Basel’den bildiriyorum: Cosplay - Aslıhan Dağıstanlı Aysev

2019’da Cosplay’ciler kostümlerine 17.8 milyar dolar harcamışlar. Yani çocuk oyuncağı falan değil. Kostümleri içindeki on binlerce insan, birkaç günlüğüne de olsa kendi kişiliklerini bir kenara koymuş ve bir kahramana veya olmak istedikleri kişiye dönüşmüşler.

Aslıhan Dağıstanlı Aysev

Mayıs ayı serin ve kalabalık bir ay oldu. Bahar gelmek bilmedi. Bahçemdeki sarı güller başlarını gösterdikleri an fırtınaya kurban gittiler. Hıdırellez geldi ancak ne gül yapraklarını ne de dilekler yazılı kâğıtları görüp gitti. Mayıs ayı Hıdır’dan beter, rüzgâr gibi geçti. 

Son yılların bu en ıslak mayısını yaşarken mecburen biz de salonlara kapandık. Evrene nasıl bir mesaj göndermişsem gittiğim her etkinlikte en az 1000 kişi vardı ve konular kuantum alanındaki atomlar kadar birbirine uzaktı!

Bugün sizlere Basel’de katıldığım etkinliklerden biraz bahsedeceğim. 

Kendimi mayısın ilk etkinliğine katılmak üzere Basel’de buldum. Basel, İsviçre’nin en eski üniversite kenti. Ortasını yararak geçen nehrin kenarına sağlı sollu dizilmiş sevimli restoranları, suyun akışına kendini bırakmış mini mini tekneleri ve sandalları var. Köprünün üstünden geçerken isterseniz bir dilek tutun. Sonra da İsviçre’de her şehrin ortak noktası olan o temiz paklığın, düzenin, tabelasızlığın ve sükûnetin tadını çıkarın. Namaste!

TÜRKÇE EN KRİTİK DİL

Tarih, sanat ve kültürün iç içe olduğu bir şehir Basel. Ne Cenevre kadar güzel ne de onun kadar kibirli. Orta karar bir İsviçre şehri. Tabak gibi dümdüz. Kırmızı kumtaşı belediye binasından başla, saat yönünde yürü yürü, kendini tekrar başladığın yerde buluyorsun. İsviçre’nin güneyinde burnunu yukarı uzatmış, soluna Fransa’yı, sağına Almanya’yı almış. Öğle arası git Almanya’da yemek ye, işe geri dön, o derece. Basel’in resmi dili Almanca ama halkın konuştuğunu Alman olsan da anlamazsın. Burada İsviçre Almancası denilen bir diyalekt kullanılıyor. İsviçre’nin Lazcası diyebiliriz. Fransızca da biliyorlar elbet. Fakat buradaki en kritik dil Türkçe. Başka dil bilmeseniz de Türkçeniz sayesinde her işinizi halledebilirsiniz. Hatta kendinizi Konya’da veya Kahramanmaraş’ta hissedebilirsiniz. Taksilerin neredeyse tamamı, garsonların yüzde 70’i Türk, sokakta yön sorduğun her iki teyzeden biri Türkçe cevap veriyor. 180 bin kişilik Basel’den Türkiye’ye neden bu kadar sık doğrudan uçak seferi olduğunu merak eden varsa cevabı bu. 

Basel’in devasa konferans salonları ve fuar alanları her yıl türlü etkinliğe ev sahipliği yapıyor. On binlerce insanı bu küçük şehre doldurup doldurup boşaltıyorlar. Taksisi, oteli, restoranı turizmden çatır çatır para kazanıyor. Burada yapılan sanat etkinliklerinin arasında dünyanın en seçkinlerinden olan “art Basel”i duymayan yoktur. 180-200 franklık otel odaları art Basel döneminde 1000 franka zor bulunuyor. O kadar dolu. Çok şükür ben otelimi aylar öncesinden ayırtmıştım.

