Telefonu kapan Londra’yı geçti - Gülseren Tozkoparan Jordan

Bugünlerde genç kuşak için işin en kötüsü her şeyin o küçük kutunun içinde olması; cüzdan, ulaşım kartları, biletler, ne ararsanız… Telefonu ekrana gösterip dıt dıt sesi çıktıktan sonra hemen her yerin kapısı açılıyor, açıl susam açıl!

Gülseren Tozkoparan Jordan

Bir barda öğrenci arkadaşlarıyla oturuyordu, tuvalete gitmesi gerekti. Gözü masanın üstündeki cep telefonuna kaydı, yanına alacaktı ama düşürme riskini düşündü ve arkadaşlarının gözü önünde kalması daha güvenli diye bıraktı. Birkaç dakika sonra masaya döndü, telefon bıraktığı yerde yoktu. Sordu, kimsenin telefonun orada olduğundan haberi bile yoktu. O arada masaya gelip giden biri oldu mu diye konuşulurken birisi hatırladı. Evet, bir gazete satıcısı gelmişti (sokaklarda sık rastlanılan) masaya gelip gazeteleri masanın üstüne bırakıp satmaya çalışmış, kimse istemeyince de alıp gitmişti, muhtemelen alttaki telefonla beraber.

AÇIL SUSAM AÇIL!

Pub sahibi gizli kamera kayıtlarını müşterilerine göstermenin yasak olduğunu söyledikten sonra kendisi izleyip tahminleri doğruladı ama atı alan Üsküdar’ı geçmişti. Âdettendir diye polise haber verilse de kimse bir şey çıkmayacağını biliyordu, nitekim çıkmadı da. Bugünlerde genç kuşak için işin en kötüsü her şeyin o küçük kutunun içinde olması; cüzdan, ulaşım kartları, biletler, ne ararsanız… Telefonu ekrana gösterip dıt dıt sesi çıktıktan sonra hemen her yerin kapısı açılıyor, açıl susam açıl! Dolayısıyla yapılacak şey acilen tüm kartların iptali oldu. Boşuna denmemiş, “Bütün yumurtaları aynı sepete koymayın” diye.

Genç öğrenci için en zoru durumu ailesine açıklamaktı! Zira bu telefonu (ikinci el de olsa) alalı daha bir hafta olmuştu, diğeri kullanılamaz haldeydi. Üstelik önceki hafta Koreli arkadaşı sokakta yürürken telefonundan adres baktığı sırada bisikletli birinin hızla gelip telefonu alıp kaçtığını, kızcağızın can havliyle bisikletlinin arkasından tutsa da sürüklendiği için bırakmak zorunda olduğunu ve daha yeni aldığı sıfır telefonun gözleri önünde uçup gittiğini anlattığında annesi, “Aman aman dikkatli ol” diye tembihlemişti. Durumu anlatmak için annesini dizüstü bilgisayarındaki WhatsApp’tan aradığında nasıl anladıysa annesinin ilk sözü, “Telefonun mu çalındı?” olmuştu. Koreli arkadaşından önce de Japon bir öğrencinin telefonu aynı şekilde sokakta kapılıp çalınmıştı. Bazen ne kadar dikkat etseniz de olacak oluyor işte.

Bazı telefonlarda süper güvenlik önlemleri varmış, telefon çalındıktan sonra açıldığı ilk anda hangi ülkedeyse gelen sinyalden anlaşılırmış. Bu iki genç kıza sinyaller Çin ve bir Afrika ülkesinden gelmiş, yani telefonu alan çoktan Londra’dan uçup gitmiş.

ANLATMAKLA BİTMEZ

Çalınan telefonları anlatınca konu açılır, herkes kendi hikâyesini anlatır ya bu vesileyle öğrendim ki bir İngiliz polis akrabamız da barda telefonunu aynı şekilde masadan çaldırmamış mı! Kamera kayıtlarını izlettirmek istemeyen bar sahibine polis kimliğini gösterip de “Şimdi izleyebilir miyim” diye sorunca adam çaresiz izin vermiş ama intikamı acı olmuş. Görev başında değilken polis kimliğini ve onun getirdiği gücü kullanmaktan ceza yemiş, meslekten atılmaktan zor kurtulmuş. Halbuki görev başında değilken bir olay görür de müdahale etmezse bu kez de suçlu duruma düşermiş polisler.

Bu tür hırsızlıklarla ilgili o kadar çok hikâye var ki Londra’da anlatmakla bitmez. Dertler pazara çıkmış da herkes kendi derdini satın almış misali başkalarınınkini duyunca susuyoruz. Son olarak bir Türk gazetecininkini duydum. A. Arman bir mağazada cebinden çaldırdığı telefonunun hikâyesini Instagram’da anlata anlata bitiremedi. 

GÖZÜMÜZÜ AÇALIM

Anlattılanlara göreyse polis, bu konuda umursamaz bir tavırla kayıt alıp gönderiyormuş. 1948 İtalyan yapımı “Bisiklet Hırsızları” filminde ekmek parası kaynağı, zorluklarla aldığı bisikletini ilk günden çaldıran Antonio, polisin ilgisizliği nedeniyle çaresiz kalıp küçük oğluyla kendi aramaya başlar. 

O zamandan bugüne telefonu çalınanlar için ilginç olansa polisin değişmeyen tavrı. Gördük ki polis de ilacı olsa keline sürecek hesabı, kendi telefonu çalındığında bile çaresiz. Sözün özü, yerine göre az ya da çok risk her yerde, her tür dolandırıcı ve hırsız dört bir yanımızı sarmış durumda. Gözümüzü dört açmak, polis ve olayı yaşayanların öğütlerine kulak vermek gerek.