Rus ruleti ölümcül bir ‘şans oyunu’
Evvela altı mermi kapasiteli bir tabancaya tek bir kurşun yerleştirilir. Kurşunun yeri belli olmayacak şekilde silindir çevrilir. Sonra oyuncular elden ele geçirdikleri tabancayı şakaklarına dayarlar. Tetiği çekip, şanslarını denerler.
Aslıhan Dağıstanlı Aysev(Cenevre)Yaşamla ölüm arasındaki o sonsuz dakikada, tetiği çeken parmak gergindir. Her an patlama sesini duymayı bekleyen seyirciler vahşi bir merakla oyuncuya dikkat kesmiştir: şakaktan kayıp boşluğa düşen o bir damla ter kırmızıya boyanacak mı?
En çok 6 tetikte o ter damlası kana bulanır.
Genellikle erkeklerin oynadığı bu intihar ruletinin Çarlık Rusya’sında başladığı rivayet edilmekte. Mucidi meçhul. Sanıkların üstünde baskı amaçlı kullanan Rus polislerinin icadı da olabilir, mahkumlar arasında bahis tutmak için oynatan gardiyanların da. Edebiyatta ise ilk kez Mikhail Lermonov’un romanında iki subay arasında bir iddialaşmayı sonlandırmak için oynanmıştır: "Kader belli midir yoksa insan kaderini kendi mi çizer?"
Rus ruleti insan kaderini ve ekonomik kaderi baştan çizmek isteyen testosteronu fazla kaçmış güç maliklerinin yönettiği bir dünyada hala sıklıkla oynanıyor. Adına savaş diyoruz. Ve savaş ruletinde kurusıkı yok. Hayatta kalan olsa da kazanan yok.
Ukrayna - Rusya savaşı her haznesi dolu, 6’da 6 vurma garantili bir rulet. Adında Ukrayna geçiyor ama oyun Putin ile Biden arasında. Diyalogla, diplomasiyle sorunları çözmek yerine birbirine 2011’deki ilk karşılaşmalarından beri ‘katil’ ve ‘kişi kendinden bilir işi’ diye seslenen bu iki adamın konuyu savaşa bağlayacakları belliydi.
Şimdiye kadar binlerce masumun öldüğü, bir milyondan çok Ukraynalı sığınmacının Avrupa’ya göçüne sebep olan savaşın ilk tetiği insanlara sıkıldı. İkincisiyse ırkçılığı patlattı.
"Benim için çok duygusal. çünkü mavi gözlü ve sarı saçlı Avrupalıların öldürüldüğünü görüyorum" diye BBC’ye demeç veren Ukrayna Başsavcı Yardımcısı David Sakvarelidze alenen Avrupa’nın ırkçı tarafına sesleniyordu... Ukrayna’dan trene, otobüse bindirilen sığınmacılar rengine göre ayrıldı. Sarı saçlı beyaz Ukraynalıların, siyah ve asyatik kökenlilere göre yaşam önceliği olduğunu gözlerimize inanamasak da haberlerde gördük.
Ana akım medya hemen topa giriverdi. The Telegraph’tan Daniel Hannan: “Savaş artık yoksul ve uzak halkların başına gelen bir şey değil.”
CBS’den Charlie D'Agata: "Bu Irak ya da Afganistan değil… Bu nispeten medeni, nispeten Avrupai bir şehir" diyebildi.
Al Jazeera’dan Peter Dobbie ise beyaz batının kafasından geçeni apaçık ağzından kaçırdı: “Bunlar müreffeh, orta sınıf insanlar. Orta Doğu'dan veya Kuzey Afrika'dan uzaklaşmaya çalışan mülteciler değil. Komşunuz olan herhangi bir Avrupalı aileye benziyorlar.”
Irkçılık karşıtı grupların baskısıyla bu sözleri sarf edenler özür diledi ama Pandora’nın kutusu açılmıştı bir kere. Irkçılık, yaldızlı kâğıdı çizilince ardından çıkan bozuk çikolata gibi batının kirli yüzünü ayan beyan gösterdi.
Ölümün, masumun, vicdanın rengi olmamalıydı ama bir kere daha gördük ki varmış. Sığınmacının rengi varmış.
Aklıma cansız bedeni kıyıya vuran 4 yaşındaki Suriyeli Aylan bebek geldi. Saçları kahve, üstünde kırmızı bir parka. Gözleri kapalı. Gözünün rengini tahmin edebiliyorum.
