‘Ne kalır benden geriye’
Kanada’da cenaze merasimlerine bir yenisi eklendi: Müteveffayı suda çözüp çürütmek yöntemiyle bedenini ortadan kaldırmak!
Mahmut Şenol / Kanada (Alberta)Malum, klasik yöntem toprağa bırakmaktır; hiç değilse doğaya dönüşür insan. Geldiği yere gider. Bir de kremasyon var, ölü yakma işlemi. 90 kilo çeken bir adamın, yanınca 400 gram külü kalıyor geriye. Küllerini bir kavanoz içinde, tabii isterlerse, hatıra için çocuklarına verirler. Kimisi de vasiyet eder: “Küllerimi denize savurun!”
Tabii deniz sonsuzluktur, arınmışlıktır, güzelliktir hatta; sanır ki vasiyet sahibi oraya külü dökülünce sonsuza kadar kalacaktır. Zaten insanlığın bütün derdi ölümden sonrası değil midir? Bu “kıymetli bedenime benden sonra ne olacak!” Bir şey olmayacak derseniz, büyük boşluk ortaya çıkar, insan üzülür; illa “Araların doldurulması” lazımdır. İnsan da doğa gibi boşluğu sevmez. “Horror Vacui” boşluk korkusu insanın en büyük derdidir!
SUDA ‘YAKILMAK’
Kanada’nın pek çok eyaletinde şu sıralarda ölüyü defnetmek usullerine yeni yeni yöntemler bulunup ekleniyor. Ülke istatistiklerine göre, 1963’den bu yana ölenlerin yüzde 65’i yakılmayı tercih etmiştir. Fakat şimdi başka bir yolu daha var bu işin; suda eriyip gitmek!
Bu yöntem, Aquamation adı verilen Alkaline Hydrolysis kimyasalıyla dolu bir sıvının içine ölü bedenin bırakılıp, çözülüp erimesidir. 95 derecede olan bu sıvıda insan bedeni 18 saat kalınca hamur oluyor, sonra kepçeyle topluyorlar, küçük bir kavanoza sığacak kadar artık kalıyor geriye. Tıpkı krematoryumda 1000 selsiyum derecede bir saat yakılıp kavrulmak gibi bir yöntem; fakat bu suda olan biçimi.
Kanada’da öteden beri her iki yöntem, toprağa vermek ve yakmak yaygınca ve kabul görmüş yöntemler olarak uygulanıyordu. Geçen yıl yaşamını yitiren Güney Afrikalı ilahiyatçı, insan hakları savunucusu Desmont Tutu’nun bu yöntemi tercih ettiğinden beri dikkatlerin de oraya yöneldiği söylenebilir.
YARI YARIYA UCUZ!
1300 litre suyu elektrikli ısıtıcıyla sabit sıcaklıkta tutup içine de Alkaline Hydrolysis eklendikten sonra dört saatlik bir erime süreciyle cenaze töreni tamamlanmış oluyor. Bu eritme yönteminin fiyatı mezar kazıcısına verilecek para dahil olmak üzere klasik yönteme göre yarı yarıya ucuz; hepten bedava değil. 1250 dolara, iş temiz bitiyor.
Mezarlığa gitmek en ucuzundan 2-3 bin dolardan başlıyor. Zaman hesap kitap zamanıdır. Ölsek de muhasebeye ve harcamalara dikkat etmeliyiz! Alkalin sıvılı eritme işlemi için Kanada eyaletleri federal makamlardan izin almak için sıraya girmeye başladı. Ontario Eyaleti müsaade sırasında bekliyor, fakat New Scotia-Yeni İskoçya Eyaleti erken davranıp izni kopardı ve bu uygulamayı tamamen yasallaştırdı; mezarcılar ise geçim derdindedir.
SABIRLI OLMAK LAZIM
Kanada’da yaygınlaşan öteki yöntem ise ebediyete kadar bedeni muhafaza etmek için yapılanıdır: Mumyalamak yani arkeofili! Tarihçesi 10 bin yıl evveline kadar uzanan bu yöntemi biz en çok eski Mısır’dan biliyoruz; Indiana Jones filmleri, falan... Bedenin bozulacak iç organlarını alıp çıkarmak, geriye kalan “yakışıklı veya güzel bedeni” kimyasallarla tahnitlemek yani çürümesini önleyecek biçimde onu sarıp sarmalamak, bir köşede öylece bırakmak. Mumyalanacak insanın sabırlı olması lazım: İnsanın içi sıkılır, orada sonsuza kadar dur, kıpırdama, bir şey söyleme, bir şey yapma, önünde birçok şey olup bitsin, hepsini gör ama karışama; zor iş! Fakat insan sonsuzluğu istiyor ya, buna da razı demek!
Kanada’da mumyalama işi yapan ve bu işe dair cenaze levazımatı satan firmalar da son zamanlarda hatırı sayılır biçimde artış gösterdi. Cenaze hizmeti veren hemen her özel şirketin aynı zamanda bir mumyalayıcısı var; elde neşter, bıçak, satır, öylece bekliyor.
Tabii bu mumyaları oradan alıp evinize götürmeniz lazım, ortada bırakacak değilsiniz ya; üstelik Kanada’da Piramitler de yok, nereye koyacaksınız.
Salonda bir yer uygunsa oraya koyar, gelen gidene gösterirsiniz, “Rahmetli dedem” diye. Zor işler bunlar.
Zor çünkü insan sonrasını merak ediyor.
Edip Cansever’in “Sonrası Kalır” şiiri de bize burada imdada yetişiyor; zaten şiir en umutsuz anımızda bizimdir:
“On kalır benden geriye / dokuzdan önceki on/ Dokuz değil on kalır/..../ Ne kalır benden geriye / Benden sonrası kalır / Asıl bu kalır!”
senolasenola@gmail.com