Can Atalay'dan mektup: Benim için artık Meclis bu hücredir
Silivri'deki Marmara Cezaevi'nde tutuklu bulunan TİP Milletvekili Can Atalay, "Hatay halkı için çalışmam engelleniyor. O halde artık benim için TBMM burasıdır, cezaevidir, bu hücredir" dedi.
cumhuriyet.com.trGezi Davası kapsamında halen Silivri’deki Marmara Cezaevi'nde bulunan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, Anayasa Mahkemesi'nin hakkında iki kez hak ihlaline hükmetmesine rağmen Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararı uygulamamasına tepki gösterdi.
Atalay'ın konuya ilişkin mektubu, avukatları tarafından yönetilen kişisel X hesabından yayınlandı.
Atalay mektubunda "Bulunduğum 20 metrekarelik hücreden çıkıp Mecliste yemin etmem, siyaset yapmam istenmiyor. Hatay halkı için çalışmam engelleniyor. Engelleri aşmak gerekiyor. O halde artık benim için Türkiye Büyük Millet Meclisi burasıdır, cezaevidir, bu hücredir" ifadelerini kullandı.
DEMOKRASİ VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ, LAİK SOSYAL DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ İÇİN ENDİŞE DUYAN YURTTAŞLARIMIZA
— can atalay (@CanAtalay1) January 10, 2024
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü için endişe duyarak Anayasa Mahkemesinin verdiği kararların uygulanması beklendiği halde uygulanmadı. Oysa; Anayasa Mahkemesinin bireysel…
Can Atalay şunları kaydetti:
"Demokrasi ve hukukun üstünlüğü için endişe duyarak Anayasa Mahkemesinin verdiği kararların uygulanması beklendiği halde uygulanmadı. Oysa; Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararları temel insan hak ve özgürlüklerin, demokrasi ve hukuk devletinin geleceğini belirleyen kararlardır. Anayasa Mahkemesi kararları hakkımda verilmiş olsa dahi; sahip çıkılması gereken demokrasidir, insan haklarıdır, hukuk devletinin ve hukukun üstünlüğüdür.
Tartışılan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olan bir milletvekilinin özgürlüğüdür. Ancak asıl mesele vatandaşların seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma hakkına sahip çıkabilmektir. Asıl meselemiz demokrasi ve hukukun üstünlüğü olmalıdır.
Hangi şartlar altında olursa olsun bu sorumluluğu yerine getirmek topluma olan borcumdur.
Bulunduğum 20 metrekarelik hücreden çıkıp Mecliste yemin etmem, siyaset yapmam istenmiyor. Hatay halkı için çalışmam engelleniyor.
Engelleri aşmak gerekiyor.
O halde artık benim için Türkiye Büyük Millet Meclisi burasıdır, cezaevidir, bu hücredir.
Dün olduğu gibi bugün de Anayasa’nın uygulanmasını savunuyorum.
Hukukun egemen olması için başta Hataylılar olmak üzere hepimiz için mücadele vermeyi sürdürüyorum, sürdüreceğim.
Yolumuza devam ederken Hatay’da yitirdiklerimizin davasını üstleneceğimizi, 6 Şubat depremleri ile yerle bir olan Hatayı hep birlikte ayağa kaldırmak için canla başla çalışacağımızı, insan canını imar rantı içerisinde bir maliyet kalemi olarak görenlere ve insanımızı bu yıkıma mahkûm eden anlayışa karşı mücadele edeceğimizi söylemiştik.
Keyfiliğin sonucunun otoriterliktir. 100 yılını arkada bırakan Cumhuriyetimiz, ancak demokratik hukuk devletinin kurallarıyla daha da ileri taşınabilir.
Sözümüz, sözdür.
Yolumuzdan dönmeyeceğiz.
Karşı karşıya olduğumuz tehlikelerin farkındayız. Yöneticilerin keyfiliğine, hukuksuzluğuna karşı çıkan bütün yurttaşlarımızı, yan yana duruşumuz ve dayanışmamız kurtaracaktır.
Bu nedenle; hangi mahkeme kararının ne zaman ve ne şekilde uygulanacağını, uygulanıp uygulanmayacağını bir kenara bırakmanın vaktidir. Mücadele ve dayanışmayı sürdürmeye devam etmenin zamanıdır.
Bir kez daha söylüyorum: mevcut durum ve önüme çıkarılabilecek hiçbir engel, beni Hatay halkına karşı olan sorumluluğumu yerine getirmekten alıkoyamayacaktır."