Irkçılık namlusunu bir kere doğrultmaya görsün, renge, kökene, milliyete göre hemen ayrıştırıveriyor. 180 milletten insanın yaşadığı çok uluslu Cenevre’de bile hissetmeye başladık. Bir yandan, hepimiz seferberlik içindeyiz, evinden olan masum Ukraynalı çocukları ve kadınları evlerimizde ağırlıyoruz. Yardımlaşmanın en güzel örneklerinden birini veriyoruz. Bir yandan yıllardır Cenevre’de yaşayan Rusların sessizce dışlandığını da fark edip üzülüyoruz. Rus kökenli Estonyalı 11 yaşındaki arkadaşımın kızı, sınıfta ‘kötü Rus’ olarak ötekileştirilen sınıf arkadaşı Saşa için diyor ki ‘ama o tam Rus, bizim gibi değil”. Politikanın kirli eli çocukların arasına bile işte böyle giriyor.
İnsan haklarıyla övünen Avrupa’da ırkçılığı patlatan tetik, İsviçre’ye doğrulduğunda ‘tarafsızlığı’ patlattı. Şimdiye kadar AB ve NATO’ya girmeyerek nispeten tarafsız kalmayı başarmış İsviçre yoğun baskılara dayanmayıp, Rusya’ya yaptırımları uygulamaya başladı. Tamamiyle savaş karşıtı olan İsviçreliler bile bu karar söz konusu olunca bölündü. Bir yanda tarafsızlığın bozulmasından sıkıntı duyanlar, öte yandan NATO’ya yeşil ışık yakanlar var.
İşler İsviçre için daha da zorlaşacak. Zelenski geçtiğimiz gün tetiği İsviçre’deki Rus parasına doğrulttu. İsviçre’den Rus oligarkların bankası olmayı bırakmasını istedi: "Rus oligarkları, güzel İsviçre kasabalarının güvenliğine sığınıp, ülkemize savaş açmaya yardım ediyor. Bankalarınız bu savaşı başlatanların paralarının yattığı yerdir. Bu acı bir şey. Hesaplarının dondurulması bu kötülüğe karşı bir mücadeledir..." Büyük paradan bahsediyoruz. İsviçre Bankacılar Birliği (SBA), İsviçre bankalarında 150 ile 200 milyar İsviçre frangı (213 milyar $) arasında Rus müşteri parası bulunduğunu tahmin ediyor. İsviçre bu paraları dondurursa peki ne olacak? Ülke bu konuda da ikiye bölündü. Herhangi bir mahkeme veya yargılama olmadan, sırf Rus kökenli diye bir müşterinin banka hesabını dondurmak, mal ve para güvenliğini garantiye almak üzerine kurulu bir anlayışı orta yerinden patlatmayacak mı?
İsviçre’nin tarafsızlığını belki de geri dönülemeyecek bir şekilde, Mart ayında başlayan bir Rus savaşı bitiriyor. Kaderin cilvesi bu ya… Alplerin ülkesinin tam 207 yıl boyunca ekmeğini yediği tarafsızlığın arkasında da aslında Ruslar var. Aylardan gene Mart. Sene 1815. Yer Viyana.
Napolyon'a karşı galip gelen Rusya, İngiltere, Prusya ve Avusturya, aralarındaki gücü dengelemek için Viyana Kongresi ‘nde bir araya geliyor. 1814’de başlayan 1815’e dek süren kongrede bugünkü İsviçre’nin kaderi de çiziliyor. Koalisyonun başındaki Rus Alexandre I, Fransa’ya ve Avusturya’ya komşu İsviçre topraklarının kanton kanton, her kafadan ayrı bir ses çıkan hali yerine, tarafsız tampon bir ülke olarak yer almasının herkesin çıkarına olduğunu düşünüyor. Ve Avusturya’yı da buna ikna ederek, kongrenin 20 Mart 1815’te İsviçre'nin daimi tarafsızlığını ve 22 kantonun bütünlüğünü garanti etmesini sağlıyor.
İsviçre Ruslarla başlayıp, Ruslarla tarafsızlığını kaybederken, Türkiye ince bir çizgide tarafsızlığa oynuyor. Rus parasının ve turistinin çıkış yolu Türkiye olabilecek mi? Yoksa tetik bir yerde Türkiye için de patlayacak mı onu da önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Kesin olan tek şey şu: Rus ruleti herkesin şakağından ter damlatıyor. Vuruşların birkaçını kaçırsanız da sonunda ölümcül biri herkesi buluyor. O yüzden en iyisi rulet oynamayı sevenlere gücü ve kaderimizi teslim etmemek.
asliaysev1@gmail.com