Her yıl 6 milyon kişinin başına geliyor… Yaz sıcaklarında hayati sonuçlar doğurabilir!

Sağlık Bakanlığı, her yıl yaklaşık 6 milyon kişinin bu sorunu yaşadığını belirtiyor. Yaz sıcaklarının her geçen gün arttığı şu günlerde sağlık açısından dikkat edilmesi gerekenler listesinde besin zehirlenmesi ilk sıralarda yer alıyor. Zira artan ısı, mikropların üremesi için gereken şartları daha elverişli hale getiriyor. Bu mikropların ürediği gıdaların tüketilmesiyle yaşanan besin zehirlenmeleri özellikle kronik hastalığı olan, çocuklar, yaşlılar ve hamileler için büyük risk taşıyor, hatta ölümcül sonuçlara yol açabiliyor.

cumhuriyet.com.tr

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Edvin Murrja, besin zehirlenmesine yol açan mikroba göre belirtilerin farklılık gösterdiğini vurguluyor ve “Yalnızca belirtilerin çeşitleri değil, belirtilerin görülme süresi de değişir. Bazen besinin vücuda alınmasından sonraki birkaç saatte görülebilen belirtiler bazen günler sonra ortaya çıkabiliyor. Ancak başlıca belirtilerin bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal (su gibi veya kanlı) ve ateş olduğunu söyleyebiliriz” diyor. 

HAYATİ SONUÇLAR DOĞURABİLİR

Dr. Edvin Murrja, besin zehirlenmesine yol açan virüs ve bakterilerin tek bir tip olmadığını, norovirüs veya rotavirüs gibi virüslerin yanı sıra salmonella, E.coli gibi bakterilerin veya küçük kurtlar gibi parazitlerin de enfeksiyona yol açabileceğini ifade ediyor. Enfeksiyon etkenlerinin besinlere bulaşma yollarını ise şöyle sıralıyor: 

Besinleri hazırlayan kişi hastaysa elleri aracılığıyla yiyeceklere bulaştırabilir. 

Uygun olmayan koşullarda saklanan yiyeceklerdeki mikroplar el ya da yeme yoluyla insana geçer. 

Besinler iyi yıkanmadıysa ya da üzerlerindeki bakteriler ölene kadar pişirilmediyse hastalık oluşturabilir. 

Yiyeceklerin hazırlanmasında kullanılan kesme tahtası veya bıçaklar düzgün temizlenmediyse yiyeceklerdeki mikrop diğerlerine de bulaşabilir.

“Belirtiler birkaç saatte de görülebilir birkaç gün sonra da”

Murrja, besin zehirlenmesine yol açan etkenlere göre belirtilerin farklılık gösterdiğine dikkat çekiyor ve “Bazen besinin vücuda alınmasından sonraki birkaç saatte görülebilen belirtiler bazen günler sonra ortaya çıkabiliyor. Ancak başlıca belirtilerin bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal (su gibi veya kanlı) ve ateş olduğunu söyleyebiliriz. Nadir olarak da görme bozukluğu, sersemlik, eller ve kollarda uyuşma, karıncalanma gibi nörolojik bulgular da olabilir” diyor. 

 

BU ŞİKAYETLER VARSA HEMEN HASTANEYE GİDİN!

Peki, ne zaman sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir? Çocuk, yaşlı, hamile veya kronik hastalığı olan kişilerin derhal hastaneye gitmesi gerekiyor. Bahsi geçen risk grubunda yer almayan kişilerin ise şu belirtilerin görülmesi halinde acilen hastaneye gitmesi tavsiye ediliyor: “Ateş 38.5 ve üzerindeyse; günde 6’dan fazla tuvalete gitmek gerektiyse; dışkıda kan varsa; karın ağrısı çok şiddetliyse; sıvı kaybına rağmen iştah yoksa; yorgunluk, ağız kuruluğu, kas krampları, koyu renkli idrar gibi susuzluk belirtileri geliştiyse”. 

Besin zehirlenmesi tanısı konulması için, hekim belirtileri ve hastanın bir hafta içinde tükettiği gıdaları inceliyor. Tansiyon, nabız, ateş ve kilo değerlerine bakılıyor, gerekli görülürse kan ve dışkı testi yapılıyor. Vücutta sıvı eksikliği varsa takviye ediliyor ve belirtilere yönelik tedavi planlanıyor. Besin zehirlenmesinde nadiren antibiyotik gerekiyor. Hangi etkenden etkilenildiği bilinmese bile zehirlenme vakalarında hasta genellikle birkaç gün içinde tedaviye cevap verip iyileşiyor. 

Dr. Edvin Murrja, besin zehirlenmesi durumunda yapılması gerekenler hakkında şu bilgileri verdi: 

Elleri sık sık yıkamak çok önemli. En az 20 saniye yıkanmalı ve mutlaka iyi bir sabun kullanılmalı. Ellerin mutlaka yıkanması gereken durumların başında ise şunlar geliyor: Tuvalete gittikten sonra, bebek bezini değiştirdikten veya hayvanlarla temas ettikten sonra… İyi yıkanması gerekenlerin başında tencere, tava, çatal ve kaşık gibi yiyecek malzemeleri de geliyor. 

Yazın buzdolabının sıcaklık ayarını kontrol edin. Yiyecek ve içeceklerin bozulmaması için buzdolabının 4 derece ve onun altında olmalı. Dondurucu kısmının sıcaklığı ise en az -18 derecede tutulmalı. 

ÇİĞ YİYECEKLERDEN UZAK DURUN

Edvin Murrja, özellikle az pişmiş ve çiğ yiyeceklerin enfeksiyon etkenlerinin hızlıca üreyebileceği bir ortam olduğunu belirterek nelere dikkat etmemiz konusunda şu bilgileri veriyor: 

Az pişmiş seviyorsanız bile, yazın az pişmiş etlerden uzak durun. Kaynatma ya da buharda uzun süre pişirme yöntemini tercih edebilirsiniz. 

Pişirdiğiniz yemekleri oda sıcaklığına gelir gelmez, buzdolabına koyun. 

Çiğ etlerin hazırlanması ve saklanması sırasında diğer yiyeceklerle temas etmemesi gerekir. Zira, temas zararlı bakteri ya da virüs gibi etkenlerin bulaşmasına neden oluyor. 

Çiğ ya da yarı çiğ etleri keserken kullandığınız bıçak, kesme tahtası ve maşa gibi aletleri temizlerken çevreye su sıçramamasına özen gösterin. Zira bu yiyeceklerdeki enfeksiyon etkenleri suyla birlikte çevreye ve orada yapılacak yiyeceklere bulaşabilir. 

Pastörize ya da kaynatılmış süt kullanın. Çiğ süt içmeyin, çiğ süt ile yapılmış dondurma ve özellikle yumuşak peynir tüketmeyin.

MEYVE VE SEBZELERİ İYİ YIKAYIN

Yazın bol miktarda tüketilen sebze ve meyvelerin çok iyi yıkanması, hatta sirkeli suda bekletilerek temizlenmesinin yararlı olacağını belirten İç Hastalıkları Uzmanı Edvin Murrja şunları söylüyor: 

Meyve ve sebzeleri bol suda ve akar suda yıkayın. Bir kaba doldurulmuş suda yıkamak iyi temizlenmesi için yeterli değildir. Ayrıca marul gibi zor yıkanan besinleri, sirkeli suda bekletmekte yarar var. 

Salata malzemelerinin iyi yıkanması kadar, yapıldıktan sonra üstü açık ve oda sıcaklığında bekletilmemesi çok önemli. Bekleyen salatalık, riskli olabilir, yemeyin!