Renk cümbüşü ve müzikle Baharı karşılamak...

Renk cümbüşü ve müzikle Baharı karşılamak...

Özlem Yüzak

Yunanistan’ın en iyi korunmuş eski şehirlerinden biri ve Balkanların en renkli karnavalı… Peki ya ikisi buluşunca?

Geçtiğimiz pazar günü tanık olduğumuz o çok renkli, coşkulu birliktelikten yani İskeçe Karnavalı’ndan bahsediyorum. Arnavut kaldırımlı dar sokakları, tarihi evleri, şirin meydanları birbirinden ilginç kostümleri ve maskeleri ile dolduran insanlardan... Mini bir Rio karnavalı gibi. Üstelik sınırdan sınırdan sadece 130 km uzaklıkta.

TURİSTLER AKIN ETTİ

Bu yıl 2 Mart’ta başlayan karnaval, 17 Mart Pazar günü büyük geçit töreni ile sona erdi. İskeçe sakinleri ve ziyaretçiler kentin girişinde toplanarak büyük maskeli insan gruplarının İskeçe sokaklarında yaptıkları gösterilere şahit oldular. İskeçe’de Osmanlı’dan kalma “Saat Kulesi” ve Ayasofya Kilisesi’nin bulunduğu meydan, karnaval alanı... Sabahın erken saatlerinde Kavala’dan geliyor ve meydandaki kafelerden birinde oturuyoruz. Alan yavaş yavaş diyemeyeceğim bir hızla doluyor. İnsan seli, kortej güzergâhında düzenlenecek olan yürüyüş ve gösterilere tanık olmak için bekliyor. İskeçe’nin yaklaşık 60 bin olan nüfusunun karnaval günlerinde 250 binin üzerine çıktığı söyleniyor. Dalton kardeşlerden çizgi film karakterlerine, Marilyn Monroe’dan rahibe giysilerine bürünmüş erkeklere kadar aklınıza gelebilecek her kostümle insanlar hem dans ediyor hem bir şeyler içiyor ya da eski kentin sokaklarında dolaşıyor.

PEKİ NEDEN BÖYLE BİR KARNAVAL?

Antik Yunan’da gerçekleşen “apokries” ile Hıristiyan inancında yer alan “paskalya”nın iç içe geçişi olarak da tanımlayabiliriz. “Aprokries ne?” diyeceksiniz. Yunan mitolojisine göre şarap ve bağbozumu tanrısı olan Dionysos, aynı zamanda bitkilerin ve hayatın yenilenmesini de temsil eder. Antik Yunan’da, baharın gelişiyle birlikte tabiatın uyanması, meyvelerin olgunlaşması ve birçok canlının üremesi için et perhizi anlamına gelen “apokries” gerçekleşirmiş. Hıristiyan inancına göre ise Paskalya (bayramı) öncesi “büyük oruç” denilen süreç yaşanır. 40 gün tutulan bu oruçta et ve hayvansal ürünlerden uzak durulur. Bu 40 günlük büyük orucun sonunda da Paskalya yaşanır.

‘TEMİZ PAZARTESİ’

Karnavalın bir öyküsü de var. (Rivayet mi diyelim?) Öyküye göre Hazreti İsa’nın çocukluğunu yaşadığı dönemde, ileride peygamber olacağı düşüncesi yayılmaya başlar. Bu düşünceyi de dönemin iktidarının, İsa’yı öldüreceği şüphesi besler. İsa’yı iktidarın kötülüğünden kurtarmak isteyen halk, kasabada bulunan tüm çocukların (haliyle çocuk İsa’nın) yüzlerini boyayarak İsa’yı bir nevi gizlemiş olurlar. Boyalı yüzleriyle günlerce kasaba sokaklarında dolaşan çocuklar, bir pazar günü İsa’nın artık kurtulduğuna inanan halk tarafından topluca yıkanarak ertesi sabaha yani “Temiz Pazartesi”ye uyanırlar. İşte o gün bugündür; çocukların yıkandığı pazar günü, coşkuyla eğlenilir ve ertesi güne kutsal yani Temiz Pazartesi’ye uyanılır.

Geçidin sonunda, şehrin nehrinde yapılan geleneksel “jar” yakma töreninden de bahsetmeliyim: Festival, kapanış töreni ve Kosintos nehrinde “Tzaros”un yakılması geleneğiyle sona erdi. Doğu Trakya sakinlerine göre “Tzaros”(Jaros) veya “Tzarous”, bir kutsal ağaç yığınının üzerine monte edilen bir maket. Halk geleneğine göre, karnavalın son pazar günü Tzaros, yazın pire olmaması için bir sunağın, bir meydanın veya bir tepenin ortasında ateşe verilirdi. Bu gelenek, Doğu Trakya’daki Samakovlu mülteciler tarafından getirildi ve Kosintos nehri üzerindeki köprünün yakınında bulunan aynı isimli yerleşimin sakinleri tarafından her yıl yeniden canlandırılıyor. “Tzaros” adı, çalının yanmasının yarattığı tuhaf sesten geliyor. Tören muhteşem bir havai fişek gösterisiyle tamamlanıyor.