Brüksel'e AB 'damgası'
Başka ülkelerin insanları, kendi başkentlerini öve öve bitiremez. Sadece Belçika dışındakiler değil, Belçikalılar da çoğu kez “sıkıcı ve monoton kent” damgasını vurarak haksızlık ederler Brüksel’e. NATO ve Avrupa Birliği (AB) ile birlikte çok sayıda uluslararası kurumun da merkezinin kentte olmasıdır asıl neden.
Erdinç Utku / Belçika (Brüksel)Avrokratların (Avrupa bürokratları) kenti hep resmiyet, düzenleme, kural ve bürokasi ile özdeşleştirilir. Bu da moNoton kent algısını destekler. 1 milyon 100 bin nüfusu olan kenttin en az yüzde 20’si uluslararası kurumlardan geçimini sağlar. Türklerin yoğun olarak yaşadığı Schaerbeek ve belediye başkanı Türk kökenli Emir Kır’ın olduğu Saint-Josse-ten-Noode belediyelerine komşu olan bir alanda öbeklenmiştir AB binaları. Brüksel’in “Avrupa Mahallesi” aslında biz Türklerin komşusudur. Örneğin daha dün akşam Türk mahallesindeki bir kafede bizim masadan çakmak isteyen genç, Hollanda’dan Brüksel’e AB stajı yapmaya gelmiş bir taze üniversite mezunu çıkar. Masamıza davet ederiz. Yan masadaki Türke benzeyen İtalyan da katılır muhabbete. O da AB bürokratıdır. Zaten yanımdaki Türk arkadaşım da AB’de bir bilişim projesinde çalışmaktadır. Hollandaca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca başta olmak üzere binbir çeşit dil konuşulur. Sadece masada konuşulanları yazsan bir Pazar yazısı olur. AB kurumlarında çalışanların bir kısmı Türk mahallesinde oturur aslında. Yakın komşumuzdur bizim Avrupa Mahallesi!
Brüksel dikkatli ve istekli bakana, ona emek verene, her keresinde başka güzel bir yüzünü gösteren vefalı bir sevgili! Biraz düşünen, kafa yoran bir süre sonra Brüksel’in “emek veren herkesi kendisine âşık etmesini bilen” dünya güzeli bir sevgili olduğunu mutlaka keşfeder.
BRÜKSELLEŞME
Brüksel’in güzelliği derinlerde saklıdır. Mimarisi Gotikten hipermoderne çeşitlilik gösterir. Art Nouveau mimarinin en güzel örneği binaları, muhteşem eski kent meydanı Grand Place ve çevresindeki yapılar, Horta ve Magritte müzeleri, iki tane çikolata müzesi, 7 binden fazla müzik aletinin yer aldığı müzesi, Çizgi Roman Müzesi, Galeries Royales St Hubert pasajı... Hangi birini sayayım? Çeşitli kültürlerin kesiştiği, dünya ile karşılaşılan bir yerdir Brüksel. Tüm farklı katmanları bir arada buluşturan ama içindeki katmanların da kişiliklerini koruduğu bir kent. Daha iyi keşfedilmeyi ve emek verilmeyi fazlasıyla hak ediyor.
Brüksel’de dolaşırken binaların duvarlarında aniden karşınıza çıkan çizgi roman kesitleri gibi, ünlü Belçikalı mimar Victor Horta adı ve yapıtları da sizi büyüleyebilir. Eski köye, “Yeni Sanat” getiren mimarlık dahisinin yaşadığı “Brüksel’in HORTA yeri mimari”dir çünkü. Dünya mimarisine Victor Horta’yı armağan eden Brüksel, ne yazık ki mimariye bir de “çirkinleşme” kavramı katkısı yapmıştır. Bunun da nedeni “Avrupa Mahallesi”dir. Bu mahalle çirkin kentleşme örneği olarak mimari literatürüne “Brükselleşme” sözcüğünü kazandırmıştır. Brükselleşme, mimaride yüksek katlı binaların eski mahallelere gelişigüzel eklenmesini ve gökdelenler mezarlığına çevrilmesini ifade ediyor. AB binalarının Belçika’nın baş harfinin “B” olmasından kaynaklanan “tesadüfi” bir nedenle beklenmedik şekilde Brüksel’de yoğunlaşması 1960’larda ve 1970’lerde kontrolsüzce gelişmesi genellikle tarihi dokunun korunduğu Brüksel’de bu alanın feda edilmesine yol açmıştır. Yine de mahalle geçmişten izler taşımaktadır. Örneğin burjuvazinin kentin işlek merkezini terk edip büyük malikânelerini yeşil parkların yanında inşa ettiği Square De Meeûs ya da Leopold Park gibi bazı yerlerde dolaşırken “Daha önce buralarda hiç gökdelen yoktu, buralar hep yeşil alandı” diye fısıldar kulağınıza gaipten bir ses. Ucube mahalleyi daha yaşanılır kılmak için son yıllarda çaba sarfedilse de giden gitmiş, yıkılan tarihi binalar yıkılmıştır bir kere!
ROMAN GİBİ BİNALAR
Brüksel’in Avrupa Mahallesi, Avrupa Parlamentosu, Bakanlar Konseyi ve Avrupa Komisyonu’nun merkezlerine ve ilgili binalarınına ev sahipliği yapmaktadır. AB binaları buraları işgal etmeden önce mahalle sakin bir yerleşim alanıymış. Mahalledeki devasa binalar Parc de Bruxelles (Brüksel Parkı), Cinquantenaire (50. Yıl Parkı) ve Leopold Parkı gibi üç büyük yeşil alanla çevrelidir.
Her binanın “hayatı bir roman”dır aslında. Örneğin Schuman kavşağında yer alan 14 katlı X şeklindeki Berlaymont binası 1967 yılında tamamlanmıştır. AB’nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu’nun genel merkezine ev sahipliği yapıyor şimdi. Bina adını daha önce bu alanda bulunan ve bir rahibe okulu yöneten 300 yıllık Berlaymont Kadınlar Manastırı’ndan (Dames de Berlaymont) almıştır. Bir ara tamirden geçirilen bina 1 Temmuz 2004’te tekrar kullanılmaya başlandı. Mahalledeki 60 farklı binada komisyonun genel müdürlükleri ve kurumları yer alır. Ben olsam bu binaya Avrupa’nın birleşme fikrinin babasının, “Robert Schumann”ın adını verirdim. Avrupa Parlamentosu binalarına eski başbakan veya dışişleri bakanlarının adını vererek vefalı davranır bu konuda. Olsun, binaya olmasa bile binanın olduğu meydana Robert Schumann Meydanı adı verilmiştir.
‘GELECEK AVRUPA’DIR’
Schuman Meydanı’ndan La Loi Caddesi’ne doğru inerken karşınıza çıkan binanın duvarına Belçikalı sanatçı NovaDead tarafından yapılmış 30 metrelik grafitide, “The future is Europe” (Gelecek Avrupa’dır) yazısı dikkatinizi çekiyor. AB bir zamanlar dünya siyasetine yön veriken şimdi nasıl 3.5’uncu güç haline düştü, gerçekten AB’nin geleceği var mı? Varsa bile bu gelecekte Türkiye’ye yer var mı? Bunlar da başka bir yazı konusu. “Türkiye Avrupa Birliği Çelişkileri” başlığını attım bile! Bu ilişkiye bir de mizahi açıdan bakalım derim :)
erdincutku@binfikir.be