Skolyoz, büyüme çağında şekil bozukluğuna yol açabilir

Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Eyüp Baykara, genellikle çocukluk çağında başlayan omurga eğriliğinin zaman içerisinde ilerleyebileceğini ve büyüme çağına gelindiğinde ciddi şekil bozukluğuna yol açabileceğini bildirdi.

AA

Yaptığı yazılı açıklamada omurga eğriliği olarak da bilinen skolyoza ilişkin bilgi veren Baykara, hastalığın genellikle çocuğun büyüme çağına geldiğinde fark edildiğini, duruş bozukluğu, sağ veya sol yana doğru eğri durma, omuz ve kalça asimetrisi gibi durumların doktora başvurma nedeni olduğunu vurguladı.

Op. Dr. Baykara, "Genellikle çocukluk çağında başlayan omurga eğriliği zaman içerisinde ilerleyebilir ve büyüme çağına gelindiğinde ciddi şekil bozukluğuna yol açabilir. Eğriliğin ilerlemesine bağlı akciğer problemleri ortaya çıkabilir" ifadelerini kullandı.

Çoğu hastada skolyozun, yani eğriliğin neden oluştuğunun bilinmediğini, en sık görülen skolyoz tipi nedeninin "bilinmeyen skolyoz" olduğunu aktaran Baykara, şu bilgileri verdi:

"Diğer sebepler geçirilmiş çocuk felci, doğum sırasında beynin oksijensiz kalmasına bağlı serebral palsi yani beyin felci, doğuştan olan bel veya sırt bölgesinde kese, gergin omurilik sendromu, konjenital yani anne karnından itibaren gelişmeye başlayan skolyoz (genellikle ilerleyici tiptir ve erken bulgu verir), omurga kırıkları, omurga enfeksiyonları, yaşın ilerlemesine bağlı omurga kemiklerinin dejenerasyonu, omurga travması gibi sebeplerde skolyoz gelişmesine zemin hazırlar. Düşük derecedeki skolyoz genellikle bulgu vermez. Hafif bel ve sırt ağrısı görülebilir fakat ağrılar geçici olduğu için çoğu zaman dikkate alınmaz. Orta ve ileri dereceli skolyozlarda gözle görülür biçimde şekil bozukluğu olduğundan aileler tarafından fark edilir. İleri dereceli skolyozda akciğerlerin sıkışmasına bağlı solunum sıkıntıları gelişebilir"

"SKOLYOZ TEDAVİSİNDE UYGULANACAK YÖNTEM EĞRİLİĞİN DERECESİNE BAĞLI"

Skolyoz tedavisinde uygulanacak yöntemin eğriliğin derecesine bağlı olduğunu, hafif eğriliklerde genellikle belli aralıklarla yapılacak kontroller ve fizik tedavi uygulamalarının hastaların şikayetlerini gidermeye ve skolyozun derecesinin ilerlemesini engellemede yeterli olduğunu ifade eden Baykara, "Hafif ve orta dereceli eğriliklerde ve gelişimini henüz tamamlamamış çocuklarda skolyoz korseleri kullanılabilir. Korseler eğriliği tam olarak tedavi etmekten ziyade, eğriliğin ilerlemesini engellemek ve cerrahi sınıra ulaşmasının önüne geçmek için kullanılır. İleri derece skolyozda tedavi cerrahidir. Cerrahi tedavide omurgaya platin konularak eğrilik düzeltilir" değerlendirmesini yaptı.

Op. Dr. Eyüp Baykara, okul tarama programlarının, erken dönemde birçok skolyoz vakasının tespit edilmesine yardımcı olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Bu, hastaların fizik tedavi veya korse ile tedavi edilmesine ve birçok durumda ameliyata gerek kalmadan tedavi imkanı sağlar. Skolyozu olan çoğu insan normal yaşantısına devam eder. Skolyozlu kişiler gebe kalabilmekte ve doğum riski artmadan çocuk sahibi olabilmektedirler. Sadece hamilelik sırasında bel ağrılarında bir miktar artış görülebilir. Genel olarak, omurga eğriliğinin derecesi arttıkça, prognoz kötüleşir. Ameliyat tekniklerindeki daha yeni gelişmeler daha az ağrı ve daha kısa iyileşme süreleri olan daha az invazif cerrahi yöntemlere izin vermiştir.

Cerrahi iyileşme süresi, uygulanan cerrahinin büyüklüğüne göre değişir, bazen fizik tedavi ile birlikte daha uzun hastanede yatış gerekebilirken, çoğu zaman hızlı bir şekilde iyileşme görülür ve erken ameliyat sonrası dönemde fizik tedavi ve rehabilitasyon gerekmeyebilir. Fakat cerrahi sonrası takiplerde mutlaka fizik tedaviyle birlikte hareket etmek gerekir. Tedavi edilmeyen skolyoz, omurganın şiddetli, ağrılı bir şekilde eğilmesine yol açabilir ve bireyin normal çalışamamasına veya normal yürüyememesine neden olabilir. Skolyoz, nadiren nefes almayı tehlikeye atabilir ve ölüme neden olabilir. Bazen, hastalar tedavileri konusunda çok iyimserdir, bu nedenle hastaların beklentilerini tartışmaları ve tedavilerinin uzun dönem etkilerini daha iyi anlamak için doktorları ile sürekli iletişim halinde olmalarını öneririz"