‘Zor ikna ettik, aşı yok diyemeyiz’

Hekim Birliği Sendikası’dan Dr.Onur Uysal, yeni yönetmeliğin aile hekimliği sistemini çalışamaz hale getirdiğini, sistemden çıkışların başlayacağını ve bunun da doğal olarak vatandaşın başvurmak için artık aile hekimi bulamayacağını belirtti. Yönetmeliğin yayınlanmasının ardından birçok entegre aile sağlığı merkezlerinde aile sağlığı çalışanlarının istifa ettiğini, bunu aile hekimlerinin de katılacağını öngördüğünü söyledi. Yönetmelikteki temel amacı anlayamadıklarını, teşvik olarak belirtilen parametrelerin birbiriyle zıt uygulamaları mecbur kıldığı, bir teşvik kriterinin sağlanması için diğer kriterden başarısız olunması gerekiyor dedi. Verilecek olan teşviğin kaynağının kesinti yapılacak diğer aile hekimleri olduğu, bunun da iş barışını bozacağını, usulsüz ve etik dışı uygulamaların artacağını vurguladı. Ayrıca Uysal, aşı tedariğine ilişkin sorunlara dikkat çekti. İllerden tedarikle ilgili duyumlar aldıklarını belirten Uysal, “Sonuçta nüfusumuzun yapısı belli. Normal doğum hızı belli. Önümüzdeki yıl, sonraki yıl doğacak çocuk sayısı belli. Buna göre bakanlığın önceden hazırlık yapıp, kesintisiz bir tedarik zincirinin koruyucu sağlık için olmazsa olmaz bir parametredir” dedi. Uysal, “Aşılama karşıtlığının artık tavan yaptığı, popüler olduğu bir dönemde aşı bulunamama gibi bir durum ile çocuklarımızın aşıdan mahrum kalmasını istemiyoruz” ifadelerini kullandı. Uysal, “Aile hekimleri olarak bizim zaten birinci önceliğimiz koruyucu sağlık hizmeti, tedavi etmekten öte insanlar hastalanmasın istiyoruz. Bunun için de en önemli parametremiz, elimizdeki silahımız aşı. Bundaki herhangi bir tedarikte eksiklik olması durumunda sahada zar zor ikna ettiğimiz insanlara ‘aşı yok’ demememiz gerekiyor” diye konuştu. 

‘YENİDOĞAN ÇETESİ, GÜVENİ KIRDI’

Özveriyle,etik değerler ile çalışan hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarımıza karşı Yenidoğan çetesi skandalının sağlık çalışanlarına olan güveni kırdığına da dikkat çeken Uysal, “Bizim söylemimiz ‘aşı hayat kurtarır’. ‘Aşı hastalıklardan oluşabilecek komplikasyonları engeller’ dediğimizde bu güven kırıklığı yaratan durumun direkt etkisi olmasa bile dolaylı olarak birbirini etkileyen kavramlar olarak bakabiliriz” dedi. Uysal, “Sosyal medyanın artık her insanın ulaşmasıyla birlikte yani farklı bir söylem ortaya çıkıyor. Yani toplumda prim kazanılıyor. Aşı karşıtlığı ile alakalı olan sosyal medya hesapları veya popüler hesapların hepsine baktığımızda alternatif bir tedavi veya ürün satma ve işin içinde maddi bir kazanç var. Bizim öyle bir şeyimiz yok. Biz aşı yaptığımız için ekstra bir ücret almıyoruz. Vatandaşlarımızın çocuklarını kendi çocuklarımız gibi hastalanmasın istiyoruz” değerlendirmesinde bulundu. 

‘DEVLET TEDBİRLER ALMALI’

Aşılamanın yüzde 95’in üzerine çıktığında toplumda hastalığın görülmesinin engellendiğine dikkat çeken Uysal, şunları kaydetti:

“Aşı karşıtlığının sadece bireysel özgürlük olarak değerlendirmemesi lazım. Özgürlük dediğimiz kavram başka birinin hakkına girdiğimiz zaman özgürlük olmaktan çıkıyor. Aşı da bunun gibi bir şey. Biz toplumun yüzde 95’ini aşılasak bile yüzde 5 çocukta bu bağışıklık yanıtı gelişmeyebiliyor. Yani biz aşılasak da o çocuk aşılıymış gibi korunamayabiliyor. Bu sebepten aşılanmış çocuklarımızın da, çocuklarının aşılanmasını ihmal eden aileler yüzünden zarar görme riski artıyor. Devletin toplumu korumak adına tedbirler alması gerekiyor.”

Uysal, “Ülkemiz çok yoğun bir göç aldı. Bu göç döneminde gördüğüm kadarıyla çoğu aşılanmamış başka ülkelerden gelen sığınmacılardan dolayı aşılanma ile önlenebilecek bulaşıcı virüs hastalıklarının çoğalması ile alakalı ara ara sıkıntı yaşadık. Biz aslında 2008’lerde, 2010’larda kızamık görmüyorduk. Ama daha sonra bu dışarıdan gelen göçlerle kızamık vakaları görmeye başladık. Aşılama karşıtlığıyla ikisi üst üste bindiği zaman burada bir pik yapmasına sebebiyet verdi” ifadelerini kullandı.