İsveç’in öteki yüzü
Doludizgin NATO’ya girmeye hazırlanan İsveç’te, 6 Mart Pazartesi günü saat 15.00’de sirenler yine uzun uzun çaldı. Bu ses fabrika bacalarına, kiliselerin, yüksek yapıların tepelerine yerleştirilmiş ses yükselticileri aracılığıyla 6 kez yinelendi. Bu bir hava saldırısı ve savaş alarmıydı. Halka, “Bu sirenler çalmaya başladığında hemen sığınaklara zehirli gaz sızdırmayan bölmelere saklanın!” mesajı veriliyordu.
Ali Haydar Nergis - İsveç (Malmö)Sirenler 6 kez yinelendikten 1 dakika sonra çok uzun bir siren daha duyuldu. Bu da “Hava saldırısı tehlikesi geçti, sığınaklardan çıkabilirsiniz” anlamına geliyordu. Mart, haziran, eylül ve aralık aylarının ilk pazartesi günlerinde yinelenen bu sirenler Soğuk Savaş yıllarından kalan bir savaşa hazırlık ritüeliydi.
1987’li yılının sonunda İsveç’e geldiğimde büyük parklarda insan eliyle yapıldığı belli olan yüksek tümsekler görmüştüm. Ben saf köylü, bu tümseklere bakıp, “Şu İsveçliler ne akıllı insanlar; çocukları karda kaysın diye yüksek tepecikler oluşturmuşlar” diye düşünmüştüm. Sonraları bu tepeciklerin etrafında dolaştığımda anlamıştım işin gerçeğini. Bunlar bir savaşa hazırlık amacıyla yapılmış sığınaklardı. Yan taraflarında, otlarla, çalılarla gizlenmiş demir kapıları vardı. Kapılardan içeriye merdivenle iniliyordu. Sığınakların anahtarları sivil savunma görevlilerinde saklıydı. Bir hava saldırısı durumunda sirenler çalacak, sivil savunma görevlileri demir kapıları açacak, halkı içeriye alacaklardı.
İsveçliler, Demirbaş Şarl’dan bu yana Rusya’yı potansiyel düşman olarak görüyor; savunma hazırlıklarını bir Rus işgali varsayımına göre yürütüyor.
SOVYET DENİZALTILARI
İsveç’e geldiğim o ilk yıllarda, bir yandan dil öğrenmeye çalışırken diğer yandan da İsveç Radyosu’ndan Türkçe haberleri dinliyordum. Gönenç Ertem Kurtiz, Gülseren Ergün Engström, Osman İkiz, Can Saydam, Arslan Mengüç ve Abdullah Gürgün gibi radyo ustaları, hafta içinde her akşam Türkçe diliyle İsveç ve Türkiye haberlerini veriyorlardı. O yayınlarda sık sık yinelenen “İsveç kıyılarında yine Sovyet denizaltıları görüldü” haberlerini heyecanla dinliyordum.
İsveç’in NATO’ya girme hazırlıklarını sürdürdüğü bu günlerde, Türkçe yayınları emektarlarından Arslan Mengüç’ün “Anılarımdaki İsveç” adlı kitabını yeniden okuyorum. Kitapta, İsveç’in savaş hazırlıkları konusunda şu bilgilere yer veriliyor: “İsveç, hiçbir ülkeyle sorun yaşamamasına karşın her an bir işgale uğrayabileceği varsayımıyla savunma reflekslerini sürekli açık tutar. Sirenlerin çalmaya başlayacağı günler yaklaştığında İsveç radyo ve televizyonu, halkı, bir işgal veya hava saldırısı durumunda nasıl korunacakları, sığınaklarda neler yapacakları konusunda sürekli uyarır. Güvenlik gerekçesiyle radyo ve televizyonun ana kumanda merkezi yerin altına kurulmuştur. Stockholm’deki sekiz katlı radyo ve televizyon binasının, ilk bombalanacak hedefler arasında yer alacağı varsayılır. Bu olasılık dikkate alınarak yayın stüdyoları da yerin altına alınmıştır. Kurum çalışanlarının önemli bir bölümü, savaşta ilk silah altına alınacakların listesindedir. Bu personelin kullanacağı silah ve mermiler, işyerlerindeki odalarında, dolap ve çekmecelerinde hazır bekletilir. Silah altına ilk alınacak diğer sivil görevliler de üniformalarını, silah ve cephanelerini ev ve işyerlerinde saklar.
YERALTI ŞEHİRLERİ
Savunma bakanlığının, bir savaş anında kullanılacak malzemeleri, Stockholm’un dışında Solna semtindeki bir yeraltı deposunda gizlidir. Radyo ve televizyonun yedek teknik araç ve gereçleri de Stockholm yakınlarındaki bir dağın altındaki saklıdır. Bu dağın altında kurulu bir merkez radyosu, her an yayına başlayacak şekilde hazır beklemektedir. İsveç’teki bütün konut, işyerleri ve kamu yapıları bir savaş olasılığına göre projelendirilmiştir. Halkın gezip tozduğu büyük meydanların altı savaş sığınağı olarak düzenlenmiştir. Stockholm yakınlarındaki Nacka semtinde, savaş halinde devreye girecek bir yeraltı şehri kurulmuştur. Burası fırınından, hastanelerine dek, binlerce kişiye uzun süre hizmet verebilecek şekilde düzenlenmiştir.” Kitap, benzer bilgilerle uzayıp gidiyor...
Avrupa Deprem Riski Kuruluşu’nun verilerine göre dünyada en az deprem riski taşıyan ülkeler arasında yer alan İsveç’te depreme karşı ciddi bir hazırlık yapılmıyor. NATO’ya girildikten sonra, dünyanın bu “en barışçı” ülkesinde savunma harcamalarının nasıl bir seyir izleyeceği ise şimdilik bilinmiyor…
alihaydarnergis@gmail.com