Majesteye lütfen biraz sadakat! - MAHMUT ŞENOL

İngiliz monarşisinin Kanada’daki varlığına muhalefet, bilinmez şey değil; krala, kraliçeye öncelerinde kafa tutanı çıktı.

Mahmut Şenol / Kanada (Edmonton)

10 eyalet ve üç özerk bölgeden oluşan devasa ülkenin kraliyete en çok diklenen tarafı, Fransız asıllı eyaleti Quebec’te görülür. Fransızlar, İngiliz monarşisinden zerre hazzetmez, Londra’daki Buckingham Sarayı’na muhalif siyasi partileri vardır. İngiliz kökenli öteki eyaletlerin ve tabii “ilk ulus” denen, bizim “Kızılderili” olarak pejoratif anlam yüklediğimiz yerli halkın yaşadığı, özellikle kuzeydeki özerk ve yokluk bölgelerinde monarşiye sırt dönenler bulunur.

Bilindiği gibi Kanada, İngiliz Milletler Topluluğu’na bağlıdır ve devletin başı İngiliz monarkıdır; yani kral veya kraliçe. Monarşiye karşı zaman zaman haddini aşmayan gösteriler de yapılır. Bunlardan birisine geçen aralık başında haber olarak rast gelindi. Haydi kalk gidelim deseler, dünyada en son ziyaret edilecek yerleden birisi olan Yukon Özerk Bölgesi’ndeki Dawson City Kasabası’nın belediye meclisi, Kral III. Charles’a zorunlu sadakat yemini etmeden göreve başlamak istedi. Ne ki meclis üyeleri “Kralım sen çok yaşa!” demeden göreve devam edemeyeceklerdi. 2 bin kişilik, çevresinde boz ayıların ve biraz daha kuzeye çıkmaya cüret ederseniz karşılaşacağınız kutup ayılarının yaşadığı Dawson’un belediye başkanı Stephen Johnson ve yeni meclis üyeleri göreve başlarken sadakat yemini etmeyince kriz çıktı. Başkan ve üyeler, 19. yüzyıl başlarında “Kuzeyin Paris’i” diye anılan ve “Klondike Altına Hücum” döneminin ünlü kentini, şimdi yönetmek için krala ihtiyaç duymadıklarını söyleyip üstelik kendi atalarına yapılan eziyeti unutmadıklarını belirterek sadakatsizlik etti. Trondek Hwech adıyla anılan bir eski zaman halkının yaşadığı burası, altına hücum sırasında talan olmuş, yerliler de yerlerinden edilmişti. Bunların sorumlusu, sömürgeci ve yayılmacı İngilizlerdi.

İNGİLİZLERİ BİLİRSİNİZ

Yemin krizinden sonra koskoca kralın ufacık kasabadaki birkaç meclis üyesini önemseyip karşılık vermesi beklenemezdi ama yine de gözler Londra’ya dönmedi değil; İngilizler her zamanki soğukkanlılıkla dinlemişti. Federal yasalar gereği yemin etmeyen seçilmiş kim olursa olsun göreve başlayamazdı, nihayet 9 Aralık’ta yeteri kadar ayak direyip dikkatleri Kızılderili mezalimi üzerine çekmeyi başarmış olan heyet, makas değiştirip “Krala sadakatimiz tamdır, asla eksilmeyecektir, vallahi yemin ederiz” deyip göreve başladı. Krala karşı gelmenin tarihçesini 1215’te Magna Carta’ya kadar uzatmak mümkün.

Toprak asilzadesi 25 baronun Kral John’a zorla imzalattıkları anlaşmayla kralın hakları kısıtlanmıştı; bilmeyeni yok. İngiliz tarihi bunlarla dolu: 1640 İngiliz burjuva ihtilali sonrasında cumhuriyet ilan edip başa geçen Cromwell’den başlasanız, monarşiye muhalif siyasi düşünür Thomas Paine yer vermeden devam edemez, arkasını getiremezsiniz.

İngiltere’de kadınlara oy hakkı peşinde olan sufrajet feminist hareketin öncüsü Emily Davidson’un 1913’te Kral V. George’un atının önüne kendini atıp yaşamını yitirmesine kadar neler neler...

Kanada’da bunlar pek olmadı, hatta yakın zamanda yaşamını yitiren Kraliçe II. Elizabeth’in seveni de pek çoktur; hele babaanne kraliçeyi üzerek evden ayrılan Prens Harry ve gelin hanım, film yıldızı Meghan Markle’ı da severler. Hatta eve isyan etmiş prens ve prenses, Kanada’ya gelip yerleşecek diye o vakitler çıkan söylentiler Kanadalıları mutlu etmişti.

KRİZ YARATMADI

Bütün bunlar Kanada’da devlet krizi yaratmadı, arada bir böyle şeyler olur. Kraliyetin ünlü sloganı, Latincesiyle, “Protego ergo obligo” deyişine uygun biçimde, “Koruyorsam bana itaat etmelisin” sözüne karşı çıkanlar her zaman olur. Yine kraliyetin, tamam sizlere parlamenter özgürlük verdik ama kimse beni dokunulmazlığıyla tehdit etmesin, “Nemo me impune lacessat” (Karşılığını ödemeden kimse bana zarar vermez) dediğini de biliriz.

TRUMP’I TANIYANLAR ŞAŞIRMADI

Kral Charles, şimdi Dawson Kasabası’na bu lakırdıları telgraf çekip eposta atıp göndersin mi, hiç yakışır mı; “Herkes haddini bilsin” dediler. Ancak haddini bilmeyenler de var. ABD’de yeniden seçilen Donald Trump, geçenlerde yine haddini aşacak şekilde, Kanada’yı “ABD’nin 51. eyaleti” yapma önerisi ve Başbakan Justin Trudeau’ya “Büyük Kanada eyaletinin valisi” şeklinde hitap etmesi yine Londra’da ve saray çevresinde İngiliz serinkanlılığı ve sükûnetiyle karşılandı. Bu ifadeler, Trump’ın Kanada ile ilgili esprili veya alaycı söylemlerinin bir parçası olarak değerlendirildi. Bu tür popülist lafazanlık uluslararası ilişkilerde, genellikle diplomatik gaf ya da nezaketsizlik olarak değerlendirilir.

Fakat Trump’ın çenesini bilenler buna pek şaşırmadı. Kanada gibi bağımsız bir ülkeye karşı söylenmiş bu sözler kulak arkası yapıldı. Bu sözleri diplomaside protokol ihlali diye görmek isteyenler olduysa da “Trump böyle biri zaten, aldırmayın” diyenler çıktı. Trump’ın sözlerini hegemonik ABD söylemi, dahası aşırı milliyetçi jingoistik sözler diye algılayanlar da oldu. Her şeyi ciddiye alırsak hayat zor!

Keyif ehlilerin gezindiği Moda’daki Lorando Çayırına çıkmış gibi ferah kalınız, gerisini boş veriniz!

Üzülseniz de olan oluyor... Olacağı, olacağı zaman o günkü siz düşünürsünüz!