Cenevre’nin geleneksel koşusu: Escalade

Her yıl kasımın son altın yaprakları ayrılırken dallarından, aheste aheste, Cenevre de üstündeki güz ağırlığından soyunur. Renk cümbüşlü ağaçlar yerlerini aralık ayının getirdiği kuru dalların beyazlığına terk eder. Karla kaplı şehrimizin sokaklarına neşe, kendine de Noel güzelliği gelir. Geceleri ıssızlığıyla tanınan Cenevre sokakları bir anda “insanlanır”. Sanki herkes sokağa çıkmak için bütün sene sabırsızlıkla bu zamanı bekliyormuş gibi caddeler telaşlı bir hareketle tutuşur.

Aslıhan Dağıstanlı Aysev(Cenevre)

Parkları, köprüleri, vitrinleri, ağaçları ışık ışık şenlenir. Gelin gibi süslenir. Ren Nehri’nin delikanlı sularının Lac Leman’ın (Leman Gölü) sakinliğinde durulduğu noktada bulunan İngiliz bahçeleri canlanır. Dönme dolabıyla, dev ağaçlarının altındaki tentelerde satılan dünyanın en pahalı el işçiliği mallarıyla, yani Noel pazarıyla pek güzeldir. Gerçi sadece burada değil, şehre dağılmış irili ufaklı tüm parklara aynı panayır havası hâkimdir. Tarçın kokulu Noel pazarlarını, sıcak şaraplarını yudumlayarak gezen Cenevreliler aralarında “Noel’de kim - kiminle - nerede?” oynarlar. Tasaların, Noel’i kimle geçirecekleri ve hediye listesinin kaçta kaçının hâlâ bitirilmediği konusu ile sınırlı kaldığı bu tuhaf Truman Şov, vari şehirde, her Noel, beni bir özlem sarar. Hoşuma giden şeyleri kopyala yapıştır yanıma alıp bir koşu, ülkeme taşımak isterim. İsterim ki ülkemin dertlerine tarçın olup tatlandırsın, karanlık günlerini Avrupa şehirlerinin ışıkları gibi aydınlatsın, gelecek ve geçim korkusu yerini, “yeni yıl hediyelerinin kaçta kaçının tamamlanamadığı” endişesine bıraksın.

Velakin bu koşuyu zihnimde yaparım ama bedenimle yaptığım başka bir koşu var: Escalade. 

Cenevre’nin en önemli geleneksel koşu yarışı. En dondurucu günlerde, aralık ayında yapılır. Eski şehrin çılgın yokuşlarında, eğri büğrü, inişli çıkışlı taş yollarında düzenlenen bu geleneksel yarışa, 6’dan 80’e, her yaştan amatör veya profesyonel koşucu katılır. Tüm şehir ya koşar ya da koşanlara alkışlarla, şarkılarla, zillerle, bandolarla, rengârenk kıyafetlerle, bir panayır coşkusuyla tezahürat eder. İnsansız sokakların insanla dolup taştığı, 40 bin civarında koşucunun kan ter içinde kıyasıya rekabet ettiği bir hafta sonudur. Buz gibi havada, ıslak yokuş zeminde, düşe kalka mücadele eden minnacık çocukları gördüğümde, ilk yıllar anlam veremiyordum. Benim için insan evladına zulüm gibiydi. Sonradan anladım ki spor da coşkuyla hayata katılmak da küçüklükten edinilen bir alışkanlık. Bir şehrin yaşam enerjisine, neşesine, coşkusuna her şartta ve koşulda katılmak, insana iyi gelen bir alışkanlık. Artık biz de buz gibi havada, atlet şort çocuk çoluk Escalade koşan bir aileyiz. 

ROYAUME’UN ÇORBASI...

Peki, Escalade’i bu kadar özel yapan şey ne? Tarih. Yıl 1602. Zengin, bağımsız, liberal, Protestan Cenevre, Katolik komşusu Savoy Dükü’nün iştahını kabartıyor. Aralık ayı, hava ayaz. 11’ini 12’ye bağlayan gece, Savoylular Cenevre’ye hain bir atak yapıyor. Sayıca üstün Savoylulara karşı Cenevrelilerin hesapta pek bir şansı yok. Düşman merdivenlerle surlara dayanıyor. Fakat hesaba katmadıkları bir şey var: Cenevre’nin cesur, Catherine Mere Royaume’u. Ve onun çorbası. 60’larındaki 14 çocuk annesi bu kadının cesareti, yaratıcı zekâsı ve dumanı tüten sebze çorbası bir şehrin kaderini değiştiriyor. Surlara dadanan Savoy askerleri, Catherine’in üzerlerine boca ettiği bir tencere sebze çorbasının altında naralar atarak patır patır yere düşüyorlar. Ve işte savaşın ve bir şehrin kaderi, soğuk bir aralık gecesinde böylece değişiyor. Hep diyorum, tarih kadın bakış açısıyla yazılsaydı şimdi başka bir dünyada olurduk. Kadınları hep korunan aciz varlıklar olarak gösteren hikâyeler yerine, savaşları topla tüfekle değil, yaratıcı zekâyla kazanan, en az zaiyatla sonuca ulaşan kurtarıcı kadınlar daha çok bilinse, belki bu kadar çok savaş da yapılmazdı.

Tabii şimdi bu yazıyı okuyup da heyecanlı bir meydan muharebesi bekleyenlere soğuk duş olan şey, Savoylulara sıcak çorba oluyor. Ve o günden sonra da çikolata. Evet, artık Mere Royaume’un çorba kasesi sembolik olarak çikolatadan yapılıyor. İsmi Marmite. (Haliyle İsviçre burası, her şey çikolatayla tatlıya bağlanıyor). Escalade dönemi her boy ve ebatta, her markette, pazarda kolaylıkla bulabileceğiniz Marmitleri, çocuklar seremoniyle kırıyorlar. İçinden çıkan sürprizli hediyeyi bulup sonra da afiyetle çikolatayı midelerine indiriyorlar. Escalade koşusuna katılıyorlar. Ardından 11-12 Aralıkta kostümler giyip sokaklarda karnaval tadında bir gece geçiriyorlar.

Geçen yıl pandemi ile ilk kez ara verilen Escalade, bu sene yeniden pandemi tedbirleriyle yapıldı ve şehir eski neşesine geri döndü. Tarçın kokusu, escalade koşusu, ışıltılı vitrinler ve parklarıyla Cenevre senenin en neşeli havasına büründü. Omicron virüsü bile keyfini bozamadı. En önemli konuysa “Noel hediyesiydi”. Darısı ülkemizin başına.

Asliaysev1@gmail.com