Tabletten deftere dönüş

Biri İsveçli, diğeri Danimarkalı arkadaştılar. Ülkeleri arasında sınır yoktu; pasaporta, vizeye gereksinim duymuyorlardı. İki ülkeyi birbirine denizyoluyla bağlayan dünyanın en uzun köprülerinden Öresund’un Danimarka ayağında duruyorlardı. Karşıda, ölgün ışıklarıyla sisler içindeki Malmö görünüyordu.

Ali Haydar Nergis - İsveç (Malmö)

İsveçli, arkadaşına sordu: “Eeee, nasıl geçti günün, neler yaptın bugün.”

Danimarkalı yanıtladı: “Yorgunum. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen’in parlamentoda yaptığı konuşmayı hazırladım bugün. Söylevin, insan dışındaki bir el tarafından hazırlandığını kimse fark edemedi. Doğrusu, konuşmanın içeriği biraz zayıftı. Duygusal dozu eksikti... Ne yapalım, yapay zekâ teknolojisinin sınırları şimdilik buraya kadar. Duygu yanımız hep eksik kalıyor bizim. Çünkü, mimiklerimiz, yüz, göz ifadelerimiz insanlar tarafından programlanıyor. Yüzümüzün duyarlı bir anlam kazanabilmesi için teknolojinin daha uzun bir zamana gereksinmesi var. Ne denli programlanırsak programlanalım, gerçek duyguyu yakalayamıyoruz. Yüzümüzde, içtenlikli bir gülümsemeyi hiçbir zaman bulamayacaklar. Bir yanımız hep iğreti, hep mekanik kalacak...Çok karmaşık konulara daldım değil mi? Neyse senden ne haber? Sen neler yaptın?”

SANAL MEKTUP

“Aslında, benzer çok yanımız var” dedi İsveçli, “Ben de okullar tatile girmeden kısa bir süre önce küçük bir şanssızlık yaşadım. Bir İsveç okulunda, öğrencilere ev ödevi hazırlıyordum. Ancak, insan zekâsı çok çabuk fark etti ödevlerin benim tarafımdan hazırlandığını...”

“Nasıl yani?”

“Öğretmen, günler öncesinden öğrencilerine bir ev ödevi vermişti. Herkes annesine, babasına sanal birer mektup yazacaktı. Liseye giden çocuklar, mektubun ne demek olduğunu bilmiyorlardı. Sonunda bunun ‘mesaj’ anlamına geldiğine karar verdiler. Bir hafta sonra sınıfta ‘mesaj’lar okundu. Ev ödevlerinin hepsi birbirine benziyordu. Sanal mektupların sözcükleri aynıydı. Ev ödevlerini, arama motorlarımızdan kopyalamışlardı...”

Bu sohbetteki İsveçli, kullanımdaki tablet bir bilgisayardı. Danimarkalı ise düpedüz bir robottu; yumuşatılmış adıyla bir “yapay zekâ”ydı...

“Yapay zekâ”, Damimarka Başbakanı Mette Frederiksen için hazırlamış olduğu konuşma metnini koydu arkadaşının önüne. Frederiksen, parlamentoda yapay zekâ tarafından hazırlanmış konuşma metnini okuduktan sonra, robotların, insanlığın geleceği üzerindeki rolleri üzerinde durdu. Yapay zekânın, artık hikâye yazabildiğini, resim çizebildiğini, fotoğraf çekebildiğini vurguladıktan sonra şunları söyledi: “Şu anda size yaptığım bu konuşmayı, ben veya başka bir kişi değil, bir yapay zekâ hazırladı. Sizler de bu metnin insan veya bir robot tarafından hazırlandığını ayırt edemediniz. Bundan sonraki hükumet çalışmalarımızda da yapay zekâdan çok yararlanacağız. Böyle bir gerçeği ifade edebilmek, büyüleyici olduğu kadar da ürkütücü. Bilgisayar teknolojisinin ve yapay zekânın bizi nerelere götüreceğini henüz bilemiyoruz.”

20 YILLIK SİSTEM

İsveç okullarında, yaklaşık 20 yıl önce kitap, kalem, defter terk edilmiş, neredeyse eğitimin bütün aşamalarında bilgisayar sistemine geçilmişti. Tablet bilgisayarlar, kitabı, defteri unutturmuş okullardaki kâğıt tüketimi azalmıştı. Kalemle defter üzerinde basit toplama-çıkarma hesabını dahi yapamıyorlardı. Son günlerde, İsveçli bir baba, çocuğunun devam ettiği okulun müdürüne şöyle yakınıyordu: “Oğluma, ‘Çok içedönük yaşıyorsun. Hiç arkadaşın yok. Sokağa çık, arkadaş edin!’ dediğimde, oğlum; ‘Baba, benim arkadaşım var, her gün görüşüyoruz’ dedi. Şaşırdım, ‘Hani, arkadaşın nerede, ben neden hiç görmüyorum’ diye sorduğumda, ne yanıt verdi biliyor musunuz: ‘Baba, benim arkadaşım Japonya’da, her gün bilgisayar aracılığıyla görüşüyoruz’”.

İLETİŞİMİ ETKİLEDİ

İsveç, tablet-bilgisayar ağırlıklı eğitim modelini terk etmeye hazırlanıyor. Uygulama olumsuz sinyaller vermeye başladı. Çocukların okuma, yazma ve zekâ becerileri giderek durağanlaşıyordu. Aralarındaki iletişim azalıyor, arkadaşlıkların yerini bilgisayarlar alıyordu. Üniversitelerin, araştırma kuruluşlarının raporları da bu olumsuz gidişi doğruluyordu.  

Demiş ya bizim Köroğlu, “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu...”

alihaydarnergis@gmail.com