Basel’e ayak basar basmaz acaba yanlış istasyonda mı indim diye tabelaya baktım. Gothamlılar, ölümsüz süper kahramanlar, Hogwarts’ın sihirbazları, Winx’in perileri, Şirinler, Disney prensesleri, Manga karakterleri arasında kot ve tişörtle dolaşan bir tek ben mi varım diye benzerlerimi aradım. Yanımdan geçen Örümcek Adam, neyse ki nazikti, benim sıradanlığıma aldırmadan fotoğrafa girdi. Batman’e selam çaktım, Elf’lerin ve Jedi’ların arasından geçtim ve sonra da hepsinin yuvasına girdim. Bu sene 10’uncusu yapılan Fantasy Basel The Swiss ComicCon’un yapıldığı devasa fuar alanındayım. İsviçre’nin ve Avrupa’nın dört bir yanından 90 bin kişi üşenmemiş, kostümler giyip takmış takıştırmış bu fuar için gelmiş. Sadece Basel’in nüfusunu artırmıyorlar, sokaklarına da karnaval sosu katıyorlar. 

ComicCon, film, oyun, çizgi roman ve Cosplay hayranlarını bir araya getiren, milyonlarca insanın tutku derecesinde takip ettiği etkinlikler silsilesi. Cosplay ne mi? Ben de bilmiyordum. “Manga, anime, çizgi roman, film veya bilgisayar oyunlarındaki kurgusal kahramanların kostümlerini giyip o karakterin rolünü oynayarak eğlenmek” demekmiş. 1970’lerden beri Japonya’da popüler olan bir etkinlik. İsim babası Nobuyuki Takahaşi. Zaten Japonlar bu tür işleri pek severler bilirsiniz. Dünyada bir numaralar. Her yıl yarım milyon insan katılıyor. İkincilik San Diego’da. Basel ise Avrupa’nın en büyük Cosplay köyüne ev sahipliği yapıyor. 

Fuarın birbiriyle bağlantılı dev binaları arasında yürürken tüm ciddiyeti ve sorunlarıyla kendi dünyamı da arkada bıraktım. Ne savaşlar ne ekonomi... Bir fantezi âlemine daldım. Herkesin “bir şey” olduğu bir yerde, ben görünmezlik pelerini giymiş gibiyim. Bunun verdiği özgürlük duygusunu kelimelere dökmem zor. Ben en iyisi gördüklerimi anlatayım. 

BÜYÜK BİR PAZAR

Öncelikle ComicCon’da sadece çocuk çoluk yok. Koca koca adamlar, kadınlar, gençler, hamileler, puset itenler, işi olanlar, olmayanlar, uçuk kaçıklar, sıradanlar... Kadınların oranı yüzde 65. Fuardaki herkes etkinlik kovalıyor. Kimi başka bir yıldıza ışınlanmış “Star Wars”un (Yıldız Savaşları) Stormtroper’ları arasında uzaylı uzaylı dolaşıyor. Kimi Nintendo standında yeni çıkan bir oyunu deniyor. Daha önce varlığından bile haberdar olmadığım video oyunu YouTuber’larının önünde saatlerce sıra bekleyenler de var, Harry Potter aktörlerinden imza almak için koşuşturanlar da. Ulu orta yerde yarı çıplak direk dansı yapan kadınlar da burada, yolun ortasında tahta kılıçlarla vuruşan kelli felli adamlar da.

Worldmetrics’in 2020 verilerine göre küresel Cosplay pazarının büyüklüğü 45.3 milyar dolar. Yanlış okumadınız. 2026’da da pazarın 60.4 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. 2019’da Cosplay’ciler kostümlerine 17.8 milyar dolar harcamışlar. Yani çocuk oyuncağı falan değil. Bayağı ticaret. Kostümleri içindeki on binlerce insan, birkaç günlüğüne de olsa kendi kişiliklerini bir kenara koymuş ve bir kahramana veya olmak istedikleri kişiye dönüşmüşler. Büründükleri karakteri yaşıyor ve yaşatıyorlar. Herkes mutlu. Bu kadar insanı buraya toplayan, bunca zahmete girdiren şey ne? Eğlence mi, tutku mu, yoksa gerçek dünyanın acımasızlığından bir kaçış mı?

Gerçek dünyayla baş edemedikleri için mi buradalar yoksa fantezi dünyalarını kucaklayacak kadar cesur oldukları için mi? Her neyse “birinci dünya ülkelerine” ait bir durum olduğu ortada. Yargılamak haddime değil. Çünkü burası yargının bittiği, ekonominin milyar dolarlara vurduğu bir yer.

Bu mayıs Basel’de hiç bilmediğim bir dünyanın kapısını araladım. Gördüm ki orada ne olmak istersen o kişisin. Ve sonra da dedim ki birilerinin fantezisi, her zamanki gibi İsviçrelilerin turizm geliri...