Sabri Ülker Vakfı’nın araştırmasına göre tüketici endişeli: Gıda güvenliği nedir bilmiyoruz!
Toplumun 3’te 2’si gıda güvenliğinin ne olduğunu bilmiyor. Bozuk ve hatalı gıda ürünü ile karşılaşan tüketici, nereye başvuracağından habersiz. Yurttaşlar ALO 174 hattını bilmiyor, bilenlerin de yüzde 62’si şikâyet etmiyor. Buna gerekçe olarak “uğraşmak istemediğini” gösteriyor.
Özlem YüzakViral enfeksiyonların hızla yayılarak salgınlara dönüştüğü bir dönemin içindeyiz. Bağışıklık sistemini güçlendirmek bunun için de sağlıklı beslenmek giderek önem kazanıyor. Öte yandan, küresel ısınmanın tetiklediği iklim değişimi, aşırı yağışlar ve kuraklıklar gıda arzını ciddi biçimde etkilemeye başladı. Bu yüzden hem gıda güvenliği hem de gıda güvenilirliği en yaşamsal sorunlardan biri haline geliyor. Çünkü toplum sağlığındaki bozulma ülkelerin ekonomik yüklerini çok artırıyor.
Peki toplum bunların ne kadar farkında?
"CEZA CAYDIRICI OLMALI"
Sağlıklı beslenme alanında farkındalık sağlamaya yönelik projeler hayata geçiren Sabri Ülker Vakfı, “Pandemi Sonrası Yeniden Şekillenen Gıda Tüketim Alışkanlıkları Araştırması”nı açıkladı. Türkiye’nin her bölgesinde farklı sosyoekonomik gruptan 2 bin 400 kişi ile yüz yüze görüşülerek yürütülen kapsamlı araştırma sonuçları, toplumun büyük bir kesiminin gıdaların güvenliğinden emin olmadığını ortaya koyarken her üç kişiden birinin bozuk/hatalı gıdayı nereye şikâyet edeceğini bilmediğini gösteriyor.
Doğu Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Erol’un liderliğinde hazırlanan araştırma, gıda tüketim alışkanlıklarına ışık tutan pandemi sonrasındaki en kapsamlı araştırmalardan biri olarak öne çıkıyor. Araştırmaya katılanların önemli bir kısmı, gıda ürünlerinin geçmişte daha güvenilir ve ulaşılabilir olduğunu düşünüyor. Her 10 katılımcıdan yaklaşık yedisi, gıda kontrolünün yeterince yapılmadığını düşünüyor. Böyle düşünenlerin yüzde 62.7’si gerekçe olarak “yaptırımların/cezaların caydırıcı olmaması” yanıtını veriyor. Tüketicilerin yüzde 48.3’ü “denetleme için mevzuatta eksiklikler olduğunu düşünüyorum” derken yüzde 36’sı, “denetleyici kurumlarda çalışanların yetkilerinin sınırlı olduğunu” belirtiyor. Araştırmaya göre her 10 katılımcıdan üçü, bozuk veya hatalı gıda ürünüyle karşılaştığını ifade ediyor. Toplumun yarısı, böyle bir durumda ALO 174 hattının aranabileceğinden haberdar olmasına karşın katılımcıların yüzde 31.6’sı, böyle bir hattın varlığından habersiz olduğunu ifade ediyor. Bozuk ve hatalı gıdayı şikâyet etmeyenlerin yüzde 62.1’i, şikâyet etmeme nedeni olarak “uğraşmak istememe” yanıtını verirken yüzde 51.6’sı, “sonuç alamama” düşüncesiyle şikâyette bulunmadığını belirtiyor.
"GÜVENSİZLİK VAR"
Araştırma bulgularını Cumhuriyet’e değerlendiren Erol, gıda güvenliği kavramının toplumda oturmamasını, toplumun bu konularda doğru ve güvenilir bilgilerle yeterince aydınlatılmaması ile ilişkilendiriyor. Erol, bu konuda gerek kamu otoritesinin yaptığı kontrol ve denetimlere ilişkin çalışma sonuçlarını toplumla paylaşmasının, gerekse gıda güvenliği alanında öne çıkan bilim insanlarının tüketiciyi doğru bilgilerle aydınlatmasının büyük önem taşıdığını söyledi. Erol, “Toplumda özellikle gıda güvenliği ve denetimler konusunda endişeli bir hava ve güvensizlik hâkim. Bu noktada gıda güvenliği ve halk sağlığını korumaya yönelik gerekli tüm tedbirler alınmalı, toplumu bilinçlendirecek çalışmalar yürütülmeli. Gıda güvenliği ve beslenmeye ilişkin sorunların büyük ekonomik yükleri de beraberinde getireceği unutulmamalıdır” dedi.
KANSER İLK SIRADA
Yine araştırmaya göre gıda ile ilişkilendirilen başlıca sağlık sorunlarında kanser yüzde 34,4 ile ilk sırada yer alırken obezite yüzde 25 ile ikinci, diyabet yüzde 19.5 ile üçüncü sırada yer alıyor.