Agrobay işçileri direnişin 30. gününde Cumhuriyet'i ziyaret etti ve yaşadıklarını anlattı
Ağır çalışma koşulları sebebiyle sendikal örgütlenmeye yönelen ve işten çıkarılan Agrobay Seracılık işçileri direnişlerini İstanbul'a taşıdı. Alman ve Rus Başkonsolosluğu önünde basın açıklaması düzenleyen kadın işçiler, açıklamalarının ardından gazetemizi ziyaret ederek süreç boyunca yaşadıklarını anlattı.
İzmir’in Bergama ilçesinde bulunan Agrobay Seracılık şirketinin işçileri, işten çıkarılmalara ve hak gasplarına karşı bir aydır eylemlerini sürdürüyor. Ağır çalışma koşulları ve iş güvenliği eksikliği gibi sebeplerle sendikaya üye olmaya karar veren tarım emekçileri, işten çıkarılmalarının 30. gününde İstanbul'a geldi.
"SÜRÜKLENEREK GÖZALTINA ALINDIK"
11 yıldır Agrobay Seracılık'ta ağır koşullar altında çalıştığını belirten Behice Boran, "Sera çok sıcak oluyor ve erkek işi yapıyoruz. Tehlikeli olabilecek yüksekliklerde çalışıyoruz. İlaç atma işi yapıyoruz ve eldivenimiz olmuyor, verilen maskelerin de filtreleri değiştirilmiyor.
Sendikaya geçtik diye çıkışımız verildi. Son maaşımız ve tazminatımız ödenmedi. Kod 46'dan çıkış verildi. Hakkımız olanı istedik, zaten şirket tazminatımızı vereceğini söylemişti. Çok sert müdahaleye maruz kaldık. 7 tane kadın arkadaşımız sürüklenerek gözaltına alındı. Ayağı kırılan ve kafa travması geçiren arkadaşlarımız var. Polis ve jandarma maalesef bizden taraf değil patrondan taraf oldu" diye konuştu.
İlaç atma işi yaptığı için astım hastası olduğunu aktaran Fatma Yıldırım, "6 yıl Agrobay Seracılık'ta çalıştım. Belimde ve boynumda fıtık oluştu. İlacın içinde çalışıyorduk, 'ilaç geldiği zaman kafanızı çevirin' diyorlardı.
Bir ay zorla ücretsiz izne gönderildim. Kabul etmedim ve çıkmak istedim ancak 'Arzu hanımın emri böyle çıkış yok' dediler. İhtiyacım olduğu için çalışmaya devam ettim. Rapor almamıza rağmen çalışmadığımız günlerin parası kesiliyordu. Resmi tatillerde çalışıyorduk. Çocuklarımızla evde hiç bayram geçirmedik. Tehdit altındaydık, bayramda işe gelmek istemezsek ücretsiz izne yollanıyorduk.
Ne AKP ne CHP hiçkimse destek olmadı. Söz veriyorlar ama hiçbir şey değişmiyor. Sadece haklarımızı istiyoruz. Hırsızlık yapmadık, asıl hırsızlar emeğimizi çalan patronlar, bizim maaşlarımızın üstüne yattılar" ifadelerini kullandı.
"ÜÇ AY AYLIK ALAMADIĞIMIZ OLDU"
İlk işten çıkarılan kişi olan Ayten Yavuz, mühendislerin hakaret ve baskılarına maruz kaldıklarını söyledi ve şöyle devam etti:
"Bergama'da ve Dikili'de sesimizi duyuramayınca İstanbul'a geldik. İş tanımımız dışında ne kadar iş varsa yaptık. Ben kürekle kum bile taşıdım. Baktık olmuyor, koşulların zorluğu var, ücretsiz izin dayatıyorlar sendikaya üye olduk ve işten çıkarıldık. Üç ay aylık alamadığımız oldu. Zaten kazandığımız asgari ücretle zor geçiniyorduk. Ben kod 46 ile çıkarılmadım ama arkadaşlarımın yanındayım. Nerede emek veren bir çiftçi kadın varsa yanındayım."
Jandarma müdahalesi esnasında ayağı kırılan Şirin Yıldırım, "Jandarma ayağıma bastı ve kalkanla vurdu. İki arkadaş yere düştük ve kalkamadık. Bize desteğe gelenlere bile gözaltı yaptılar. Hakkımızı arıyoruz ancak bize geçit vermiyorlar. Çalışırken şarjlı arabadan düştüm ve omurga kemiğimi kırdım. Şirket raporun üstünü tamamlamadı senelik iznimi almak zorunda kaldım. Kod 46 ile çıkarıldığım için iş de bulamıyorum. Bunu kabul etmeyeceğiz" dedi.
"SENDİKA PATRONU RAHATSIZ ETTİ"
Tarım İşçileri Sendikası (TARIM-SEN) Başkanı Umut Kocagöz üyelerine uygulanan tazminatsız kod 46 ile işten çıkarılmalara şu sözlerle tepki gösterdi:
"Ağustos ayı itibariyle sendikanın işletmedeki varlığı belirgin hale gelmeye başladı. Bu da patronu rahatsız etti. Hiçbir yerde patronlar eğer sarı sendika değilse bir sendika örgütlenmesi istemez. 16 yıldır serada çalışmış arkadaşlarımızı 'Verimliliğin düşük' gibi gerekçeler göstererek işten çıkardılar. Ancak biz işten çıkarmanın esasının sendikalaşmaya dayandığını biliyoruz."