrit tartışmasına ilişkinse şunları söyledi: Yol temizliğinde neden öncelikle Demirtaş, Yüksekdağ değil de Öcalan’ın bırakılmasını dile getirdiğimizi sordunuz. Bugün bizzat Demirtaş kendi ağzından söyledi. ‘Kimse böyle bir ikilem yaratmaya kalkmasın’ dedi. ‘Benim de barış sürecinin başlayabilmesi için önkoşulum ya da ilk vereceğim refleks tecridin kaldırılmasıdır (Öcalan’a yönelik)’ dedi. Bu kadar yalın, sarih ve net. Dolayısıyla o da bizim ve herkesin bildiği yolu, adresi gösterdi. Bizim için bütün tutuklu arkadaşlarımız eşit derecede önemli. Böyle bir ayrımımız yok. 

CHP’NİN DURUMU

Olası bir sürecin başlaması durumundan parlamentoda bir barış komisyonunun kurulşmasının önemine değinen Tuncer Bakırhan konuya ilişkin CHP’nin de rol alması gerektiğinin altını çizdi. Bakırhan şunları söyledi: Mecliste bir barış komisyonu olabilir, bence Türkiye'de birinci durumda olan partinin (CHP’yi kastederek)) bir temsilcisi de başında olabilir. Bence en önemlisi Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu meseleye katkı sunması, karşısında durmaması. Biz parti olarak henüz kurulları toplamadığımız için akil insanlar için bir şey demiyorum ama bu meselede geçmişte kafa yoran, mesai harcayan, yazan, çizen bütün aktörlerle bir araya gelmeyi düşünüyoruz. Biraz geçmişi tartışmak, onların geçmişe nasıl baktıklarını, meselenin nerede takıldığını anlamak bizim de önümüzü açabilir.

ÖZEL’E TEŞEKKÜR 

Barışın toplumsallaştırılması gerektiğini belirten Bakırhan Meclis’teki siyasi partilerle de görüşeceklerini söyledi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e de bir teşekkür ileten Bakırhan şöyle konuştu: İlk adımlarımızdan birisi o; siyasi partiler turu. Bu meseleyi onlarla da tartışmak, fikir alışverişinde bulunmak. Ama Cumhuriyet Halk Partisi'nin şu anda durduğu yer kıymetli, önemli. Özgür Özel'in açıklamalarını en azından bu süreç zarfında yaptığı şeyleri çok kıymetli ve değerli görüyorum. Sizin aracılığınızla Özgür Bey'e teşekkür etmek istiyorum. Şu anda iyi bir noktada, en azından karşısında durmayacağını okuyoruz. İlerleyen süreçlerde de fikir alışverişimiz, görüşmelerimiz yoğun bir şekilde devam edecek. Ama Cumhuriyet Halk Partisi olmadan bu iş olmaz."

Tuncer Bakırhan, en önemli rolün Türkiye'nin birinci partisi durumundaki CHP'ye düştüğünü belirtti.