Şetaret denizkızları çağırırsa fena

Zamanlaması pek mükemmel; Alberta kentliğinde, kırlığında okullar tatil oldu, çocuklara eğlence lazım. Walt Disney film şirketi bu işleri iyi bilir, çocuklar kadar ebeveynlerin de ilgisini çekecek harika yapıtlar hazırlayıp sinemalara gönderir.

Mahmut Şenol / Kanada (Alberta)

Bu kez sinema tarihinde pek çok versiyonu yapılmış ama şimdi en son animasyon teknikleriyle görselliği muhteşem bir denizkızı hikâyesine el atıldı. “The Little Mermaid-Küçük Denizkızı” filmi şimdi ABD ve Kanada’nın beyazperdelerindedir, ardından da dijital platformlarda ev ekranlarına gelir. Denizkızımız bu kez, suya ayağını sokmaktan başka denizle alakası olmayan karadaki prenses Eric’e âşık olur, denizin şeytanı kötü Ursula’yla mücadele eder, falan filan; hikâyesi bildik şıpır şıpır köpük, balık, yosun, deniz ve yakamoz dolu bir şey…

Geçtiğimiz mayıs ayında gösterime çıkmış, 260 milyon dolarlık bütçesiyle epeyi iddialı olan bu filmin denizkızını 23 yaşındaki Afrika kökenli Halle Bailey canlandırıyordu. ABD ve kısmen Kanada’nın kamuoyunda derhal pozitif ayrımcılığa meydan açan siyahi bir kadın oyuncunun rol almasına ait tercih, bir yandan da halen derinde bir ırkçılığın koyu gölgesini de gösterdi. Sosyal medya bugünlerde çalkalanıyor, ırk ayrımcılığı edenler denizkızı masallarının beyazların dünyasına ait olduğu iddiası peşinde, ötekiler de “Denizden ne çıksa yerim!” diyen Karadenizli gibi okyanusların insanlığın ortak kültür mirasına eşlik edebileceğini söyler durur. Denizkızını Afrikalıya kaptırmamak gibi bir tuhaflığın iddiasında olan kesimlerin sosyolojisini burada tartışmaya ne satırlar yeter ne de hevesimiz var; zaten bildik şey!

BAŞARISI NE OLUR?

Elbette söylemeye ne hacet, filmdeki Afrikalı-Amerikalı Bailey’in ustaca canlandırdığı denizkızından sonra siyah ailelerde miniklerin elinde çikolata rengi “Mermaid-Denizkızı” bebekleri boy boy görüldü, piyasada oyuncakçılar ve hediyelik eşyacılar hareketlendi; işler keka. Şimdiye değin sinema kritiklerince 10 üzerinden 7.6 puan toplayan filmin gişe başarısı ne olur, bu beyaz kültüre ters düşen yeni denizkızı buna engel olur mu gibi meseleleri Walt Disney’e bırakalım. Koskoca Disney’in bir bildiği vardır herhalde, yoksa riske girerler mi hiç! 

Gelgelelim, filmle birlikte eski masal kitapları tekrar sandık odalarından çıkarılmış olsa gerek, meğer iki tarafı okyanus ve kuzeyi Kutup Denizi ile çevrili Kanada’nın denizkızından yana zengin bir folklorik kültürü de varmış. Kuzeydeki buz denizinde şifayı kapıp hastalanabileceklerinden denizkızları pek orada görülmüyor, üstelik kutup ayıları da vardır; maazallah yani…

Nedir, Kanada’nın doğu sahili, Avrupa’ya yüzü dönük eski Kanada’nın denizlerinde bu kızlarımız maşallah cup cup dalıp çıkıyorlar, göründükleri balıkçıların aklını başından alıyorlar. 

Kıyılarda görülen denizkızları ve başka peri masallarını derleyen, bizim “Masalcı Babamız” diye bilinen Cumhuriyet döneminin ünlü folklorist yazarı Eflatun Cem Güney’i aratmayacak bir araştırmacı olup bu sahillerde masal peşinde fır dönen Bay Dave Javis’e göre geceleyin denizden denizkızlarının sesleri, şarkıları türküleri duyulmaktadır. Denizkızlarıyla büyülenip bir yere kımıldayamaz hale gelmenin de psikolojik bir sendrom olduğu iddiasıyla “Old Hag” kavramını öne süren Penn State Üniversiteli akademisyen David Hufford’a kulak verirseniz bir daha geceleyin kıyıda öyle aylak aylak dolaşmazsınız. 

DENİZKIZI HEYKELLERİ

Hele buraların ünlü limanı St. John’s’da 1610’da bütün şehir halkının yemin ettiği gibi görülmüş denizkızlarından sonra şehrin bütün sokaklarını baştan sona denizkızı heykelleriyle donattıklarına bakılırsa masala inanmak isteriz hani… Bu iddialar bitmez: Kristof Kolomb da günlüğünde yazmıştı, 1493’ün 8 Ocak günü Amerika kıyılarında üç tane şen şakrak, şetaret mi şetaret denizkızı görmüş.

St. John’s’un denizkızları pek etki bırakmıyor üstümüzde, ne var ki Danimarka’nın Kopenhag Limanı girişindeki kayalık üstüne çıkıp oturmuş bulunan, o pek meşhur denizkızı var ya işte onun ufuklara dönük bakışında bir hüzün ve yalnızlık hissini görünce deniz seferine çıkmış gemici âşığını arayan bu zavallıya da içlenmiyor değiliz. 

“Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan” yurdumuzda denize bu kadar uzak kalmış halkımızın bir tek denizkızı masalı olmamasına da içlenip dururuz.

senolasenola@gmail.com