Eşyalara yeniden hayat veren tamirat kafeler -Gülseren Tozkoparan Jordan

Eşyalara yeniden hayat veren tamirat kafeler

Gülseren Tozkoparan Jordan / İngiltere (Londra)

Çocukluğumdan beri alışmışım elimin altında bir tamirci olmasına, evde bozulan her şeyin önce onun elinden geçmesine, çözümünü bulamazsa dışarıda uygun tamirci aramasına, en son seçenek onarılamazsa atılmasına...

Bahsettiğim tamirci, babam Yusuf Tozkoparan, emekli ilköğretim müfettişi. Mezun olduğu okul Köy Enstitüleri geleneğinden gelen bir öğretmen okulu olduğundan her şeyden anlar şekilde yetiştirilmiş. Bugünlerde özlemle andığımız o okullardan yalnızca öğretmen değil ne becerikli, her derde deva insanlar çıkmış.

Babam sadece ailesine değil çevresine de bu konularda destek verir, özellikle emekli olduktan sonra kim çağırsa gönüllü koşar, yapabilirse onarıp üretmek ve dönüştürmekten çok keyif alır.

İngiltere’de bu küçük kasabada yaşarken babamın tamiratlarının çok eksiğimizi giderdiğini bir kez daha anladık, meğer ne kâr ettirmiş bize her bozulan eşyada tamirci çağırmayarak.

Civarda dolaştım, ayakkabıdan başka tamirciye rastlamadım. Buralardaki genel tutum bozulan eşyanın tamiratının daha pahalıya gelmesi nedeniyle yenisinin alınması yönünde. 

Birkaç ay önce “Repair-Tamirat Kafe” ilanını gördüm. Merak ettim, acaba bu eksiği giderir mi diye. Kedi kafelerden sonra tamirat kafeleri! Yalnızca ayda bir kez olduğu için denk gelmedi bir türlü. Sonra kararlı bir şekilde tarihi kaydettim. Nihayet mart ayının ilk cumartesi günü tamirat kafenin kapısındaydık. Şansımızdan bize yakındı. Mekânları kilisenin uygun bir salonuymuş.

SOHBET VE İŞ BİR ARADA

Girişte kayıt yaptırdık, tamir edilecek eşya, adres telefon vb. bilgi verdik, bize numara verip içeri aldılar. İkinci kayıtta onarılacak eşyanın türüne göre yeni bir numara verildi ve oturup sıramızı beklememiz söylendi. O sırada kilisede satılan çay, kahveden alıp ücretsiz internete bağlanmak mümkündü.

Yarım saat sonra başka bir gönüllü sıramızın geldiğini söyleyip bizi tamirat alanına götürdü.

O da ne! Kocaman bir salon; cıvıl cıvıl insanlar, masaların başında her biri bir işin başında gayretle çalışıyor, sohbet, iş bir arada. Bu kadarını hayal etmemiştim doğrusu!

'KAZAN KAZAN' ORGANİZASYONU 

Dikişten tutun bıçak bilemeye, elektronikten bisiklet tamirine, marangozluk işlerinden porselen tamirine kadar birçok alanda onarım yapılıyordu.

Bizimki elektrik süpürgesiydi, motoru çalışıyor ama çekmiyordu. Sorunu anlattık, karşımızdaki usta abartısız canla başla uğraştı, makineyi açtı ve hiç umulmadık bir yerine birikmiş çöpleri çıkardıktan sonra süpürge çekmeye başladı. Teşekkür ettik ama ayrılmadan önce bu kez bizim sorumluluğumuz vardı.

Çıkışta yapılan ankette sonuçtan memnuniyetimiz, tamirat kafeye gitmesek ne yapacağımız soruldu. “Atıp yenisini alacaktık” dedik demesine de nereye atacağımız da bir sorun!

