Belçika’daki domuz ve Türkiye’deki köpekler - Erdinç Utku

Brüksel’e inen yaban domuzunu yakalayıp sağ salim doğaya geri döndürme planını yazsam hiç de fena olmaz. Köpek ölümlerinin gündeme geldiği Türkiye’mize de dolaylı olarak bir “insanlık dersi” veririz belki.

Erdinç Utku

Malzeme çok olunca seçmek zorlaşıyor. Bir mizah yazarı olarak Türkiye tatilimde başıma gelenleri, “mizahın içine düştüğü mizahlık vaziyetleri” yazsam ağlamaktan gülemezsiniz. Yine de tatil izlenimleri kabak tadı verebilir.

Brüksel’e inen yaban domuzunu yakalayıp sağ salim doğaya geri döndürme planını yazsam hiç de fena olmaz. Köpek ölümlerinin gündeme geldiği Türkiye’mize de dolaylı olarak bir “insanlık dersi” veririz belki. Brüksel’de temmuz ayının başlarına kadar Woluwe Park’ta görülen bir yaban domuzu iz bırakmadan kayboldu. Başkent Brüksel’in çevre kurumu, “yaban domuzunun son günlerde hiçbir yerde izine rastlanmadığı için onunla ilgili eylem planlarına artık gerek kalmadığını” duyurdu. Kurumun sözcüsü, “Hayvan kendi kendine doğal yaşam alanına geri dönmüş olabilir veya bir süre sonra yeniden ortaya çıkabilir” açıklaması yaptı. 

ARAMADAN VAZGEÇİLDİ

“En son 5 Temmuz’da görülen yaban domuzu tekrar ortaya çıkıncaya kadar aktif olarak aramayacaklarını” aktardı. Yaban domuzunun herhangi birine zarar vermesini veya bir kazaya neden olmasını önlemek için Woluwe-Saint-Pierre Belediye Başkanı Benoît Cerexhe, Brüksel Çevre Kurumu’nu harekete geçmeye çağırmıştı. Kurum, bu yazın başlarında belediyeden haziran ayında neredeyse her gün görülen yaban domuzunu resmi izin almadan yakalamak için onay almıştı. Hatta bir kafes bile sağlandı ancak temmuz ayının sonunda aramadan vazgeçildi.

Brüksel Çevre Kurumu, haziran ayında “yaban domuzlarının en sevdiği yerleri harita üzerinde işaretlemek için” bir saha araştırması başlattığını duyurmuştu. Kurumun planı, hayvanı yakalayıp kafese koymak ve kendisini daha rahat hissedeceği Sonian Ormanı’na salmaktı. Kurumun yetkilisi “ötanazinin kesinlikle son seçenek olacağını ve yalnızca yaban domuzu kamu güvenliği için bir tehdit oluşturuyorsa yapılacağını” söyledi.

Biraz klişe olacak ama “Bir el oğlunun yaptığına bak, bir de bizim köpek katliamı canavarlarınınkine”, Türkiye’de sokaklara köpeklerin göreceği şekilde “Dikkat insan var!” levhası yazılacak hallere düştük.

Yoksa daha fazla ilgi çeksin diye “Brüksel’deki Teksas: Ayda beş silahlı saldırı” başlığını atıp “Brüksel’de son yedi ayda yapılan 35 silahlı saldırıda sekiz kişi yaşamını yitirirken 15 kişinin ağır, 10 kişinin ise hafif yaralandığını” mı anlatsam? Brüksel’deki silahlı saldırı sayısı ayda ortalama beşe ulaşıyor.

En son saldırı, geçen pazar günü Anderlecht’te yaşandı. Saldırıda bir kişi yaralandı. Bir önceki saldırı ise iki ay önce Brüksel-Midi istasyonunun yakınındaki Cafe Al Massirat’ta başka bir silahlı saldırının yapıldığı bölgede, bir hafta sonunda olmuştu. Brüksel Başbakanı Rudi Vervoort’a göre, 16 Ekim’deki terör saldırısı hariç geçen yıl Brüksel’de en az 41 silahlı saldırı, 2022’nin tamamında ise 46 saldırı yaşandı. 2024 rakamları geçen yılın rakamlarını yakalama yolunda ilerliyor.

NATO nezdindeki Azerbaycan büyükelçisi ve eşinin pazartesi günü gündüz vakti, zamanında Emine Hanım’ın alışveriş için kapattığı haberleriyle gündeme gelen ünlü alışveriş caddesinde soyulması da ilginç bir konu aslında. Avrupa’nın başkentinde olacak şey mi, değil mi? 

Irkçılık konusu da var ama yazması da okuması da keyif vermez. Federal savcı ve Belçika futbolunun en üst ligi olan Pro League’in başkanı, Club Brugge taraftarlarının bir kısmının geçen pazar akşamı Standard de Liège’e karşı oynanan maçta yaptığı neo-Nazi selamlarını kınadı.

IRKÇILIĞA SIFIR TOLERANS

Lig, internet sitesinde yayınlanan bir bildiride futboldaki ırkçılığa karşı sıfır tolerans duruşunu tekrar vurgulayarak bunu “aptalca ve cezalandırılabilir” olarak niteledi. Club Brugge taraftarlarından bir grup, pazar gecesi ev sahibi takımın ırkçılık karşıtı girişimine yanıt olarak neo-Nazi selamı vermişti.

Her şey bir yana yazı bitmiş bile! Belçika’daki domuz yakalanıp kendisi için özel yapılan kafesle doğaya, yuvasına geri götürülmeye çalışılırken bizim Türkiye’deki köpekler sorgusuz sualsiz toplanıyor. Sokak köpeklerimizi Avrupa ülkeleri sığınmacı olarak kabul eder mi acaba?