Geyik muhabbeti
Geyik muhabbeti dediysem laf olsun torba dolsun diye değil, gerçek bir geyik muhabbeti.
Osman İkizBirkaç hafta önce pazar günüydü. İriyarı bir geyik, Eskilstuna şehrindeki büyük hastanenin (Mälarsjukhuset) büyük pencerelerinden birini kırıp cerrahi bölüme daldı. Geyiğin orada ne işi var diye fazla kafa yormayın. İsveç’te şehirlerin hemen dışı genellikle ormanlıktır. Bu yüzden kenar semtleri ziyaretleri şaşırtıcı değildir. Gelirler, dolaşırlar, giderler. Çok tenha bölgelerde ayıların da bazen meraklı gözlerle evlerin pencerelerine kadar gelip içeriyi dikizlediği olmuştur. Tavşanları, sincapları saymama gerek yok. Onlar şehir içlerindeki yeşilliklerde, koruluklarda bol miktarda vardır. Geyiklerin karayollarına çıkıp kazalara yol açması da kimseye şaşırtıcı gelmemektedir. O yüzden orman kenarlarından geçen karayollarının kenarlarında sürücüleri uyarmak için trafik levhaları yerleştirilmiştir. Buna rağmen çoğu gece olmak üzere can kaybıyla sonuçlanabilen kazalar olmaktadır. Bunlara alışığız da, koca pencerenin camını kırıp hastaneyi ziyaret eden geyik bugüne kadar ne görülmüş ne de duyulmuştur.
Haberi öğle saatlerinde radyodan duydum, hemen sosyal medyaya baktım. Haneye tecavüz gibi hastanenin cerrahi bölümüne pencereden dalan geyiğin fotoğrafını bile koymuşlar. Yakındaki korudan gelip hastaneye pencereden giren geyik bekleme salonunda durmuş, yüzünü de girdiği pencereye çevirmiş öyle bakıyor. Bir ara pencereye yönelmiş ama sonra durmuş. Muhtemelen çıkmayı düşündü ama cüssesine göre küçük kalan pencereden çıkamayacağını düşündü. O sırada sirenlerini çalarak gelen polis arabaları hastanenin önünü doldurmuş. Çok sayıda polis, hemen ardından Eskilstuna hayvanat bahçesinden gelen bakıcılar ve veterinerler adeta bir ordu oluşturmuş. Öne çıkan başka olayın yaşanmadığı durağan pazar günü, geyik haberi herkesin ilgisini uyandırmıştı. Şimdi ne olacaktı...
RÜYAMA GİRDİ
Uzanmış, olacakları düşünmekteydim. Siyaseten doğruculuk (political correctness) genlerine sinmiş İsveçlilerin tepkisi nasıl olacaktı... Bu arada dalmışım. Çok uzun bir rüya gördüm. Oysa gazetelerde daha yeni okudum, rüyalar en fazla 30 saniye sürüyormuş ama biz çok uzun sürdüğünü sanıyormuşuz. 15 dakika kadar kestirmişim. Gözlerimi açınca 15 dakika boyunca rüya gördüğümü sandım. Neler oldu neler!!!
Hastane önünde toplanan polislerden biri merkeze telefon etti. Konuşma çok hararetli geçti. Polis ne yapılması gerektiği konusunda fikir verilmesini istiyordu. Sakince bekleme salonunda duran geyiği yakalayıp ormana mı götürmeliydiler, yoksa terörist muamelesi mi yapmalıydılar? Her şeyden önce geyik pencereyi kırmıştı. Suçlu muydu? Suçlu ise yakalanıp cezalandırılmalı mıydı? Cezalandırılması gerekiyorsa cezayı kim verecekti? Yasalarda buna açıklık getirecek bir madde var mıydı? Merkezdeki polis şaşırmıştı. “Geyiği vurun” dese, kamuoyundan gelecek tepkiler yüzünden başı derde girebilirdi. O da hukukçulardan görüş alınmasını önererek topu kendi şefine attı.
Olay yerindeki telefon konuşmasını dinleyen birkaç hayvansever, polisin karşısına dikilerek geyiğin davranışının suç kapsamına giremeyeceğini, en fazla davranış bozukluğu olarak değerlendirilebileceğini, bu yüzden geyiği, hayvan davranışları üzerine uzmanlaşmış psikologların incelemesine bırakılması gerektiğini savundu. Bu arada içlerinden biri uzman bir psikologla görüşmeyi başarmıştı. Hemen aktardı. Psikolog, geyiğin muhtemelen avcılardan kaçmış olabileceğini, ama başka nedenlerden dolayı davranış bozukluğu göstermiş olabileceğini de söylemiş. Sağlıklı bir teşhis için de dört mevsim, yani bir yıl geyiği inceleme önerisinde bulunmuş. Psikolog ayrıca, hastaneye yakın yaşayan hayvanların, orada sağlık hizmeti verildiğini anlamış olabilecekleri, belki geyiğin de bir doktora görünmek üzere gelmiş olabileceği ihtimali üzerinde de durmuş.
POLİSLER İTLAFTAN YANA
Hayvanseverleri dinleyen polis, kepini çıkarıp kafasını kaşırken diğer polisler kendi aralarında konuşmaya başladılar. Duydukları hepsinin canını sıkmıştı. Olayın kestirmeden halledilmesini istedikleri belliydi. Uzadıkça işin karmaşık bir hale geleceğini biliyorlardı. Üstelik kahve saati de yaklaşmaktaydı. Bu arada seyirci durumundaki vatandaşlar da görüş bildirmeye başladı. Bir anne, polislerin niyetini anlamış gibi, etraftaki çocukları göstererek “Travmaya yol açacak bir şey yapmayın, hayvancağızı uyutup ormana bırakın” dedi. Bölgedeki yabancı karşıtı hareketin öncülerinden biri de yüksek sesle “Avcıların çoğunluğu artık kara bıyıklı, kara saçlı yabancılar. Geyiğimiz onlardan ürkerek kaçmıştır. Burada duracağınıza gidin ormandaki kara kafaları kovun” diye bağırdı.
Olaydan içişleri bakanı da haberdar edilmişti. Vatandaşı teskin edecek kısa bir açıklama yaptı: “Polisimiz olay yerinde. Kimse merak etmesin, her zaman olduğu gibi en doğru olanı yapacaktır.”
Bu arada uyandım. Bir kahve ile kendime geleyim dedim. Kahvenin o uyarıcı kokusuyla, lezzetini yudumlarken neden böyle bir rüya gördüğümü sorguladım. Siyaseten doğruculardan bıkmış olmalıydım. Biraz sonra haber geldi. Veteriner uzaktan atılan iğne ile geyiği uyutmuş. Sonra da ebedi uykuya göndermişler. Çünkü hayvan iyileşmeyecek kadar ağır yara almış. Benim gördüğüm fotoğrafta ise geyik dimdik ayakta dışarıya çıkacak boşluk var mı diye bakınıyordu.
osman.ikiz@gmail.com