Sonra da masada duran bağış kutusuna gönlümüzden ne koparsa atıp çıktık, çok minnettar kalmıştık. Bu, elinden iş gelen, tamamen gönüllü insanların bir araya gelmesiyle gerçekleşen “kazan kazan” türü bir organizasyondu. Babamın tek başına yaptığını organize bir şekilde yapıp, birçok insana yardım edip geri kullanım sağlıyorlar ve bundan mutlu oluyorlardı. Evde tamir edilecek birkaç parça küçük şeyi de nisan başında tamirat kafeye götürdük ve yine sonuçtan mutlu bir şekilde ayrıldık. Eşyaların geri dönüşümü gibi, modern hayat sonucu komşunun komşuyu tanımadığı bir kasabada unutulmuş mahalle ruhu da adeta yeniden canlanmıştı. Yardımlaşma atmosferi, enerjisi görülmeye değerdi.

Temeli Hollanda’da atılan tamirat kafe son yıllarda bir hayli popüler olmuş. 2007’den beri yerel düzeyde sürdürülebilirlik için çalışan Martine Postma adlı kadının 18 Ekim 2009’da Amsterdam’da açtığı ilk tamirat kafe büyük bir başarı elde edince Martine Uluslararası Tamir Kafe Vakfı’nı kurmuş. Kâr amacı gütmeyen bu kuruluş 2011 yılından bu yana Hollanda ve diğer ülkelerde kendi tamirat kafesini kurmak isteyen yerel gruplara profesyonel destek sağlıyor. Martine, tecrübelerini kitabında anlatmasının yanı sıra davet üzerine şirket ve kuruluşlara konferanslara da gidiyor.

Bugün başta Hollanda, Belçika, Almanya, Fransa, İngiltere olmak üzere dünyada 3 bin 121 tamirat kafede yaklaşık 46 bin 815 gönüllü hizmet veriyor ve her ay ortalama 56 bin 178 parça tamir ediliyormuş.

NEDEN TAMİRAT KAFE?

Tamirat kafeleri bilenler bu soruyu şöyle yanıtlıyor:

“Tamir kafelerde onarım becerisine sahip insanlar hak ettikleri takdiri alır. Paha biçilmez pratik beceriler aktarılır. Eşyaların atılması gerekmez, daha uzun süre kullanılır. Bu, yeni ürünler yapmak için gereken hammadde ve enerji hacmini azaltır. Örneğin, yeni ürünler üretmek ve eskileri geri dönüştürmek CO2 salınımına neden olduğundan CO2 emisyonlarını azaltır.

Tamirat kafe insanlara eşyalarına yeni bir gözle bakmayı öğretir. Kafe gönüllüleri basit tamirat dersleri vermek için okulları da ziyaret eder. Her durumda tamirat kafe insanların bakış açısını değiştirmeye yardımcı olur. Bu da insanların sürdürülebilir bir toplum konusundaki coşkusunu canlandırmak için çok önemlidir.”

Bizim sahip olduğumuz değerlerin Batılı toplumlar tarafından yeniden keşfedilip pazara sürüldüğünü görmek garip bir duygu. Motivasyonlar farklı olsa da birbirimizden alacağımız dersler olduğu açık.

Yeri gelmişken söz edeceğim; Ankara’daki evimizde hâlâ tüplü eski bir TV var. Birkaç yıl önce bir akademisyen arkadaşımız çocuklarıyla uğradığında “Kızlar dikkatli bakın, bu tür TV’yi artık ya müzelerde ya da Gülseren’de görürsünüz” diye takılmıştı, nazarı değmiş olmalı! Geçen yaz bir zamanlar çok moda olan o gri TV’den yanık kokusu geldi, hemen kapattık. Babam bile, “Atın artık, tamir olmaz” dedi. Atacağız ama nereye, nasıl? Boşa gitmesin parçaları, işe yarar mı diye düşünürken TEGV’in e-atık kampanyasını buldum ama kilo sınırını aşıyor, tek çare hurdacı galiba!

Gülseren Tozkoparan Jordan

İngiltere (Londra)