Tuna kıyısında bir gün...

Sisler içinde Tuna’nın kıyıları. Yamaçlarda üzüm bağları. Dik yolun iki yanı hafif kar kaplı. Uzaklardan geçen tren sabah sessizliğini bozuyor. Sislerin ardında güneş. Bugün hava güzel olacak Tuna kıyılarında. Regensburg’da.

Ahmet Arpad / Almanya (Starnberg)

Tepede bir tapınak. Büyük bir Yunan tapınağı. Yaklaşık 180 yıl önce Bavyera Kralı I. Ludwig’in kalıtı. 365 mermer basamak Tuna Nehri’ne ve ovaya bakan bu görkemli tapınağa uzanıyor. Alman ırkının “övgü tapınağı” Walhalla’ya Hitler; 6 Haziran 1937’de “Yapıtlarında Almanlık damarı var” dediği besteci Anton Bruckner’in büstünü koydurtmuştu. O gün yaklaşık 200 bin insan akın akın Regensburg ve tapınağa gelmişti. Törene 800 kişilik bir koro eşlik etmişti. Sonraki yıllarda Neonazilerin her 6 Haziran’da burada toplandığı biliniyor. Sislerin ardından güneş çıkıyor. Uzaklardan bir köprü görünüyor. Kocaman! Tıpkı önünde durduğum tapınak gibi. Çevresine hiç uymayan bir yapı. Bu, yüzyılın Bavyera Kralı (!) Franz Joseph Strauss’un Regensburg’lulara armağan ettiği karayolu köprüsü.

Daha ötelerde, sisler arasında kilise kuleleri, tarihi yapılar, eski taş evler. Regensburg, 2000 yıllık bir kent. Taş köprüleriyle ve yapılarıyla, alanlarıyla, sokaklarıyla, buralarda yaşayan rahat, cana yakın insanlarıyla... Tarih ve gelenek adım başında, kiliselerin Gotik kulelerinde, evlerin taş kemerlerinde, daracık sokakların taşlarında. 

MOZART DA BURADAYDI

Roma Kralı March Aurel’in. İsa’dan 179 yıl sonra kurduğu Regensburg Ortaçağda Avrupa’nın en büyük ticaret, politika ve sanat kentlerinden biriydi. 18. yüzyılda Mozart yaşamının bir bölümünü severek burada geçiriyor. 1786’da Goethe, “Regensburg çok güzel bir yer” diye yazıyor gezi günlüğüne. Kentin biraz dışında yamaçlar bağlarla örtülü. Şaraplık üzüm yetişiyor buralarda, Romalılardan günümüze dek.

Karaormanlar’dan gelen Tuna Nehri Regensburg’da genişliyor, büyüyor. Kayaları yararak güneydoğuya yolunu sürdürüyor.

Kendine vadiler açıyor. Düşler içindeki küçük köylerin, burçlu kalelerin, yüksek şatoların, sık ormanların arasından geçiyor. Her şey tablo gibi. Regensburg’un taş sokakları gezmekle bitmiyor. Eski çağlarda at arabalarının geçtiği bu daracık sokaklar günümüzde her türlü araca kapalı. Sağ, sol eski yapı.  Romalıların yaptığı; ortaçağın bozamadığı, dünya savaşlarında düşmanın bombalamadığı günümüz insanının da yolları genişletmek amacıyla yıkmadığı yapılar. Giriş katlarında dükkânlar, lokantalar, kahveler, butikler ve birahaneler. Hepsi de küçük ve sevimli.

Biraz ileride büyükçe bir alan. Orada bir heykel. Heybetli ve gururlu duruyor. Taş kaidesinde bu kişinin Avusturya prensi Don Juan olduğu yazıyor. Heybetli duruşunun nedeni, Kaptanıderya Müezzinzade Ali Paşa’nın şehit düştüğü 1571 İnebahtı Deniz Savaşı’nda Osmanlı donanmasını yenmesi olacak...

mail@ahmet-arpad de