Grevdeki sinema yapay zekâya teslim

ABD’nin hegemonik gücüne atfen söylenir ya, Amerika hapşırsa dünya nezle olur! Yine öyle oldu, sinema emekçileri greve gidince ekran ve beyazperdenin de ateşi çıktı.

Mahmut Şenol / Kanada (Edmonton)

Hollywood sinema sektöründe 60 yıldan beri görülmemiş grev dalgasıyla tüm oyuncular, senaristler ve film emekçileri pankart açıp sokağa dökülünce, aralarında Jane Fonda gibi aktivist şöhretlerin öne çıktığı gösteriler haber kanallarında sinema eğlencesi sürüyormuş gibi izlenir oldu. Beyazperde Aktörleri Derneği ve TV-Radyo Sanatçıları Birliği’nin, Kaliforniya’nın Los Angeles’ındaki Hollywood stüdyolarının patronlarıyla müzakereleri bir süredir devam ediyordu; anlaşılamayınca önce senaristler greve gitti, ardından oyuncular katıldı. 

Anlaşılamayan şey salt ücret talebi değildi; dahası var!

Şimdi milyar milyar dolarlık film yapımları ve ekranlardaki seri dizilerde “arkası yarın” olmayacak görünüyor; ciddi bir sektörel krizle karşılaşıldı. Warner Bros, Paramount, Disney, Netflix, Sony, Amazon, 20th Century Fox gibi yapım şirketleri bundan sonra ne olacağının belirsizliği içindedir. 

Patronların kapalı kapılar arkasında ne hesaplar yaptığı bilinmez ama sinema emekçilerinin talepleri açık: Sektörün dijital ekrana geçişiyle hız kazanan yapay zekâ kullanımı sonucu gerçek emeğin dışlandığı, ucuza kapatıldığı ve gelecek belirsizliğinin yıpratıcılığı altında daha fazla çalışılamayacağı öne sürülüyordu. Emekçilerin yüzde 98’inin greve gitmesiyle başlayan eylem aynı zamanda derin bir felsefi yükleme de sahiptir: 7. Sanat’ın ve kültürün insanın zihinsel ve bedensel emeğinden uzaklaşmasına tepkiler grevin görünmeyen buzdağı kısmıdır. 

Salt ücret talebi değildir bu, gelecekte robotların işimizi elimizden alacağı, insan onurunun parçalanacağına duyulan daha derinde bir kaygı yatıyor.

DAYANIŞMA SÖZDE KALIYOR

Hollywood grevi, öte yandan kuzeydeki kuzen Kanada’nın işine şimdilik yarayacak. E, tabii fırsat kapıya gelince çevirmemeli! Amerikalı patronların taşeron Kanadalı yapımcılar aracılığıyla hem nispeten ucuza hem geniş mekânlara ulaşabilmek adına tercih ettiği, özellikle Toronto civarındaki film platoları şimdi iş yapacak! Ne ki, Kanadalı sinema emekçileri sınıf dayanışmasıyla “Komşu abinin evindeki grevi” bir fırsat olarak görmek istemiyor; fakat ne de olsa ekmek parası... Yine de bir şey söylemek lazımdı, Kanada Oyuncular Birliği bir açıklama yapıp “Oradaki emekçi kardeşlerimizle dayanışmadayız” dedi; böyle dendi ama nasıl dayanışmaysa, Ontario eyaletindeki stüdyolar yine harıl harıl. 

Kanadalı oyuncu Julian De Zotti, bir gazete haberinde bu krizi yerkabuğunu kıran bir tür zelzele gibi gördüğünü söylüyordu. Yapay zekânın ve dijital imkânların teknolojiye katılmasıyla bu mesleğin sürdürülebilir olmaktan neredeyse tamamen çıkacağını söylemesi dikkat çekiyor. De Zotti’nin işaret ettiği, ChatGPT ve Midjourney gibi yapay zekâ işlemcileriydi. 

Öte yandan Kanadalı yapımcıların Holywood’dan ülkeye kazandırdığı para azımsanacak gibi değil. 245 bin Kanadalı sinema emekçisi ve yılda 15 milyar dolara yakın bir gelirden söz ediliyor.

Kanada mekânlarında film çekme ve yapım sonrası için en az beş yıl garantili sözleşmeler de imzalanıyor. Kanada’nın Hollywood’a rakip olması, tüm iş alanını ele geçirmesi söz konusu olmasa bile en azından bu bir fırsat!

Ekranların klasiği Star Wars gibi yapımları öteden beri üstlenmiş Kanada film platolarına yakın zamanda pek çokları katılırsa şaşırmamalı. Nitekim kamu finansmanı zorluğundaki kimi belediyeler boş duran mekânlarını teklife açmaya hazırlanıyor; gelen haberler bu yönde. Borcuna sadık olmayan ABD belediyelerinin ikide bir iflas kararı alması, bilindik şeydir. Kanada’nın zorda kalmış kimi belediyeleri de arada bir komşuya özenip bunu yapmaya kalkışınca federal yardım imdada yetişiyordu. Kamusal borcu federal-eyalet hükümetlere yıkıp işin içinden sıyrılmak âdeti buralarda garipseniyor, gelgelelim ABD bu alanda iyisinden şöhrete sahip.

İki büyük gölü birleştiren bir su kanalı üzerinde Kanada’nın Windsor kentiyle komşu olan, Amerika’nın Detroit kentinin, 10 yıl evvel 20 milyar dolar batak verip iflasını istemesi unutulmaz şeydir. Detroit o günden beri yarı yarıya terk edilmiş, hayalet şehir olarak Kanada sınırının sıfır noktasında öylece yeniden eski şaşaalı günlerine dönmeyi sanki bekliyor.

Detroit örneği ayrı bir hikâye ama Kanada’nın cebi boşalmış belediyeleri şimdi sinemacılar grevinden medet umuyorsa, bu kötü örneğin belleklerde kalan izleri de hatırlanıyor demek ki. “Komşuda pişer bize de düşer” ama şimdi komşuda bir şey pişmiyor, yine de Kanada’ya bir şeyler düşüyor işte...

senolasenola@gmail.com