Nato kafa, nato mermer...
“Na to kefali, na to mermari”, dilimize Yunancadan ‘’Nato kafa, nato mermer’’ şeklinde çevrilerek Türk Dil Kurumu kayıtlarına girmiş bir deyimdir. Söz dinlemeyen, hep kafasının doğrusuna giden, sonunda da kafayı kayalara çarpan kişiler için söylenir...
Ali Haydar Nergis / İsveç (Malmö)Türkiye’nin, İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesinden sonra, Stockholm’deki sağcı iktidar ve sosyal demokrat muhalefetin çabalarına karşın halkın büyük çoğunluğunda NATO konusunda beklenen ilgi uyandırılamadı. Soğukkanlı yapıya sahip İsveçlilerde bu ilgisizlik hep vardı. Ücretlere yapılacak küçük bir artış, emekli maaşlarına gelecek ufak bir zam halkın ilgisini daha çok çekiyor. Sosyal konularda köşeye fazla sıkıştırıldıklarında “Ben bilmem, ülkeyi yönetenlere sorun; ben politikacı değilim” diyerek konuyu geçiştirirler. O arada uygulanmak istenen halkın çıkarına olmayan politikalar, pamuklarla sarılmış iğnelerle damarlarına yavaşça “zerk edilir”, ayırdına bile varamazlar...
Bugünlerde az da olsa muhalif olarak diğer sol grupların sesi çıkıyor: “Defalarca uyarmamıza karşın sağ iktidar, sosyal demokrat muhalefetle el ele NATO’ya üyelik inadından vazgeçmiyor. Ülkemiz, büyük risklere sürüklenerek hedef haline getiriliyor” diyorlar. Ne söyleseler boş, “Nato kafa, nato mermer!”
ABD’DEKİ İSVEÇLİ NÜFUSU
İsveç’in NATO üyeliğiyle daha da pekişecek olan Stockholm-Washington yakınlaşması yüzyıllardır sürüyordu. 200 yıl önce buzullar içinde sokaklarında insanların açlıktan öldüğü yoksul bir ülke olan İsveç, Amerika’yı 1800’lü yıllardan itibaren keşfetmeye başladı. 1 milyonu aşkın İsveçli, iş ve aş bulabilmek için gemilere doluşarak Amerika’nın yolunu tuttu. Chicago, İsveç’in ikinci büyük şehri Göteborg’dan daha fazla İsveçli nüfusa sahip oldu. “İsveçli/Amerikalı”lar, Amerikan İç Savaşı’na asker olarak katıldılar. Sonraki yıllarda da binlerce İsveçli çeşitli nedenlerle ABD’ye taşındı. Lobiler oluşturuldu. Ortak dev şirketler kuruldu. İsveç, “küçük Amerika” haline böyle geldi. Soğuk Savaş yıllarında eski başbakanlardan Olof Palme ve sonraki yıllarda dışişleri bakanlarından Anna Lindh, bağımsızlıkçı bir yol izleyerek ABD’nin İsveç üzerindeki etkisini azaltmaya çalıştılar. Ancak başarılı olamadılar. Bu tutumlarının bedelini yaşamlarıyla ödediler!
‘RUS HAYALETİ’
Rusya ise İsveç’in “ezeli düşmanıydı”. Sosyal demokrasiyi başarıyla uygulamalarına karşın Sovyet devrimini hiç sevmediler. 1990’ların başlarında Sovyetler Birliği’nin dağılması, İsveç’in korkularını gidermedi. İsveç semalarında, denizin derinliklerinde hep bir “Rus hayaleti” arandı. “Ruslar, bir gün gelecek, İsveç’i işgal edeceklerdi...” Her yıl, birkaç kez, “İsveç sularında Rus denizaltıları görüldü” haberleriyle halkın korkusu canlı tutulmaya çalışıldı. Yaşadığım Malmö’de üç ayda bir, bütün kenti ayağa kaldıran siren sesleri duyulur. “Bu bir savaş alarmı provasıdır.” Bizden savaşa hazır olmamız, alarm sesini duyduğumuzda sığınaklara kaçmamız istenir. Konutların ve kamu binalarının bodrum katları sığınağa dönüştürülmüş. Stockholm başta olmak üzere birçok kentte, gerektiğinde kullanılmak üzere yeraltı şehirleri inşa edilmiş.
Türkiye’nin, İsveç’in NATO’ya üyeliğini onaylama sürecinde “Rus işgali” savı daha üst perdelerden dillendirilmeye başlandı. İsveç Sivil Savunma Bakanı Carl Oskar Bohlin, geçen ocak başında bir konferansta durup dururken “İsveç’te savaş çıkabilir!” dedi. Ardından, ülkenin genelkurmay başkanı Micael Byden, “Tüm İsveçliler, zihinsel olarak savaşa hazır olmalıdır” mesajını verdi.
NATO’nun denizaltı güçlerinin komutanı ABD Amirali Thomas Wall, 25 Ocak’ta İsveç devlet televizyonuna verdiği demeçte Baltık Denizi’ndeki denizaltı manevralarının hedefinde Rusya ve Çin’in bulunduğunu söyledi.
Sosyal demokrat eğilimli Aftonbladet gazetesi de bu kervana bütün hızıyla katıldı. Attığı manşetlerden bazıları şöyleydi: “Putin, İsveç’e hâkim olmak istiyor!”, “Rusya, 10 yıl içinde NATO’ya saldıracak!”, “Putin, Finlandiya sınırını tehdit ediyor!”
Açıklamaların dozu, iktidarda bulunduğu sırada 17 Mayıs 2022’de NATO’ya üyelik başvurusunu yapan eski sosyal demokrat başbakan Magdalena Andersson’a bile “Bu kadar da olmaz” dedirtti. Andersson, İsveç devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, “İsveç’in güvenliğini biz de ciddiye alıyoruz. Ancak, ‘Savaş hemen çıkacak’ savları doğru değil” dedi.
alihaydarnergis@gmail.com