Düssel kıyısında yürüyüş...
Merkel dönemine vedaya hazırlanan Almanya, yeni seçim sürecinden çıkarken koalisyon görüşmeleriyle haşır neşir. Ama Avrupa’nın ekonomik devinde halkın geçmişe göre artan hayat pahalılığı, emlak fiyatlarındaki yükselişe yönelik şikâyetleri de artmış görünüyor...
Mine EsenPandemi kabusunu tümüyle geride bıraktık demek için hiç kuşkusuz henüz çok erken... Hâlâ maskeli, sosyal sınırlamalarla örülü yaşamlarımız. “Yeni normal” derseniz, onun da ne olduğu karmaşa, deli bohçası... Misal ülke dışı seyahatler için her ülkenin kuralı farklı, aşı isteyevn, test isteyen, karantina diyen... Ya da mağaza içinde maske zorunluluğu derken, restoran, kafelerde tıklım tıkış haldeyken maskelerin fora olması, bu ne perhiz bu ne turşu misali...
Düsseldorf’ta insanlar sanki son iki yılı unutmak istercesine sokaklarda. Kentin ışıl ışıl mağazalarının, alışveriş merkezlerinin, peynirciden şarapçısına, çikolatacısına ev sahipliği yapan sevimli pasajlarının olduğu Königsalle hafta sonu hareketliliğinde. Eski kent bölgesi Altstadt’ın turistik meydanlarına doğru açılan küçük paralel sokakları kalabalık. Dışarıya atılmış tahta uzun masalarıyla geleneksel birahanelerden keyifli sohbet sesleri yükseliyor, müzik ise sohbeti bölmeyecek kadar tatlı tatlı yankılanıyor... Kalabalıkla tezat Düssel Nehri olağanca sakinliğiyle kentin ortasında akıp gidiyor. Ağaçların gölgesi üzerine düşmüş nehrin üzerindeki küçük köprüde bisikletlerini kenara çekip sohbet edenler, eski kente sırtını verip fotoğraf çekenler...
Kafelerde, restoranlarda yer bulmak zor. Kimi yerde bekleme kuyrukları almış başını gitmiş. Açık alanda geleneksel Noel pazarları için renkli, küçük tahta dükkânların kurulmasına başlanmış bile. Maskeler sadece iç mekânlarda zorunlu. Bazı kafeler giriş için aşı kartı soruyor ama kalabalık birikince, bu uygulama biraz işlevsiz kalıyor gibi. Ancak yetkililer, uzmanlar sürekli uyarıda. Son günlerde Almanya’dan gelen vaka, can kaybı artışı haberleri kâbusun hâlâ geçip gitmediğinin kanıtı... Avusturya, Hollanda’nın ardından Almanya’da da yeni kısıtlamalar yolda. Özellikle de aşısız olanlara yönelik...
Merkel dönemine vedaya hazırlanan Almanya, yeni seçim sürecinden çıkarken koalisyon görüşmeleriyle haşır neşir. Sohbetlerin birçoğunda ise odağı bizim alıştığımız gibi (!) siyasete kilitleyen pek yok, öyle ya da böyle konu gündeme gelirse de sonuç ne olursa olsun sisteme güven vurgusu öne çıkıyor. Ama Avrupa’nın ekonomik devinde halkın geçmişe göre artan hayat pahalılığı, emlak fiyatlarındaki yükselişe yönelik şikâyetleri de artmış görünüyor.
GÖÇÜN 60. YILI
Düsseldorf ziyaretimiz aynı zamanda Türk-Alman İşgücü Anlaşması’nın 60. yılı etkinlikleri ile de kesişti. Bunlardan biri de Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği’nin (ATİAD) resepsiyonuydu. Türk toplumunun çeşitli zorluklarla, emeklerle örülü onlarca yıllık Almanya’ya göç hikâyesi acı tatlı pek çok etkileyici yaşam hikâyesini barındırıyor. Bu yolda başarılarıyla Almanya toplumunda isimlerini duyuranlar arasında yer alanlardan Avrupa’da ilk yapay kalp naklini yapan Dr. Dilek Gürsoy, SPD Federal milletvekili ve Federal Liyakat Nişanı sahibi Gülistan Yüksel, CDU Federal Milletvekili ve Türkiye Uyum Araştırmaları Merkezi Başkanı Serap Güler’in de günümüze uzanan, ailelerinin başlattıkları göç yolculuğunu dinleme olanağını bulduk.
Etkinlikte konuşan ATİAD Başkanı Aziz Sarıyar, günümüzde iki ülke arasında oluşan ilişki ağının on yıllar önce Almanya’ya işgücü olarak gelen birinci nesile ve onların ailelerine borçlu olduğunu hatırlattı.
“Bu insanlar sadece Almanya’nın bir sanayi ülkesi olarak yeniden inşasına değil, aynı zamanda kültüre, edebiyata, müziğe, bilime, spora, ticarete katkıda bulundular. Anlık ekonomik çıkarlarının ötesine bakmayan her iki devletin de yalnız bıraktığı bu ilk kuşaklar kendi başlarına örgütlenip hayata dair farklı bakış açılarını, umutlarını, renklerini, şarkılarını ve hikâyelerini Almanya’ya getirdiler. Buradaki hikâyelerini de Türkiye’ye taşıdılar” dedi.
Göç daha iyi koşullarda yaşam umudu ile başlarken hiç kuşkusuz ırkçı nefretin de çoğu zaman hedefi. Sarıyar da konuşmasında bu konuya değindi; “Geçen 60 yıl içindeki birçok siyasi hataya, evlerde, fabrikalarda, devlet dairelerinde, apartman avlularında ve okul bahçelerinde yaşanan aşağılanmalara, öfkeye ve şiddete rağmen birçok başarı hikâyesi de yazıldı” ifadesini kullandı.
Bir sonraki akşam ise bu kez yine 60 yıllık göç hikâyesinde Türkiye’de doğan, birçoğu zaman içinde daha iyi bir yaşam umuduyla Almanya’ya giden 12 kardeşli bir ailenin genç ruhlu çocuğunun 70. yaş günü kutlamasındayız. Kardeşlerin en büyüğünün zorluk, yokluklardan eğitime sarılarak çıkışı, okulu bitirebilmek için küçük yaşlardan itibaren çalışması, aile içinde güçlü dayanışma ruhunu kaybetmeden, yeni bir ülkede var olmak için, kim olduğunu unutmadan uyum sürecinin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seren renkli hikâyesini dinliyoruz. Masalardan Almanca, Türkçe, İngilizce sohbetler yükseliyor, tıpkı salonda yankılanan şarkılar gibi. Kardeşler bir ara sahneye çıkıyor, omuz omuza, ellerinde mikrofon. Arka hoparlörden İzmir Marşı yükseliyor, hep birlikte coşkuyla eşlik ediyoruz; Türkü, Almanı, İtalyanı salonda alkış tufanı...
mine@cumhuriyet.com.tr